Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Günahın Evrenselliği
Tanrı'nın yazılı sözü olan Kutsal Kitap günahın evrenselliği konusunda hiç kuşkuya yer bırakmıyor. Yeruşalim'deki kutsama töreninde dua eden Kral Süleyman, "günah işlemeyen tek kişi yoktur" der (1.Krallar 8:46). "Vaiz" Kitabında da şöyle yazar: "Çünkü yeryüzünde hep iyilik yapan, Hiç günah işlemeyen doğru insan yoktur." (Vaiz 7:20) Mezmurlar'dan birçoğu tüm insanların günahlı olmasından yakınmaktadır. Tanrı'nın varlığını yok sayan "akılsız"ı konu eden 14. Mezmur insanlığın kötülüğünü ve düşkünlüğünü şu çok karamsar sözlerle dile getirir: "İnsanlar bozuldu, iğrençlik aldı yürüdü, İyilik eden yok. RAB göklerden bakar oldu insanlara, Akıllı, Tanrı'yı arayan biri var mı diye. Hepsi saptı, Tümü yozlaştı, İyilik eden yok, Bir kişi bile!" (Mezmurlar 14:1-3) Mezmur yazarlarının vicdanı kendilerine hiçbir insanın Tanrı'nın yargısından kaçamayacağını bildirir. "Ya RAB, sen suçların hesabını tutsan, Kim ayakta kalabilir, ya Rab?" (Mezmurlar 130:3) Böylelikle Davut şöyle yalvarır: "Kulunla yargıya girme, Çünkü hiçbir canlı senin karşında aklanmaz." (Mezmurlar 143:2) Peygamberler de tüm insanların günahlılığı konusunda Mezmur yazarları kadar kesin bir şekilde konuşmaktadırlar. Peygamber Yeşaya'nın yazdığı kitapta yer alan şu sözlerden daha kesin bir anlatım olamaz: "Hepimiz koyun gibi yoldan sapmıştık, Her birimiz kendi yoluna döndü. Yine de RAB hepimizin cezasını ona yükledi." (Yeşaya 53:6) "Hepimiz murdar olanlara benzedik, Bütün doğru işlerimiz kirli paçavra gibi. Yaprak gibi soluyoruz, Suçlarımız rüzgar gibi sürükleyip götürüyor bizi." (Yeşaya 64:6) Üstelik bu öğretiş sadece Eski Antlaşma(Tevrat-Zebur) peygamberlerinin öğretişi değildir. Romalılar'a yazdığı mektubun üç bölümünde Pavlus, ayrım yapmaksızın tüm insanların Tanrı'nın önünde suçlu olduğunu kanıtlamaktadır. Çoktanrılı dünyanın yozlaşmış ahlak düzenini betimleyen Pavlus, dindar Yahudi'nin de bundan daha iyi durumda olmadığını belirtir. Şöyle ki, Tanrı'nın kutsal yasasına sahip olan ve bunu başkalarına öğreten kişi bile yasayı çiğnemekten suçludur. Söylediklerini pekiştirmek için Mezmurlar'dan ve Yeşaya'nın yazılarından aktarma yapan Pavlus sözlerini şöyle tamamlar: "Tanrı insanları İsa Mesih'e olan imanlarıyla aklar. Bunu, iman eden herkes için yapar. Hiç ayrım yoktur. Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı'nın yüceliğinden yoksun kaldı." (Romalılar 3:22-23) Yuhanna ise daha da kesin yargı yürütür: "Günahımız yok dersek, kendimizi aldatırız, içimizde gerçek olmaz. Ama günahlarımızı itiraf edersek, güvenilir ve adil olan Tanrı günahlarımızı bağışlayıp bizi her kötülükten arındıracaktır. Günah işlemedik dersek, O'nu yalancı durumuna düşürmüş oluruz; O'nun sözü içimizde olmaz." (1. Yuhanna 1:8-10) Ama günah nedir? Günahın tüm insanlarda bulunduğu açıktır, ama özü nedir? Kutsal