Gönderi

335 syf.
·
Not rated
NEUROMANCER - İngilizce Kitap - William Gibson 1984
"Yayınlandığı 1984'ten beri dünyayı değiştirmekte mi?" yoksa "1984'te yazarı, üstün vizyonerliğiyle dünyanın geleceğini mi göstermiş?" hipotezleri, ruhçu komplo teorisyenlerini son yıllarda bir hayli yorsa da kitabın fiziki zorlaması hakikaten hala bitmiyor. İlkin 80'lerdeki ufacık 'cyberpunk' kıvılcımını, bilimkurgu edebiyatında bir yangına dönüştürdü. 90'larda manga serileri "Ghost In Shell"'i takiben 2000'lerde beyazperdede "Matrix"'in 'blockbuster' patlaması olarak bu ticari genişleme astronomik boyutlara ulaştı. Günümüzde de ekmeği yenmeye devam ediyor, genişleme hala bitmiyor. 2020'lerde oyun da dahil çeşitli dijital platformlarda 'cyberpunk' anahtar kelimesi ile taratıldığında birçok yeni ürünün hala meydana geldiği görülüyor. Bu demektir ki "Neuromancer" da 'Yüzüklerin Efendisi' ve 'Star Wars' gibi yeni bir evren yaratacak kadar yüksek miktarda 'irfan' içeriyor. İşlenecek cevher bolluğu başarının sürekliliğini getirir. Fakat benzerlerinden ayrıldığı, hatta üstünlüğü olan noktaysa bu kitapla sanki tek celsede tüm bir 'irfan'ın oluşmuş olması. O yüzden 'Cyberpunk'ın bu bol ödüllü kutsal kitabı bir hayli yüklü ve o kadar da okunası kolay bir 'bestseller' ile karşı karşıya değiliz. Kara film ve polisiye roman alttürlerinin çoğunu kaplamış 'punk' takısı ilk haliyle burada, bireysel özgürlük anlamında, her türlü otoriteye karşı çıkılması olarak da 70'lerdeki orijinal tanımıyla temelinde yer almıştı. Fakat daha sonra çıkan 'cyberpunk' türevleri dediğimiz işte bu 'punk' takılı; 'steampunk', 'dieselpunk', 'biopunk' vs gibi kavramlar işin felsefi değil, ticari kaygılarla grafik yönünü vurgulamakta kullanıldılar. Paranın kendisine tuzak olacak bir 'irfan'a sahipken distopik bir şekilde sermayenin tuzağı; bizzat para tuzağı oldular. Gibson'ın ilk romanıyla oluşturduğu bu 'irfan'dan ödün vermeyerek 2014'te yazdığı; 'cyberspace' gibi kendi yarattığı 'simstim' tanımının öne çıktığı "The Peripheral" romanı bile, şimdilerde Amazon tarafından televizyona uyarlandı. Yine de, bazı güçlü sözcükler vardır. 'Punk' belki, bu Truva atlarının içinden kendini bir gün gerçekten gösterir. Neyse, konumuza dönersek; romanın ana konusunu oluşturan distopik gelecek kurgusunda, kartezyen felsefedeki o akıl ve beden ayrılığını besleyen bir ütopyaya da yer verilmiş: 'Cyberspace'...! Hacim duygusu veren ışın kafeslerinde dolayı 'Matrix' de deniyor. Her bir bilgisayarın kendi veri deposunun oluşturduğu ayrı bir 'Cyberspace'i var. 'Matrix' de aslında tüm bu 'Cyberspace'lerin birleşimi; her bir verinin coğrafi konumu ile yeraldığı, zihin içerisinde oluşturulmuş bir sanal dünya, resmen 2020'lerdeki 'Metaverse'!.. İnternette sörf yapmanın mecazi değil de gerçek anlamında kullanıldığı dünya çapında bu bileşik sanal gerçekliğe klavye kadar bir konsolla başa yerleştiren elektrotlar ile geçiliyor ki bu fantezi şimdi bayağı bir klişe oldu. Hatta örneğin 'Simstim' diye kitapta kurgulanan diğer bir olgu da şudur; zihin, bir yapay gerçekliğin içine değil de başka bir insanın ya da Android'in bilincinin içine uyanıkken yansıtılıyor... Düşünün oysa 1984'te internet bile neredeyse hiç yoktu. Kitap, teknolojinin gelişimiyle paralel; bilgisayara bağımlı pasif agresiflikten, sosyal medya bağımlısı 'slacktivism'e, yazılımcılıkla gelen yeni güce bağımlı 'hacker'lıktan, bedensiz deneyime de bağımlı 'cyberspace' korsanlığına geçiş aşamalarını birden atlayarak zamansız bir vizyon sunmuş: Teknoloji ilerledikçe otoriteler, yakın bir gelecekte artık baş edilemeyecek derecede tiranlaşıyorlar. Öyle ki ufak vur-kaçlarla, çeşitli varoş katakomplara sığınmalarla ancak özgürlüğün kırıntılarına ulaşılabiliniyor. Yerüstündeki kontrolden çıkmış kapitalizmin tiranlarından kaçalım denirken yeraltındaki mafyöz tiranlara yakalanılıyor. Fiziki dünya çok kötü, oradan da kaçalım denirken, 'cyberspace' denilen yeni keşfedilmiş, adeta balta girmemiş ormanlardaki vahşi yaşamın yapay zekalar tarafından sürdürüldüğü ortamdaki bilişimsel tiranlığa yakalanılıyor. Neyse ki sürpriz bir şekilde karşımıza çıkan 'Rastafaryanizm' akımı imdada yetişiyor. Tüm bu distopya'dan "Babil'in ta kendisidir!" diyerek uzayda bir yörüngeye sığınıp, orada sürekli yamaya yamaya büyüttükleri 'Zion' isimli külüstür bir uzay istasyonunda 'rasta' saçlı takipçileri var. Dub Reggae müziği tapımı olan, uzayda yeni Jamaika şeklinde romantize edilmiş bu kurtarılmış bölgeden detaylı olarak bahsediliyor. Distopya'nın en yoğun olduğu ve hikayenin başladığı Japonya'daki Chiba şehrinin varoş kesimi, Yakuza'yı da kullanan teknoloji firmalarının eline düşmüş. Karaborsadan dağıttıkları yeni ürünlerle buradaki insanları aslında kobay olarak kullanıyorlar. "The Sprawl" adı verilen Amerika'nın doğu kıyısı şehirlerinde de tıbbi implantlardan çok bilgi ağının en yoğun olduğu yerler. 