Gönderi

İleride daha kapsamlıca görüleceği gibi (s. 24 8) Pythagorasçıların gözünde Sınır (peras) ve Sınırsız (apeiron) en başta dünyanın kendisinde evrildiği iki karşıt ilkeydi; peras iyi, apeiron ise kötüydü. Bu konuya ilişkin yalın bir önermeyii aktarmak gerekirse, Aristoteles Nikomakhos'a Etik'te (1 106b29) şöyle der: "Pythagorasçıların düşündüğü gibi kötü sınırsızın, iyiyse sınırlının özelliğidir." Dünya canlı ve Tanrısal olduğuna göre iyidir de. Dünyanın bu üçünden birisi ya da hepsi olabilmesi, ancak sınırlı olması ve bileşen parçaları arasındaki ilişkilerde bir düzen sergilernesi sayesindedir. Eksiksiz ve etkili yaşam, organizasyona bağlıdır. Bunu tekil yaratıklarda görürüz: parçalarından hepsinin bütünün yaşamını sürdürmesine ve işlevlerini yerine getirmesine yönelik araçlar (organa) halinde düzenlenip örgütlendiğini belirtmek için biz de Aristoteles gibi bu yaratıklara organik diyoruz. Aynı şey dünya için de geçerlidir. Dünya sınırsız olsaydı telos'u olmazdı, ateles olurdu - nitekim ateles hem "sonsuz" hem de "eksik" demektir. Oysa dünya teleion'dur, eksiksiz bir bütündür. Gözlem de (o zamanki düşünceye göre) bu görüşü destekler. Küçük düzensizlikler olabilir, ama temel kozmik olaylar bir düzenlilik sergiler. Güneşin doğup batması, yaz, kış ve ara mevsimler değişmeyen bir sıra izler. Yunanların gözünde bu ebedi düzenliliğin mükemmel örneği (Pythagoras'ın döneminin öncesinden kendisi de dahil olmak üzere Copernikus dönemine kadar) bitimsiz ve kusursuz bir dairesel devinim sergilediklerine inanılan yıldızların dönüşüydü. lrısan bu noktada, Pythagorasçılarm astronomiyi bilimler arasında başköşeye oturtmasının nedenini anlayabiliyor. Kısacası dünya tam anlamıyla bir kosmos'tur; harfiyen doğru olsun olmasın, tipik olarak Pythagoras'a atfedilen öğretiler konusunda önemli bir işaret olan bir ifadeyi burada belirtmemizde sakınca yoktur: Geleneğe göre Pythagoras dünyanın sergilediği düzenin farkına varıp ona kosmos adını veren ilk kişidir. 111 111 Aetius, Görüşler, II, [Pythagoras prötos önomase ten tön holön periokhen kosmon ek tes en autö takseös: İlk olarak Pythagoras bütünün kütlesini ondaki düzenden dolayı kosmos diye adlandırdı]. Ayrıca bkz. Phaborinos'tan aktaran Diogenes Laertios, VIII:48. Öbür göndermeler için bkz. Delatte, La Vie de Pythagore de Diogene I.aerce, 203. Kimi çağdaş araştırmacılar çok daha geç bir döneme kadar [kosmos] 'dünya' anlamında kullanılmadığı gerekçesiyle bu atıfa kuşkuyla yaklaşır. Sokrates öncesi filozofların kullandığı dil konusunda kesin bilgimiz son derece kıt olmakla birlikte genel durum şöyle özetlenebilir: Anaksimandros [kosmos] sözcüğünü kullanmış olsa da olmasa da (krş. geride s. 120) bu sözcük erken beşinci yüzyılda filozoflarca (düzenli bir yapı arz etmesi bakımından) dünya anlamında kullanılıyordu. Terime ilişkin tartışmasında Kirk'ürı de söylediği gibi, Empedokles'te (fr. 26.5) bu sözcük açıkça "düzen" ya da "tertip" anlamıyla sınırlıdır: [allote men philoti'ti synerkhomen eis hena kosmon: başka bir sevgide ise bir araya geliyoruz tek bir kosmos'a doğru] (Kirk, Heraditus: