Öyle bakıp durma gözlerime
Suçlama beni Montaigne
Bu acıları süslemek istiyorum
Varsın
Yağmurlar kesilmiş olsun içimde
Gözyaşımı salıp toprağa
Sevinç tohumlarını beslemek istiyorum
Ne zaman okusam sözlerini
Hep "ölen ölmüştür" diyorsun
"Yaşayansa ölüme gidendir”
Ya bu ölüm acısı
Söyle bana Montaigne
Ya yürekte bu yangın nedir
Sen ki üç çocuk verdin toprağa
Yaşlarını doldurmamış üç gelin
Şimdi o acılar
Yeryüzünde bir güzellik midir
Aristo'nun sana söylediği
Sekiz saat yaşayan o sinek
Ne bilsin ki ağlatır babaları
Bir çocuk için ecelsiz ölmek
Öyle bakıp durma gözlerime
Ne kandır şakaklarımdan süzülen
Ne de kanla karışık ter
Yeter be Montaigne yeter
Ölmek değil Ölene ağlamak beter
Beklenmedik bir acıyı
Acıdan daha çok yaşarken insan
Şiir midir akıp giden zaman
Ölüm müdür Montaigne
Ölümü kucaklamak mıdır yaşanan
Adına ağlamak dediğimiz
Yüreğin o çılgın koşusunda
Yalnızca gözyaşı mıdır şahlanan
Kırlarda gül kanatlı bir kelebek
Çiçeklerle dolaşırken el ele
Apansız Bir damla kan nasıl düşer güle
Türküler nasıl susar Montaigne
Ağıtlar nasıl dolanır dile
Sular böyle sararmamıştı hiç
Böyle zamansız
Böyle güneşten uzak
Ne gün batıyor oysa
Ne şafak söküyor ufuklarda
Sanki bütün renkler tutsak
Ve bundan sonra yalnızca sarılar
Sanki hep sarılar konuşacak
Korkarım ki bu ölüm
Rengini sularda unutmuş olacak
Gökyüzü paramparça içimde
Yıldızlar sönük Montaigne
Bir solusam bulutlar yanar
Vursam yüreğimi duvardan duvara
Ağıtlar söylesem neye yarar
Binlerce göz bakar da yüzüme
Gözlerim yine o gözleri arar
Öyle bakıp durma gözlerime
Suçlama beni Montaigne
Varsin "Erkekler ağlamaz" desin atalar
Ben bu yargıyı yıkıyorum
Ve alabildiğine ağlıyorum
Tanrıya inanmıyorum ama
Zamansız koptu fırtına biliyorum
Ve ecelsiz ölen çocuklara
Dolu vurgunu çiçekler diyorum
Bu kadar yeter Montaigne
Yüreğimi çoktan koydum doğanın eline
Ben ki yaşam bahçivanıyım
Bir oğul ektimse toprağın rahmine
Acıyla beslerim tohumlarımı
Ki bir çiçek fışkırsın
Bin güzellik yayılsın yeryüzüne