Gönderi

157 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
İnsanın arayışı kendini de aşar diyerek başlamak istiyorum söze. Bu hep böyle olmuştur. Bir im arayışı, uhrevi bir arayış, kendini aramak... öylesi geniş bir yelpaze ki aramak, insan daha spesifik bir isim olamaz mıydı diye düşünmeden edemiyor. Fakat Arayış’taki aramak neyi ifade ediyor, onu bulmak gerekir. Gerçek ile rüya hep birbirine zıt ve çözümlenmesi gereken olgular olarak görülmüştür uzun yıllardır. Filozoflar, dini önderler, bilim insanları, psikologlar; filmler, şiirler ve elbette ki kitaplar. Hep bir şeyler anlatılmıştır bu iki olgu arasında. Fethi Korkmaz, gerçek ile rüyanın arasındaki o belirgin çizgiyi kaldırarak tüm bunlara yeni bir yaklaşım getiriyor. Bazı rüyaların gerçekliği uyandığınızda dahi devam eder. Bu öyle bir şeydir ki kendinizi uyandığınıza ikna etmeniz gerekir. Fethi Korkmaz’ın romanı bunu baştan aşağı yıkıyor. Sizi hiçbir şeye ikna etmek gibi bir niyeti olmadığını daha en başından anlıyorsunuz. O ne rüyayı önemsiyor ne de gerçeği. Okuyucuya da açık bir kapı bırakarak istediğine inanmasını sağlıyor. Descartes ortaya attığı Rüya Argümanı’nda gerçekliğin aslında bir rüya olabileceğinden bahseder. Yaşadığımız her şey bir düş olabilir. “Bütün bir yaşantımız niçin sürekli bir düş olmasın?” Bu kuşkuculuğu elbette onu farklı bir yere taşımıştır. 1999 yılında vizyona giren ve gişeyi altüst ederek başta Oscar olmak üzere bütün ödülleri toplayan, özgün senaryosuyla hafızalarımızda ilk günkü tazeliğini koruyan Matrix’te de bir rüyada, bir simülasyonda olabileceğimiz fikrinden bahsedilirdi. “Hiç gerçek olduğundan emin olduğun bir rüya gördün mü? Ya bu rüyadan hiç uyanmasaydın o zaman rüya ile gerçek dünya arasındaki farkı nasıl ayırt ederdin?" Descartes’ten Matrix’e uzanan bir yolculuk Arayış. Asla emin olamayacağımız ancak aramaktan da vazgeçemeyeceğimiz bir şey bir im bir töz... “İnsan rüyada gerçeğe uyanır, gerçekte ise sadece rüya görüyordur.” Arayış böyle başlıyor. Bu cümleyle ilgili iki farklı argüman. Birincisi, rüyada iken gerçeğe uyanıyoruz ve gerçek sadece bir rüyaysa o halde uyandığımız gerçeklik rüyayla eş değer tutuluyor. Bunu bir ziihin jimnastiği yaparak düşündüğümüzde kendimizi bir paradoksun içinde buluyoruz: İnsan rüyada gerçeğe uyanır; gerçekte ise sadece rüya görüyordur. İnsan rüyada gerçeğe uyanıyorsa ve gerçek sadece bir rüyaysa o halde insan rüyadayken tekrar bir rüyaya uyanır. Çünkü uyandığı gerçeklikte düş gören yine insandır. İkinci argüman ise, yazar burada bahsedilen gerçekliği “salt yanıltmayan şey” olarak değil de “hayat” olarak ele aldığıdır. O halde biz rüyadayken gerçeği, hayatın olağan akışı içerisinde ise bir rüyayı yaşıyoruz. İkinci argüman Matrix ve Descartes ile paralellik göstermektedir. Burada uyandığımız gerçeklik rüyayı ifade ettiğinden yazarın bilinçaltı kavramına da verdiği önemi, belki de gerçek olan şeyin yalnızca insanın bilinçaltı olduğuna yönelik vurguyu da görmek mümkündür. Tüm bunları yani gerçeklik ve rüya arasındaki çatışmayı bir kenara bırakıp romanın akışına bakacak olursak, hikayesiyle, kurgusuyla ağızda tat bırakan bir eser olduğunu söylemek mümkün. Yalın, sade bir Türkçeyi tercih eden yazar, aramızdan biri gibi romanın içerisinden bize seslenmektedir. Bu sese kulak verip vermemek bizim elimizde.
Arayış
ArayışFethi Korkmaz · Fihrist Kitap · 2022314 okunma
··
6.8k views
minimalist ⍘ okurunun profil resmi
Gerçek ya da değil "Arayış" hep bir zorbalık olmuştur... Yaşamın içselleştirdiği bir zorbalık. Kalemine sağlık bir inceleme yazsaydım bu kadar olur muydu diye sormadan edemedim. ☺️🌹❤️🌼
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.