Gönderi

160 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Sıradışı Yazar mı yoksa Yazarın Sıradışılığı mı?
Sıradışı Yazarlar'ı diğer bir yönden ele alırsak şayet, "yazarların sıradışılığı" diyerek de tanımlamamız mümkün olacaktır. Zira yazma eylemini yaşamının merkezine almış bu kişiler için yalnızca yazma eylemine dair rutinin sıradışı olduğunu düşünmek hatalıdır. Onların yaşamları biteviye ilerlememesi, sürekli değişimi getirmesi ve bu savrulmaya bağlı olarak mucizevi addedilebilecek fikirler doğurmasıyla da "olağanüstü" sıfatıyla tanımlanabilir. Zaten sanatın da özü budur: Kalabalıkların baktığı yerden farklı noktaları çekip alarak geçmişin mirasıyla zenginleştirmeleri ve çağın dilini oluşturmalarıyla sıradanı aşmayı başarırlar. Buradaki sıradanlık vurgusu elbette bir tahkir içermez; asıl kastedilen çizgiyi aşabilmek veya çizginin farklı bir noktasına ilerlemektir. Böylece karşımıza aykırı ve ayrıksı kavramları çıkmaktadır. Aykırının sözlük anlamı, "doğru diye kabul edilmiş olana, ilkeye, kurala, alışılmışa uygun olmayan" şeklinde açıklanabilir. Yani kurulu düzene hilaf gösteren, muhaliflik eden kişileri karşılar. Bu kelimenin tam karşılığını düşününce de akla gelen ilk isim Albert Camus olur. Başkaldıran İnsan (The Rebel) adlı kitabında "Başkaldırıyorum, öyleyse varız ve yalnızız," (Başkaldıran İnsan, Can Yayınları, syf. 128) diyerek felsefesinin özünü sunar. Onun isyanı bilinçlidir, yanlış olan her şeyin karşısında dimdik durmayı ve onurlu bir yalnızlığı riyakar kalabalıklara karışmaya yeğ tuttuğunu ifade etmektedir. Bu bakımdan aykırı olanın sesini onda buluruz. Ancak ayrıksı başkadır. Sözlük tanımı "kimseye benzemeyen, alışılagelmiş töre ve davranışlara uymayan, kimseye benzemeyişinden dolayı anlaşılmaz bulunan, yabansı ve uygunsuz görülen bambaşka, apayrı, acayip (kimse)." olarak verilmiştir. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Kafka'nın herhangi bir karakterinin halihazırda "ayrıksı" olarak nitelenebileceğini rahatlıkla görürüz. Gregor Samsa'nın Dönüşüm'de (Die Verwandlung) böceğe dönüşmesi ve devamında ailesiyle yüzleşmesi; Dava'da (Der Prozess) Josef K.'nın bürokrasinin belirsiz bir yargısı karşısında yazgısına yenip düşmesi ve Şato'da (Das Schloss) Bay K.'nın asla ulaşamadığı bir mevkinin, makamın sultası altında ezilip yok olması. Bir Açlık Sanatçısı olarak Kafka, hem Yahudi kökenleri hem de Prag doğumlu olmasına rağmen Almanca yazmasıyla hiçbir toplulukça kabul görmemiş ve dışlanarak bireysel bir yolculukta sürüklenmeye mahkum edilmiştir. Sürüklenmek diyorum, çünkü maruz kaldığı bütün davranışlar kimlik problemlerine ve aidiyet sorunlarına yol açarak onu hiç istemediği ama mecbur kaldığı bir yaşamın kollarına itmiştir. Elbette Kafka'nın ömrü boyunca acı çektiğini yahut mutsuz olduğunu söyleyemeyiz, özel hayatındaki sansasyonları unutmamak gerek. Fakat toplumun işleyişine dahil olamayışı Camus gibi bilinçli bir eylemden ziyade istemsiz bir dışlanmaya bağlıydı. Ki "Sürekli değişen, hiç kalıcı ve samimi olmayan insan ilişkileri. Şeytan görsün hepsinin yüzünü." (Dönüşüm, İş Bankası Kültür Yayınları, syf. 2) diyerek de bunu ifade eder. Dolayısıyla sanatçının aykırı-ayrıksı portrelerini sunması ve okurun şahit olduğu onlarca kurgusal olayın aslında nasıl ortaya çıktığını göstermesi hasebiyle kıymetli bir metin. Sıradışı yazarların aynasında sıradışılığın haddizatında gerçeğin ta kendisine karşılık geldiğini göstermesiyle de yazmaya dair önemli kazanımlar sağlıyor. Burası kesin.
Sıradışı Yazarlar
Sıradışı YazarlarCelia Blue Johnson · Hep Kitap · 2019112 okunma
·
161 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.