Gerçek adı Cemalettin Seber olan Cemal Süreya, Türk şiirinde modernist bir hareket olan İkinci Yeni şiirinin öncü şairlerinden biridir. Ayrıca yazar ve çevirmen olan Cemal Süreya ilk şiir denemelerini ilkokul ve ortaokul yıllarında yapmış ancak asıl şiir çalışmalarına üniversite yıllarında başlamıştır. Şiir kitaplarının dışında deneme, eleştiri, günlük ve antoloji türlerinde de eserler ortaya çıkarmıştır. Eserlerinde en sık işlediği temalar aşk, kadın, yalnızlık, sosyal ve siyasal eleştiriler, ölüm, tanrı düşüncesi, portreler ve manzum poetikadır. Sosyalist bir dünya görüşüne sahip Süreya, "papirüs" dergisini çıkarmış, fikir ve görüşlerini ortaya koymak amacıyla bu dergiyi araç olarak kullanmıştır. Şair hakkında biraz bilgi verdikten sonra şimdi incelememize başlayalım: Şairin genelde lirik, erotik ve politik tarzda yazdığı serbest nazımlı veya farklı nazım biçimlerini bir arada kullandığı şiirlerinin çoğu bana hitap etmiyordu diyebilirim. Özellikle -bunu kendi açımdan söylüyorum- yer yer erotizm ve kadın temalarını barındıran şiirleri bi hayli rahatsız ediciydi ve bana itici geldi. Şiirde erotizmi sevemiyorum, sevmiyorum. Genelde lirik tarzda yazılan şiirler hoşuma gidiyor ama şairimizin yazdığı birkaç lirik şiiri dışında kitaptan pek etkilendiğimi söyleyemeyeceğim. Değinilmesi gereken bir başka konu da Cemal Süreya'nın anlaşılmaz bir şair oluşu: Gözlem yeteneği çok güçlü olan ve bunu şiirlerinde ustalıkla kullanan şairimizin kelime dağarcığı bir hayli geniş ve şiirlerini okurken bambaşka sözcükler ve imgeler arasında kayboldum sanki... Bu, bir tık da olsa bazı şiirlerini anlaşılmaz kılıyor ancak anlaşılmaz oluşuna sebep olan tek şey şiirlerinde farklı kelimelere yer vermesi değil çünkü bazı şiirlerinde kullandığı tüm kelimelere hakim olsanız bile o şiirlerden bir şey anlamamanız olası... Açıkçası ben de öyle oldu. Bazı dizelerinde şairimizi çok net anlarken bazı dizelerinde onu anlamak çok güçtü. Çoğu şiirinde onu sorgularken buldum kendimi: Sen burda ne anlatmak istedin be üstat derken... Sana bu satırları yazdıran ne yaşadın, dünyayı bu denli farklı görmene neden olan olaylar silsilesi neydi derken... Bence bu sorulara sebep olan şeylerden biri, şairin kitabını okumadan önce hayatını okumayışım ve ona dair en ufak bir bilgimin olmayışıydı. Kitabı bitirdikten sonra şair hakkında detaylı bir araştırma yaptım ve taşlar biraz da olsa yerine oturdu diyebilirim. Bu yüzden kitabı okumayanlar önce şair hakkında detaylı bir bilgiye sahip olmalı diye düşünüyorum. Peki merak ettiğim şey kitabın ismi neden "Sevda Sözleri" olarak konulmuş? Cemal Süreya'nın onca eş değiştirmesi, çapkınlıkları, aldatmaları, yani en uzun süre evli kaldığı eşinin tabiriyle kelebekleşmesini de göz önünde bulundurursak Süreya'ya onca dizeleri yazdıran şey aşk mıydı yoksa sevda mı sizce ? Bunu yorumlarda belirtebilirsiniz :) İncelememi bir Mevlana alıntısı ile bitirmek istiyorum. Herkese sevgiler... Bir başka inceleme yazısında görüşmek dileğiyle... Sevdiğinin nazını değil, kahrını çekmektir sevda… Onunla bir ömür değil, Onun için bir ömürdür sevda… Eline el değmesini değil, Gölgesine gölge değmesini kıskanmaktır sevda… Yürürken dikenli yollardan darağacına, Son dileğinde onu görebilmeyi istemektir sevda… Yani demem o ki… Herkesin harcı değildir sevda… Hz. Mevlana