Kitap'ta günah kavramını açıklamak için birçok sözcük kullanılmaktadır. Bunları görüş açısına göre iki gruba ayırabiliriz. Bu açıdan bakıldığında günah eksikliktir, kusurdur. Kullanılan sözcüklerden biri günahı sürçme, kayma, düşme olarak gösteriyor. Başka bir benzetmeyle günah, hedefe isabet edememektir. Yine üçüncü bir sözcük, günahı kişinin içinde yatan bir kötülük, iyi olma ölçüsüne çıkamayan bir karakter bozukluğu olarak tanımlıyor. Başka bir açıdan günah, tecavüzdür. Sözcüklerden biri sınırı geçmek anlamını veriyor. Bir başka açıdan da yasadışı eylem ve adaleti çiğneme şeklinde çevrilebilir. Bu sözcüklerden hepsi de belirli bir ahlak ölçüsünü varsaymaktadır. Bu ölçü bir bakıma yetişmediğimiz bir ülküdür. Bu yüzden de çiğnediğimiz bir yasadır. Yakup günahın eksiklik yönünü şöyle açıklar: "Bu nedenle, yapılması gereken iyi şeyi bilip de yapmayan, günah işlemiş olur." (Yakup 4:17) Yuhanna ise "tecavüz" yönünü belirtir. "Günah işleyen, yasaya karşı gelmiş olur. Çünkü günah demek, yasaya karşı gelmek demektir." (1. Yuhanna 3:4) Kutsal Kitap insanlar arasında farklı ahlak ölçülerinin bulunduğu gerçeğini kabul ediyor. Yahudiler'de Musa'nın yasası var, Yahudi olmayanlar da vicdan yasası var. Ne var ki tüm insanlar, kendi benimsedikleri ölçüye göre eksik kalmışlar, kendi yasalarını bozmuşlardır. Bizim doğruluk ölçütümüz nedir? Bizim için Musa'nın ya da İsa'nın yasası olabilir. Toplumun gözünde geçerli, olumlu sayılanlar olabilir. Benimsediğim ölçü, Budizm'in "sekiz yönlü yol"u ya da İslam'ın "beş şartı" olabilir, ama ölçü ne olursa olsun, buna yüzde yüz uymadığımızı biliyoruz. Kendi yasamıza göre suçluyuz. Kutsal Kitap'ın bu öğretişi iyi bir yaşam sürdürmeye çalışan bazı kişileri gerçekten şaşırtıyor. İnandıkları bazı ülküler vardır ve bunlara az çok eriştiklerini sanıyorlar. Kendi iç durumlarını pek de inceledikleri yok. Kendilerini fazla eleştirmiyorlar. Ara sıra düştüklerini bazı karakter eksikliklerinin bulunduğunun farkındadırlar. Bununla birlikte bu "ufak tefek" eksiklikler kendilerini pek rahatsız etmiyor. Hiç değilse, diğer insanlara oranla daha kötü değiller. Böyle düşünceler bize gayet mantıklı görünebilir. Oysa iki gerçeği göz önünde tutmamız gerekir. İlk olarak başarı-başarısızlık anlayışımız, standardımızın yüksekliğine bağlıdır. Çıtayı belden yukarı kaldırmadıkça kendimizi yüksek atlamada pekala başarılı sanabiliriz. İkincisi, Tanrı eylemin arkasında yatan düşünce ve yapılan işin temelindeki güdüyle ilgilenmektedir. Dağdaki ünlü vaazında İsa bunu açıkça öğretti. "Ne mutlu merhametli olanlara! Çünkü onlar merhamet bulacaklar." (Matta 5:7) Bu iki ilkeyi göz önünde tutarak Tanrı'nın Musa aracılığıyla verdiği On Buyruk'u ölçü olarak alalım ve tüm insanların bu ölçüye göre ne denli eksik kaldığını görelim.
Sayfa 95 - Haberci Basın YayınKitabı okudu
·
159 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.