the Cosmic Fragments, 313). Oysa fr. 134.5'te Empedokles Tanrısal akıldan söz ederken Tanrısal usun tüm dünyayı hızlı düşünceleriyle dalaştığını kastediyor olmalıdır: [phrontisi kosmon hapanta kata'issousa thoesin: hızlı düşünceleriyle fırtına gibi dolaşır tüm kosmos'u]. Yine de sözcük seçimi anlamlıdır: Empedokles dünyanın düzenli bir yapı olduğunu vurguluyordu; çok daha geç tarihlerde de hiçbir Yunan bu sözcüğün düzen, uyum ve güzelliğin kaynaşmasını simgelediğini alttan alta hissetmeden dünyayı bu terimle betimleyemezdi. Nitekim [kosmos] sözcüğü bu çağrışımları asla yitirmedi. Herakleitos fr. 30'daki [kosmon tonde: bu kosmosu] hakkında Kirk'ün kendi çıkardığı sonuca göre, bu terim "şeyler artı düzen," yani "doğal dünyave onun içindeki düzen" anlamına gelir (a.g.y., 316, 317). "Doğal dünya" anlamı Apollonialı Diogenes'te de kendini açıkça gösterir [ta en tôde tö kosmö eonta nyn: şimdi bu kosmos'ta varolanlar]; Vlastos'un gösterdiği gibi Anaksagoras fr. 8'deki anlam da budur ve ben de ona katılıyorum (American journal of Philology, 1955, 345). Kirk "insan ile kozmos arasındaki koşutluk ilk kez açıkça beşinci yüzyılda kurulmuştur" diyor; sözcüğün Anaksimenes fr. 2'de bulunduğunu reddetsek bile (ki geride s. 139 vd'na bakarsak benim en azından insan ile dünya arasındaki kıyaslanmanın Anaksimenes'e atfedilmesi gerektiğini savunmam gerekir) özgün gibi görünen bir Demokritos aktarımı,"dünya-düzeni" anlamındaki [kosmosun] Demokritos zamanında bilindik bir kavram olduğunu gösteriyor. Fr. [en tô anthröpö mikrö kosmö onti kata Demokriton: Demokritos'a göre insanda bir mikrokosmos vardır]. Sözcüğün gelişimi herhalde aşamalı olmuştur: (a) herhangi bir şeyin düzeni ya da tertibi; (b) dünyadaki düzen [ho tou pantos kosmos: her şeyin düzeni] (bkz. Empedokles, fr. 26.5; Euripides, fr. 910); (c) bir düzen olarak dünya (Empedokles, fr. 34.5); (d) düzenli yapısı vurgulanmadan genel olarak dünya. Yeni anlam nüansları eskilerin yerini almadan önce eskilerle bir arada kullanılmıştır. Bir kez (a)'dan (b)'ye geçilince, sonraki gelişmeleri belli bir tarihe ya da kişiye bağlamaya çalışmanın pek anlamı yoktur. Dünyanın ilk kez akılla kavrarabilen bir düzen sergilediği görüldüğü anda kopuş yaşanır ve Pythagoras bu anlayışı büyük ölçüde geliştirip zenginleştirmiş olsa bile Anaksimandros bu düzeni Pythagoras'tan önce zaten anlatmıştı. jaeger'in sözleriyle bu ilk adım "kozmosun tinsel keşfi" olmuştur ve haklı olarak söylediği gibi yürürlükteki dinsel inançlardan köklü bir kopuş gerektirmiştir (Paideia: The Ideals of Greek Culture, ı, 1 58 vd). Bu ilk adımın din ile felsefe arasına kesin bir çizgi çektiğini söylemekte büyük sakınca yoktur. Keşfi yapanlar bu yeni hakikati vurgulamak için dünyaya tam da [kosmos] adını vermişlerse bunda şaşılacak hiçbir şey yoktur. Gelenek bu dilsel ilerlemeyi Pythagoras'a mal ediyor, bizse aslında bu ilerlemeyi birçok konuda Pythagoras'ı takip eden ve zamanca ondan çok uzakta olmayan Empedokles'in gerçekleştirdiğini biliyoruz
Sayfa 217Kitabı okudu
·
154 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.