Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

184 syf.
·
Puan vermedi
·
8 günde okudu
Yaşamın Gizli İşaretleri
Öncelikle söylemek istediğim, kitabın kapağı çok şirin değil mi? Turuncu ve kelebekli oluşu beni mest etti, tam Kasım ayına, sonbahar mevsimine yakışıyor ve ben de onu nereye gitsem yanımdan ayırmak istemedim zaten. Çantamda bana hep eşlik etti ve Allah'ın izniyle bereket getirdi. Zaten Kuran-ı Kerim ayetleriyle süslenmiş bir kitap, diğerlerinden seçilen çok ayrı bir canlılığa sahip oluyor. Fakat onun dışında içeriğe gelecek olursak, o konuda biraz kafam karışık. Zihin konforumu yer yer bozan, duygusal olarak zorlayan bir okuma oldu benim için. Zaten genel olarak böyle idaalı isimlere sahip kitaplar beni pek cezbetmiyor ama burada yazarın ismi kitaptan da ağır bastı ve görür görmez almak istedim. Yazardan "Dervişin Teselli Koleksiyonu"nu okumuştum, zor zamanlarımda bana eşlik etmiş ve tadı da damağımda kalmıştı. Gerçekten yazarın dimakta yer bırakan ve akıcı bir üslubu var. Yalnızca kolay okunuyor olmaktan kaynaklanmıyor bu akıcılık; fikirler güzel gerekçelendiriliyor, konu üzerinde okurken oluşabilecek olası soruları öngören bir tarzı var ve değindiği noktalar tam can alıcı kısımlar. Bu kitapta da yine aynı şekilde olduğunu söyleyebilirim. Öyleyse neden zihin konforum bozuldu? Bilmiyorum... (Ben de bunu anlamak için yazıyorum). Buradan sonrası büyük ihtimalle hayli kişisel ve kitap yorumunun biraz dışına çıkacak bir yazı olacaktır, zaman kaybı olmasın,dikkat. *** Kitapta "tevafuk" ve "hissikablelvuku" kavramlarının genişçe tanımları yapılmış. Tanım diyorsam örneklerle, geniş diyorsam sahiden geniş. Bazı sayfalardan sonra "bu anlama geldiğini bilmiyordum" dediğim oldu. Zaten ben tevafuk ne demek çok da bilmezmişim ama yine de kısmen doğru kullanırmışım. Şimdi şöyle: Hani nedense bazı durumlar için kolayca "tesadüf" deyip geçiverirken bazı durumlar içinse nedense bu kelimeyi kullanmak içimden gelmiyordu, "tevafuk" demek istiyordum. Sıradanlık, gelişigüzellik, hatta belki memnuniyetsizlik ya da kayıtsızlık, hani olsa da olur olmasa da, bir önemi yok dediğim durumlarda "tesadüf" kelimesini kolayca kullanıyordum. Ama hoşa giden, yüreğimi kabartan, sevinçli veya duygulu bulduğum hadiselerde sanki tesadüf demek küfürmüş gibi, çok komik, tevafuk mu desem acaba diye düşünüyordum. Sonra da, aman canım, tevafuğu yaratan Allah da, tesadüfleri yaratan yine O değil mi, diye soruyordum kendime. Sözüm ona hoşuma gidince yüce bir güç tarafından olduğunu, hoşa gitmeyince ise öylesine, gelişigüzel, kendiliğinden - belki de abes bulduğum, evet evet- olduğunu söylemek tutarsızlıktı ve bunu birkaç saniyelik kararsızlıktan sonra fark edip bir anlamda canımı sıktığından yine "tesadüf" kelimesini kullanmaya karar veriyordum ve böylece tevafuk kelimesini hemen hemen hayatımdan atmıştım. Gerçekten kullanmayalı epey zaman olmuştu. Çünkü bir yere oturtamıyordum zihnimde. Peki bu kitapla birlikte oturdu mu? Daha da karıştı :D Ama çok dar bir bakış açısıyla baktığımı fark ettim. En azından bu da gelişme. Ya siyah ya beyaz gibi bir bakış açım vardı. Yazarın ise daha geniş ve kontrastlı bir bakışı var. O sıradan gördüğümüz olayların dahi sıradan olmadığını, adım adım aslında daha büyük olanlarına bizi hazırladığını veya haber verdiğini söylüyor. Bunu da şiir metaforuyla açıklıyordu bir yerde, baktığımızda her satır tek başına anlamlı olmayabilir ama bütünün içinde anlam kazanır bununla birlikte anlamdan ziyade görevi tamamen kafiye oluşturmak olanlar da vardır vs. Herneyse bunu geçelim. Hissikablelvuku beni asıl hezeyanlandıran kısım oldu. Son sayfalar... Gerçekten zor okudum, zihnim hep muhalefet etti. Oysa öyle olduğunu biliyorum, sadece canım acıdı. Hani bir şey olmadan önce "hissettim" deriz ya, yazarın bakış açısına göre aslında önce o olay olur, bizim hissedişimiz ikincidir. Kafama takılanlar takılanlar... Bu kadar tersten bakış başımı döndürdü benim. Aylardır zaten kendi kendime yaptığım buydu. Kendi iç sesimi okumuş gibi olmama rağmen bunca muhalefet, herhalde o da kendime oluyor bu durumda. Belki yanlış bir zamandı. Belki tam tersi, tam zamanı. Bu kitapta olduğu gibi "hissettiklerin gelecekteki olacakların yansıması olabilir" diyen hissikablelvukucu bir tersten bir okumaya da okeyim; bugünden yarını düzden okuma çabası olan determinit yaklaşımlara da okeyim aslında... Ama şimdi sadece uyumak istiyorum. Bu da böyle saçma bir yazı oldu.
