Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

"Sana, beni asla tanımamış olan sana." Bilinmeyen bir kadının aslında çok bilinen bir hikayeyi anlattığı mektubu. Aşk ne kadar tanıdık bir duygu olsa da kendi içinde farklıdır. Birini severken onun da sizi sevmesini beklersiniz. Şanslı biriyseniz bu mümkün olur. Ama bazen severken sevilmemek de vardır. Burada insan bir yol ayrıma gelir. Ya sevmeye devam etmek ya da bırakmak. Genelde olması gereken bırakmaktır. Çünkü tek taraflı sevmek bir yere kadar devam eder. Hep kendisinden vermek azaltır insanı. İşte kitapta bilinmeyen kadın bu yolu seçmiş. Onu hiç fark etmeyen bir adamı sevmeye devam etmiş. Hem de ömür boyu. Çocukluktan başlayan bir sevgi bu. İnsan çocukken her şey gözüne parlak ambalajlar kadar güzel görünüyor. Her şeye saf bir masumlukla yaklaşıyor insan. Bilinmeyen kadın da adamı böyle görüyordu muhtemelen. Onun ne kadar doğru bir adam olmadığını bilse de etkisine kapılmış. Her gün sabah gidişini görüp akşam eve gelişini beklerken bulmuş kendini. Yanındaki kadınları gördükçe kendisini onlar gibi görmeyeceğini düşünmüş. Öyle de olmuş. Bir şekilde onunla tanıştıktan sonra bile hayatında bir yeri, bir etkisi olmamış. Eksikliğini bile fark etmemiş. Ama kadın her doğum gününde ona beyaz güller gönderecek kadar sevmiş onu. Bunların hepsini son anlarında mektubunda anlatıyor. Beni hiç görmedin ama umarım artık görürsün der gibi. Birini böyle sevmek ne derece doğru tartışılır. Ama dedik ya bu da bir seçim. Göze alması zor bir seçim. Gelmeyecek birini beklemek. Birinin hayaliyle yaşamak. Mektuptan sonra adam da hayatına böyle devam etmiştir muhtemelen. Her şeyden habersiz yaşayıp gidiyordu. Şimdi yaşarken fark etmediği kadının yokluğuyla baş etmek zorunda. O kadının arkasında kendisine bıraktığı her cümleyle baş etmek zorunda. Bu hikayede ona düşen pay da budur belki. Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu Stefan Zweig
·
56 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.