Gönderi

160 syf.
10/10 puan verdi
40 yıl sonra, bu incelememi okurken aynı şeyleri hissetmeyi umut ediyorum.
Üniversite ile başlayan yeni bir şehirde yeni bir hayat sürmeye başladım, yaklaşık 1 ay önce. Yeni bir kırtasiyeye girdim, klasik ders fotokopisi çıkarmak için. Salih Abi işine devam ederken ben de kitaplara göz gezdirdim. Birden gözüme ''Başkalarının Tanrısı'' ilişti. Özellikle kapağı ilgi çekiciydi(severim böyle tür resimleri). Kitabın arkasını okudum, orası da ilgi çekici geldi. 'Ben bunu da alıyorum' dedim Salih Abiye. 'Bu kitabı nereden biliyorsun, nereden duydun?' diye sordu. Daha önce hiç bilmediğimi ve yeni gördüğümü söyleyince yüzünde tebessüm oluştu ve 'Böyle tesadüfler hoşuma gidiyor. Bu kitap çok güzel, bizim çırak da okuyacaktı ama okumadı henüz. Zaten Mine Söğüt'ün çoğu kitabı güzel' dedi. Üzerine 10 lira indirim de yaptı(düşünmesi yeterli). Aldım kitabı okumaya başladım. Okurken bir yandan hemen bitmesini istedim bir yandan hiç bitmemesini. Ben genel olarak kitaplarımı hep çizerek, bazen de sayfalar üzerine bir şeyler yazarak okurum. O kitabın okunduğu belli olmalı. Bir ara kitabı arkadaşıma vereceğime söz verdiğim için(ona vermeden bitmeliydi, başarılı olamadım gerçi) koydum masanın üstüne. Elimde kurşun kalem. Ders çalışır gibi başladım okumaya. Ev arkadaşım arkadan nostalji bir şarkı açmış, benim beynim daha da yorgun hale gelmiş. Kalemin ucunu, kelimeler altında gezdirerek okuyorum kelimeleri. Sayfa 125'e de iliştirmişim notu, 'Beynimi hissetmiyorum(?)' diye. Sonrasında kitabı arkadaşıma verince bir ara girdi. O araya kitaba dair bir şeyler unuturum endişesiyle yeni kitap sığdıramadım. Sonrasında da zaten arkadaşın okumasını bekleyemeyerek bitirmesine 57 sayfa kala geri aldım kitabı. Geri ona vermek koşulu ile. Dün son 12 sayfasını 1 saatte okuyarak bitirdim kitabı. Felsefeyi çok severim ve bu kitap da bunun için çok güzel bir eser. Doğrudan felsefeye girmiyor tabii. Sokak insanlarını ele alıyor. Bizim sadece baktığımız ve bakarak ön yargıda bulunduğumuz, derinine inip hayatları hakkında düşünmediğimiz sokak insanlarını. Bebekle birlikte 5 tane sokak insanı. Bir tanesi evini terk etmiş olan şair Musa. Kitap Musa'nın ağzından yazılmış. Ya da Musa sandığımız kişiden, emin değilim. Musa, eleştiriyor. Klasik, düz insanları eleştiriyor. Bir kere geldiğimiz hayat; saate bakarak, bir ailenin sorumluluğunu alarak, her gün aynı şeylerin tekrar etmesiyle yaşanmamalı. Eleştiriyor ve terk ediyor evini,eşini,çocuğunu,işini. Ne yalan söyleyeyim, Musa'yı pek anlamış değilim. Bazı yönlerini kendime benzettim ama bazı yönlerini 'niye böyle birisi ki, ne karışık' diye yorumladım. Keza, Efsun Abla. Bacaklarını kendi elleriyle kesen Efsun Abla. Hayal gücü çok sağlam Efsun Abla. Bazen gereksiz yere hiddetlenen Efsun Abla. Gerçek hayatta karşımda olsan, senden ürkerdim. Aynı zamanda benim arkamda duran o devrilmez dağ, beni koruyan melek olurdun. Hülya'ya gelecek olursak..Hülya,mutsuz bir orospu. Sadece orospuluk