Yaşamın Gizli İşaretleri
Yaşamın Gizli İşaretleriMecit Ömür Öztürk · Hayy Kitap · 2019374 okunma
·
122 görüntüleme
Nida okurunun profil resmi
"Dünya hayatına bir uyku, bir rüya gözüyle yaklaşan kadim söylemleri değerlendirdiğimizde, hayat da bir üst gerçekliğe göre rüyadır ve rüyaların dilini çözmek için tabire ihtiyaç duyulduğu gibi, yaşanan hadiselerin de tabiri, tevili ve tefsiri olmalıdır." s. 50
Nida okurunun profil resmi
"Hikmet Efendi'ye göre, bir hayvanı okşayıp sevdiğimiz gün, aynı cins bir hayvan yolumuza çıkıp bize sevgi gösterisinde bulunursa, bu, onun kendi türü adına bir teşekkürüdür." Öznel sayılabilecek - o yüzden yorum yapmadığım- böyle pek çok yorum vardı ama bu içlerinden en sevimlisi geldi
Nida okurunun profil resmi
"Hayatımızın bir bizim yaşadığımız versiyonu, bir de ilahi tecelli tarafından bizim için ideal noktada seçilen versiyonu vardır. Daha açıkçası, bir kendi çizdiğimiz yol, bir de bizim için belirlenmiş ideal yol vardır. Bu ideal yol, ayan-ı sabitemizin yoludur; ilahi örgüdeki ideal ve bilkuvve (potansiyel) yazgımızdır. Ayan-ı sabitemize ve ideal yazgımıza ne kadar yaklaşırsak, bu ahenk ve uyum sahneleri o nispette açığa çıkar. İdeal yazgımızdan ne kadsr uzaklaşır ve ayan-ı sabitemizle aramızdaki mesafe ne kadar açılırsa, bu uyum sahneleri o kadar azalır; artık kendimizle ve ayan-ı sabitemizle uyumsuz hale gelmeye başlarız. Lüzumu olan işlerle meşgul olan, maneviyatını güçlendiren, Allah'ın net olarak emrettiği ve açık şekilde yasakladığı şeylerle en dış çerçevesini çizen insanın -ideal yazısına yaklaşmaya başladığı için- yaşadığı uyum ve tevafukların sahneleri artacaktır. İnsan hata, eksik ve günahlardan tam arınarak, tam bir ihlasla Rabb'ine yönelik bir yaşama adım attığında, belki de her gün onlarca kez böyle özel işaretlere denk gelecektir. Marifet tevafuklar meydana getirmek değil, insanın kendi üzerinden cereyan eden tevafuklu yazgıyı günah ve haramlarla bozmamasıdır. Bu konuya kimsenin maharetini, zekasını ve planlarını karıştırmasına gerek yoktur. Esas olan, baştanbaşa tevafuklu yazılmış yazgımızı tahrip etmemektir. Tevafuk, yapılan bir şey değil zaten var olan bir şeydir. "Kulumu sevince de (adeta) Ben onun gören gözü, işiten kulağı, tutan eli olurum..." (Buhari, Rikak, 38)hadis-i kutsisi çerçevesinden bakacak olursak, bu uyumlu ve tevafuklu yaşamın sırrı Allah'ın koyduğu kuralları yaşamaktan, ilahi yasaklardan çekinmekten, daha saf ve arınmış bir hayat kurgulamaktan geçer."
Nida okurunun profil resmi
"Her günün, her zaman diliminin kendine özel bir karakteri vardır. Sabah, kahvaltı masasında yaşanan bir olay, evden çıkarken rastladığımız bir manzara, otobüse bindiğimizde başımıza gelen bir farklılık bize günün paradigmasının ne olduğunu fısıldar. Günün sloganını, günün kendisi söyler. Sufi, ibnü'l vakttir, yani vaktin çocuğudur, derler. İbnü'l-vakti ola ola ebu'l vakt olunur, diye eklerler. Vaktin çocuğu olmayı başarabilen kimse, gün gelir vaktin babası da olur ve onuj tarafından belirlenmek yerine onu belirlemeye başlar. İlahi tecelliler bakımından günün kendisine dönük paradigmasını keşfederek bu paradigmanın kendisini etkilemesine, değiştirmesine izin verenler, zamanı geldiğinde günü değiştirmeye, onu şekillendirmeye de başlarlar. "
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.