Gönderi

Bir yabancı, yaşadığı ıssız çölü birdenbire terk edip gürültülü, hareketli bir şehrin ortasına düşmüş bir keşiş gibi sokaklarda dolaşıyordu. Her şey ona yeni ve garip geliyordu. Etrafında kaynaşan ve hareket eden bu hayata o kadar yabancıydı ki içinde uyanan garip duygulara şaşırmak aklına bile gelmedi. Kendi yabanıllığının farkında bile değildi; tersine, uzun süreden beri yiyip içmedikten sonra sofraya oturan biri gibi sevinçli, kendinden geçmiş bir haldeydi; oysa yeni bir eve taşınmak gibi basit bir olayın bir Peterburgluyu, Ordınov gibi biri olsa da, heyecanlandırması ve etkilemesi garipti. Ama işin doğrusu, böyle bir olay Ordınov’un başına daha önce neredeyse hiç gelmemişti. Üstelik sokaklarda böyle dolaşmak çok hoşuna gitmişti. Fransız bulvarlarında aylak aylak gezenlerin yaptığı gibi etrafındaki her şey inceliyordu. Gözlerinin önündeki bu parlak resme artık, her zaman yaptığı gibi, altında yatan gizli anlamları çıkarır gibi bakıyordu. Gördüğü her şey onu hayrete düşürüyordu; Her şeyi dikkatle izliyor, sokakta yürüyen insanların yüzlerine düşünceli düşünceli bakıyor, çevresindeki her şeyin görünüşünü inceliyor, insanların konuşmalarını yalnız geçirdiği sessiz gecelerde vardığı sonuçları doğrulatmak ister gibi dikkatle dinliyordu. Önemsiz bir konuşma onu etkiliyor, yeni bir fikir bulmasını sağlıyordu ve Ordınov kendisini odasına hapsettiği için ilk defa üzüntü duyuyordu. Dışarıda her şey daha canlıydı; nabzı daha güçlü ve hızlı atıyor, yalnızlıktan bunalmış, sadece yoğun, yüksek düşüncelerle beslenip gelişmiş zihni, hızlı, sakin ve korkusuzca çalışıyordu. Üstelik o güne kadar dıştan bildiği, daha doğrusu bir sanatçı içgüdüsüyle sezdiği bu yabancı yaşama karışmak için bilinçsiz bir istek duyuyordu. Elinde olmaksızın kalbi sevgi ve merhametin hüznüyle çarpmaya başladı. Önünden geçen insanları daha dikkatli incelemeye başladı, ama insanlar yabancı, huzursuz ve düşünceliydi... Ordınov’un kaygısızlığı yavaş yavaş, farkında olmadan azalmaya; gerçeklik onu ezmeye başladı ve elinde olmadan saygıyla karışık bir korku duymasına neden oldu. Ordınov yaşamın rengi, parıltısı, girdabı, gürültüsü karşısında, yatağından yeni kalkmış ve etrafındaki insanların donuk hareketlerinin çeşitliliğini ilk defa görmüş bir hasta gibi yorulmaya başladı. Üzüldü ve içini bir hüzün kapladı. Yaşamı, çalışmaları ve hatta geleceği için korku duymaya başladı. Yeni bir düşünce keyfini iyice kaçırdı. Birdenbire tüm yaşamını yalnız geçirdiğini, ne kimsenin onu sevdiği ne de onun kimseyi sevebildiği aklına geldi. Yürümeye başlarken, konuşmayı denediği insanlar ona sert ve tuhaf bir biçimde bakmışlardı. Onun deli ya da çok tuhaf bir adam olduğunu düşündüklerini anlamıştı ve bu düşünce hiç de yanlış sayılmazdı. Herkesin onun varlığından rahatsızlık duyduğunu hissetti; çocukluğunda bile düşünceli, sert karakteri yüzünden kimsenin ona sıcak yaklaşmadığını, kendileriyle aynı seviyede görmediklerini, diğer hiçbir çocuğa benzemediğini hatırladı. Ordınov o anda kendisini bildi bileli herkesin onu tek başına bıraktığını hatırladı ve ona sırtını döndüğünü fark etti.
·
89 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.