yaparken değil; sokakta yürürken, arkadaşlarıyla konuşurken de mutsuz Hülya. Genelde karamsar bakıyor hayata. Gerçi sokaklarda büyümüş, o değil de ben mi bakayım hayata karamsar karamsar. Ve, Adnan Abi'm. Geçmişine dair hiçbir şey hatırlamayan Adnan Abi'm. Şöyle düşününce aralarında en çok sevdiğim o sanırım. Gerçek hayatta Adnan Abimle güzel anlaşırdık. Felsefe yapardık boyuna. Konuşurduk sürekli eski hayatına dair tahminlerimiz üzerine. Kitap da böyle bir şeyden bahsedilmemiş olsa dahi, çocuk olabilirdik Adnan Abi'yle. Matruşka hakkında pek bir şey diyemeyeceğim. Ailesi çöpe bıraktığı için hayata 1-0 geriden başlayan ancak bu güzel 4lünün bulduğu bebek olma şansını yakaladığı için 2-0 önde başlayan , sürekli mutlu bir bebek. Ve hep bebek kalacak olan bebek. Musa, eleştirdiği kadar sorguluyor da. Sürekli,sürekli,sürekli. Sürekli bir şeyler hakkında sorguluyor. Efsun Abla ile Adnan Abi de bazen eşlik ediyorlar ona. O yüzden şimdiden diyeyim ki, felsefeyi sevmeyenler Musa'nın sorgulamalarını yersiz ve gereksiz bulabilir. Dün bitirdim kitabı ve bir süre etkisinden çıkamadım. Özellikle son 3 sayfa. Kitabı konuştuğum çoğu kişiye tavsiye ettim. Ve sınıftan 2 kişi ile o son 57 sayfası kalan arkadaşıma kitabı onlara vereceğimi söyledim. Ama sanırım bu sözümde duramayacağım. Kitap beni gerçekten etkiledi ve beni bu kadar etkilemiş bir kitabı herhangi bir arkadaşıma vermek istemiyorum. Altını çizdiğim cümleleri görmelerini istemiyorum ve bunu onlara nasıl söyleyeceğimi düşünüyorum. Gerçi çok sorun yapacaklarını düşünmüyorum. Her neyse. Bu kitap, benim için 'en özel' kitaplarımdan 2.si. Ama yüksek ihtimal 1.sırayı alacak. An itibariyle, aldı bile(tabii, şu ana kadar okuduğum kitaplar arasında. gelecek hakkında bir şey diyemem). Böyle güzel bir kitabın Türk yazar tarafından kaleme alınmasının gururuyla beraber; bu kitabı herkese tavsiye etmek istediğimi söylemek istiyorum. Özellikle benim gibi felsefeyi seven insanlara ayrıca tavsiye ediyorum.(Felsefeden nefret eden insanlar okursa,yukarıda da bahsettiğim gibi Musa'nın çoğu sorgulamasını gereksiz bulabilecektir ve bu beni,herkese önermiş birisi olarak, üzecektir.) Bu hayat öyküsüyle karışık incelememi okuyup kitabı okumaya karar veren insanlara şunu demek istiyorum ki, kitabı okuduğunuz zaman 'teşekkür ederim,iyi ki okumuşum' diye düşünmeniz dahi beni çookk mutlu edecektir. Siz düşünün, ben buradan hissederim :) Evett, Mine Söğüt'e bu kitabı yazdığı için kucak dolusu teşekkürlerimi göndererek incelememi bitiriyorum. Güzel insanlar, sizlere güzel okumalar ve güzel bir hayat diliyorum. Sağlıcakla kalın.. 'Şehir gibi bakıyorsun bana.. Beni tehdit mi ediyorsun, çok mu seviyorsun,anlaşılmıyor.'
Başkalarının Tanrısı
Başkalarının TanrısıMine Söğüt · Can Yayınları · 20223,262 okunma
·
177 views
Timur Kaplan okurunun profil resmi
İlk incelemeniz hayırlı olsun Habibe hanım :^)
habibee okurunun profil resmi
çookk teşekkür ederim, timur bey :')
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.