Gönderi

İmam Şafiî: Resulullah'ın hadisleri arapçadır. Kur'an'da olduğu gibi bunlarda da genel mana kastedilerek söylenmiş genel lafızlar ve özel mana kastedilerek söylenmiş genel lafızlar bulunmaktadır. Hadisteki genel bir lafızdan, özel bir mana kastettiğine Rasulullah'tan gelen bir karine olmadıkça, hadisin genel ve zahir manasında olduğunu kabul etmemiz gerekir. Bu konuda (hadisinin manasının âmm mı hâss mı zâhir mi bâtın mı olduğu) alimlerin çoğunluğu ve hadisi bizzat Rasulullah'tan işiten sahabenin sözü de karine olabilir. Resulullah'tan hadisi işitmeyenin sözü bu konuda karine olamaz. Çünkü onların, hadisle ilgili konuyu tam olarak bilmemeleri mümkündür. Bir kişinin sözüyle de (بقول الخاصة) bir hadisin umumi lafızdan hususi mana kastedildiğine karar verilemez, çünkü bunların onu bilmemeleri mümkündür. Halbuki Rasulullah'tan hadisi işitenin bu konuları bilmemesi ve alimlerin çoğunun da böyle bir şeyden haberdar olmaması mümkün değildir. Aynı şekilde karine olmadıkça hadisin manasına ziyade de yapılamaz. Herhangi bir konudaki iki hadisin her ikisi ile de amel edilebiliyorsa birlikte kullanılırlar. Allah'ın müşriklerle iman edinceye kadar ve ehli kitapla da cizye verinceye kadar savaşmayı emretmesinde olduğu gibi, bunların biri diğerinin delil olma vasfını ortadan kaldıramaz. Hadislerde de nasih mensuh ilişkisi söz konusu olmaktadır. Örneğin kıble olarak Mescid-i Aksa'ya yönelmek, Mescid-i Haram'a dönülerek neshedilmiştir. Kıblenin Mescid-i Haram veya Mescid-i Aksa olması konusunda olduğu gibi, iki hadis tamamen birbirine muhalif ise bunlardan birinin diğerini neshettiğine hükmedilir. Nasih ve mensuhun hangisi olduğuna ancak Rasulullah'tan gelen bir habere, söze veya birinin diğerinden sonra olduğunu gösteren tarihe bakarak karar verebiliriz. Zaman itibariyle sonra olan nasih sayılır. Hadisi bizzat Peygamber'den işiten sahabenin sözü ve alimlerin çoğunluğunun kararı da bu konuda bir bilgi verebilir. Ya da kitabımda kaydettiğim nasih ve mensuhu gösteren başka bir hususa dayanılarak buna karar verilir. İhtilaflı hadisler arasında nasih ve mensuhlar vardır. Mensuh hadisini hükmü değil, nasih hadisin hükmü uygulanır. Böyle ihtilaflı olan hadisler içinde, kalkma ve oturma arasındaki muhalefet ilişkisine benzer, iki durumun da caiz olmasını ifade eden hadisler vardır. Bu durumda her iki hadisin ifade ettiği şey de mübahtır. Öyle ihtilaflı hadisler de vardır ki bu hadislerden biri Kur'an'ın veya bu iki muhtelif hadis dışındaki sünnetlerin manasına daha uygundur. Bunlardan biri kıyasa daha uygun olabilir. Hangi hadis bu saydıklarımdan birine daha uygunsa, bana göre ona uymak gerekir. Bazı alimler, hakkındaki fiillerde ihtilafa düşüldüğü için, bir kısım hadisleri muhtelif saymışlardır. Veya da fiilde ihtilaf olmayabilir, ama hadisin hükmünde ihtilafa düşülüyor olabilir. Ya da mübah olduğu hususunda ihtilafa düşülen ve söyleyenin amel etmesi gereken hadisler de vardır. Mücmel ve müfesser hadisler de vardır. Hadis genel lafızlı olarak rivayet edildiği için, müfesser hadise muhalif olarak nakledilmiş gibi görünebilir. Halbuki bu ihtilaf değil, arapça'nın zenginliğinden kaynaklanan bir durumdur. Bazen genel bir lafız kullanılarak özel bir mana kastedilebilir. Bunların her ikisi de birlikte kullanılabilir. Bunların her birini, benzerlerine delalet edecek şekilde açıkladım.
·
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.