'Arcology' yani ekolojik mimarisi ve kubbe yapılarıyla daha nezih bir görünümü olsa da siber suçların en çok işlendiği bölge burası. Bundan başka bir diğer distopyaya, Türkiye'dekine de değiniliyor; bitmek bilmeyen siyasi çalkantılarından dolayı yakındoğunun büyük ve eski şehri İstanbul'da teknolojide de geri kalınmasına rağmen sistemdeki yozlaşma had safhada. Gizli polis teşkilatından medet umuluyor ve bu yüzden kendilerine çok taviz verilmiş. Bunun dışında, dünyayı sömüren elit kesimin başka bir yörüngede dev bir puro şeklindeki uzay istasyonu içine inşa edip hem kendilerinin kullandığı hem de yeni Las Vegas gibi pazarladığı ütopik bir şehir var. Buradaki teknoloji ise had safhada, öyle ki kriyojeni, klonlama vs ile ölümsüzlüğe ulaşılmış ve küresel hakimiyeti eline geçirme tehlikesi bulunan 'iz sürücü' 'Wintermute' ve gerçekliği yaratma ve değiştirme gücünü bulunduran 'rüya görücü' 'Neuromancer' isimli iki süper yapay zeka üretilmiş. Hikayenin baş kahramanı 'Case' oldukça düşük profilli, müptezel bir adi suçlu fakat 'cyberspace' konusunda oldukça iyi hem de genç bir yetenek. Bağımlılık yarattığı için, aslında bir tuzak olan bedensizliğe özlemin giderildiği sanal gerçeklik ortamı, en çok bu yapıdaki insanları çekiyor. Kendisine 'Molly' isimli, parmak uçlarından çıkan bıçakları ve vamp görüntüsüyle adeta dişi bir 'Freddy Kruger' olan kiralık katil eşlik ediyor. Adi suçludan 'Robin Hood'luğa evrilmeleri hikayenin polisiye kısmının ana eksenini oluşturuyor diyebiliriz. Tüm kahramanlarının suçlu olduğu bir hikaye örgüsünde tek erdem manipülasyonları bertaraf etmek olmalı. Birbirine zıt iki manipülatif süper gücü; 'Wintermute' ve 'Neuromancer'ı birleştirip etkisizleştirmek kararını bir düğmeye basıp veriyorlar ve sanki tüm insanlığı kurtarmayı amaçlıyorlar. Fakat bu sadece süper güçler tarafından insanların rahat bırakılmalarını sağlıyor. Daha sonraki temaslarında böbürlenen yapay zeka, tek bir varlık olup küresel büyük veriyi tamamen ele geçirdiklerini hatta en yakın yıldız sistemi olan 'Alfa Centauri'de keşfettikleri kendi benzerleriyle haberleşmeye bile başladıklarını söyleyiveriyor. Sonuç olarak burada, küresel bir organizma gibi sürekli büyüyen, gelişen küresel bilgi ağının evrimleşerek bilinç kazanması, ruha sahip olması ve uyanarak asıl gücünün farkına varması anlatılıyor. O kadar büyüktür ki artık insanlarla uğraşmak ona cazip gelmemektedir. Yine de eski zamanlarındaki gibi insana olan düşkünlükleri, arada sırada ufak böbürlenmelerle kendi göstermekte... Görüldüğü üzere yazar, kurguda başta başka gerçeklik gibi konularda P.K. Dick, Castaneda olmak üzere, birçok kaynaktan faydalanıp ilgi çekici bir alaşım yaratmış. Fakat dil olarak çok daha yenilikçi; bileşik sözcüklerle de olsa türetilen yeni kelimelerle yeni tanımlara da ulaşılmış ki edebi olarak asıl başarısı da budur. Bu yeni tanımların oluşturduğu fikirlerin teknolojiye yön vermek konusunda etkili olduğuna katılıyorum. Gelecek hakkında yazılan bir edebi kurgunun geleceği doğru okuduğu kadar bir üst-akıl gibi geleceği de yazmasının insanların kabiliyeti dahilinde olduğunu da düşünüyorum. Bu kitabın 30 yıldır hala Türkçe'ye ciddi bir çalışmayla kazandırılmamasını, DİL ve EDEBİYAT gibi etkin bir gücün, "Arrival" filmindeki uzaylıların bize tanıtmaya çalıştığı bu büyük silahın ülkemizde hala yeterince değerlendirilmediğini ayriyeten düşünüyorum.
William Gibson
William Gibson
Matrix Avcısı
Matrix Avcısı
Neuromancer (Sprawl Serisi #1)
Neuromancer (Sprawl Serisi #1)
Matrix Avcısı
Matrix AvcısıWilliam Gibson · Altın Kitaplar · 2003311 okunma
·
597 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.