Gönderi

Mitler, masallar ve efsanelerdeki simgelerin bilinçdışını araştırma bakımından zengin malzeme sağladığı, psikanalizin görece erken saptamalrından biridir. 1913'te Otto Rank, bu alandaki yön verici bir makalesinde şöyle demektedir: "Psikanaliz yöntemiyle mitlerin araştırılması, mitin temelinde yatan fantezilerin bilinçdışına özgü olan, ama doğal süreçler ve başka çarpıtmalarla kurulan ilişkiler sonucunda tanınmaz hale gelmiş anlamlarını açığa çıkarma görevini üstlenmiştir." Psikanaliz daha 1900'den sonraki ilk yıllarda, mitler ve masalların yanı sıra büyücülük, okültizm ve gizemci uygulamalar gibi kültür tarihinde yer alan diğer konularla da ilgilenmiştir. Cadılar toplantısı ve Şeytan'a tapma ayinleri gibi sembolik törenlere özel bir ilgi duyulmuştur. Bunlar iğrenç, sapkın, delice ve ürkütücü unsurlarla Hristiyan ibadet tarzının karşıtı bir dünya sunan uygulamalardır. Erken Yeniçağ'da henüz kuruluş aşamasında olan böyle bir bilimin bakışını cadı avının ve Şeytan'la ilişkili davaların tarihine de yöneltmiş olması rastlantı sayılamaz. Bilinçdışını incelemenin sadece bireysel deneyimler alanıyla sınırlı tutulamayacağı fark edilmişti; araştırmaların kolektif arkaik korkular sistemini de -bilinçdışıyla bağlantılı nedensellik ilkesi üzerinden- kapsaması gerekiyordu. Freud Ocak 1897'de, kendini analizinin en hararetli safhasında Wilhelm Fliess'e şöyle yazmıştı: "Kendime Malleus Maleficarum'u [Cadı Çekici] sipariş ettim. Çocuk felçlerinde artık son nokta konduğuna göre, var gücümle bu konuyu araştıracağım. Şeytanın öyküsü, halk ağzında kullanılan küfürleri, çocuk şarkıları ve alışkanlıkları hep anlam kazanıyor benim için. Viyanalı yayıncı Hugo Heller'in bir sorusu üzerine Freud 1907'de Johann Weyer'in cadı inancı üzerine sözünü etmiş olduğumuz çalışmasından (De praestigiis Daemonum, 1563) bahseder. Sophokles, Shakespeare, Goethe ve Darwin'in eserleri yanında bunun bildiği en önemli kitaplardan biri olduğunu söyler.
·
98 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.