Gönderi

Ekim,2003. Babasız büyüyen bütün çocuklara..
Ben 1980’lerin kırıcı yokluğu içinde babasız büyüyen küçük bir kız çocuğuyum.. 7 yaşında öğrendim her kızın bir babası olduğunu. Annemin beni tek başına doğurduğunu sandım hep. Hayatım küçük bir pencere kenarında akıp gitti uzunca. Çocukları izlemekten çocukluğumu kaçırdım. Memleket gibi Fakir, küçük ve bakımsız bir evimiz vardı. Şimdilerde zenginlik diye andığım ama o vakit pek bir şey ifade etmeyen bir ayrıntıyı da anlatayım size.. Galata kulesine ince bir cadde ile iniyordu yokuş. Ve bizim evimiz en yukarı tarafta yani manzarası en güzel yerde idi. Manzarası güzel. Kendi eskiydi. Sürekli olarak çatı akardı. Duvarlar ıslanır sıvalar atardı. Sıvaları dökülünce kurşun kalem ile çizgilerini boyar içlerine de kendi babamı çizerdim. Kaşı gözü yabancım ah.. göz rengini, boyunu, neye benzediğini kaç yaşında öldüğünü hiç öğrenemedim.. Konu annemi üzerdi günlerce ağlar dururdu. Sormak isteyip de susar dururdum üzgün üzgün. Nihayetinde 10 yaşına vardım. Pencere kenarında sokağın zillisi renkli gözlü yaşlı bir kedi ile konuşuyordum. Bir adam çıkageldi.. “Annen evde mi?” Dedi. “Evet’ dedim. Kapı tarafına doğru yürüdü ve çaldı kapıyı. Annem açtı ve konuştular.. bana döndü ve “Çok benziyor babasına” dedi. Kulağımı hızlıca kapattım hemen. Duyduğum son şeyin beynimden çıkmasını istemedim. Sebebini bilmiyorum ama koşmak geldi o an içimden. Koşmak uzun uzun hiç durmadan.. Doğru muydu? Ben ona mı benziyorum? Yani gözleri yeşil saçları siyah mıydı? Boyu da benim kadar mıydı? Benim gibi o da serçeleri sever miydi? Yani patates yoksa ağlar mıydı? Nasıl da mutlu oldum bu yabancının gelişi ile.. Kim olduğunu bilmiyorum ama bana cenneti verdi de gitti. İçimde kahkaha atan serseri bir çocuk olduğunu o an farkettim. Annem bilmesin sakın.. Yoksa patates yapmaz bir daha. Zaman geçti durdu elbette. Ben sırası ile 14 – 17 ve 21 yaşına kadar geldim. Okula gidiyorum. 8 yaşında tutturmuşum hayvan doktoru olacağım diye. Tuttuğum fikrin izinde gidiyorum okula.. Bir gün patates seven yeşil gözlü siyah saçlı biri ile tanıştım. Yasemin ve buğday karışımı bir kokusu vardı. Annem de çok sever Yasemin'i. Yani öyle işte. Evet babama benziyordu.. Gün geçti sevdim Gün geçti sevdim Gün geçti sevdim.. Ben sevdikçe babama benzedi.. Kaşı gözü yabancım ah.. Hep iki kişiye sarıldım. Biri sevdiğim adamdı diğeri de babamdı hep. Siz şimdi “Bu kız çocuğu sonunda mutlu oldu” diyorsunuz.. Oldum evet. Ta ki.. gözlerimin önünde ona hızlıca çarpan bir demir yığını anına kadar. Sınavı vardı.. acele ediyordu.. beni yarımca öptü ve koştu karşıya geçmek için.. Ömrümün karşı tarafına doğru aktı gitti. Biliyorum çoğu hikaye gibi bir hikâye. Ama bütün hikayelerde bir kız çocuğunun babası bir defa ölür. Benim iki defa babam öldü...🍂 🥀Hirai Zerdüş- Masal
·
170 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.