Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

120 syf.
9/10 puan verdi
·
5 saatte okudu
Spoiler içerir.
Kitap, Haz Ötesinin Ötesinde ile Ben ve İd olarak iki kısımdan oluşuyor. Kitabın Freud'un görüşlerinin son konumu olduğunu, yıllarca gelişen fikirlerin bu eserde baya bir yerine oturduğunu görebiliyoruz. Freud, güdüleri iki kategoriye ayırır: Kendine koruma(ben) ve Libidinal dürtüler. Bunun dışında bu güdüleri ölüm ve eros olarak da tanımlamıştır. Eros'un burada ki tanımı Yunan felsefesinde yer alan, Eros'un her şeyin doğal nedeni olmasıyla alakalı durumuna bir atıftır. Hatta ilerleyen kısımlarda (sayfa 101) Freud, bu güdüleri sevgi ve nefrete de benzetecektir. Bu güdüler Freud'un önceki eserlerinde yeterince açıklanmış olmasına rağmen, bu çalışmasında bazı eklemeler yapmış ve fikirlerini geliştirmiştir. Freud'un bu görüşlerini geliştirirken Psikiyatri kadar Biyoloji'den -özellikle darwinizm- faydalandığı söylemek gerekir. Özellikle libidinal dürtülerin bir enerji boşaltma yöntemi olarak saldırganlığı kullanılmasına örnek olarak; birleşme sonrası eşini öldüren hayvanları örnek vermesi veya insan davranışlarını hücre davranışlarından yola çıkarak izah etmeye çalışması buna açık örneklerdir. Freud, insan varlığını metafizikten uzak doğanın parçası olan bir varlık olarak gördüğü için, doğada ki canlıların temel motivasyonu olan hayatın sürdürülmesi ve türün devamlılığının sağlanmasını teorilerinin merkezine koymuştur. "Spekülasyonumuzun güvenilmezliğinin büyük ölçü­ de biyoloji biliminden alımlar yapmak zorunda kalışımızla arttığını özellikle belirtmek isteriz." (66) Eser'de kaygı, suçluluk duygusu ve nevrotizmden çokça bahsedilmektedir. Kaygı-korku ve endişenin farklılığıyla alakalı şu satırları öncelikle paylaşmalıyım: "Kaygı, kaynağı bilinmese de bir tehlike beklentisi ve buna hazırlanma durumunu tanımlar. Korku, korku duyulacak bir nesneyi gerektirir. Ama dehşet hazırlanmaksızın tehlikeye düşüldüğü zaman girilen durumu anlatır ve şaşırma etkenini vurgular." (25) Freud'un kaygı'nın travmatik bir etkisinin bulunmadığına inanmasına rağmen, dehşetin daha yıkıcı olduğunu ve dehşetin sebebinin kaygıya hazırlıklı olmamak olduğunu söylemektedir ki bu görüş bazı varoluşçu felsefecilerin (Örn. Cioran) akılsal çıkarımlarıyla uyuşmaktadır. Freud'un kitapta vurguladığı bir önemli konu da suçluluk duygusudur. Freud, lanetlenen dürtüye tepki olarak insanın dilek doyumu olarak hayalleri kullandığına inanır.(43) Suçluluk duygusunun çocukluk dönemi sevilme hissiyle açıkladığı bir bölüm de bulunmakla beraber, bu sevilme arzusunun kendisini yinelemelerle tekrar ettiğinin altını çizmiştir. "Her insani ilişkinin aynı sonuca çıktığı böyle kimseler vardır; birbirlerinden ne kadar farklı olsalar da himayelerindekiler tarafından bir süre sonra, nankörlüğün acılarını tatmak kaderleriymiş gibi tamahkârlıkla terk edilen iyilikseverler, her dostlukları dostları­nın kendilerine ihanetiyle sonuçlanan adamlar, yaşamları boyunca sayısız kez bir kimseyi kendileri üzerinde ya da kamu için bir otorite konumuna yücelten ama belli bir süre sonra onları, yerlerine başkası­nı getirmek için deviren kişiler, kadınlarla her ilişkileri aynı aşamalardan geçip aynı şekilde sonlanan âşıklar"(34) "Bastırılmış dürtü birincil bir doyum yaşantısının yinelenmesinde ısrar ederek kendisinin tam doyumunu sağlamaya çalışmaktan hiçbir zaman vazgeçmez."(51) Ayrıca bahsettiğimiz sevgi yitiminin insanda narsistik bir yara olarak kaldığını ve nevrotiklerde bulunan "aşağılık duygusuna" en büyük katkı yapan şey olduğunu söylemektedir.(33) Demektedir ve bu durumu mükemmelliyetçiliğe dayandırdığı bir kısım da bulunmaktadır. Ayrıca Freud, kişinin kendisini aşırı bastırmasının yani kendi benine yönelen sadizmin kişiyi daha saldırgan yapacağını da söylemektedir. "Bir insan kendi saldırganlığını ne kadar kontrol ederse, idealinin kendi benine karşı saldırganlık eğilimi o denli yükselir."(112) Kitapta yer alan bir önemli kısım da insanda ki ben'in ölüm dürtüsüdür. Kişinin hayatında yaşam kadar ölümün de önemli bir yer tuttuğunu düşünmektedir. Freud'a göre, ölmenin içsel yasallığına olan inancımız "varoluşun ağırlığına katlanabilmek için" bizim uydurduğumuz bir yanılsamadan ibarettir. Ölüm, yaşam kadar doğal bir olaydır. E. Hering'in kuramı olan; canlılarda yer alan yapıcı asimilatör ve yıkıcı dissimilatör süreçlerin canlılarda ki sürekli düalitesine yakın sözler söylemiş ve kitapta yer vermiştir. Bu açıdan Schopenhauer'in yaşamın asıl amacının ölüm, cinsel dürtülerin ise yaşama isteminin devamı olduğu görüşüne katılmış gibi durmaktadır. "Tüm yaşamın hedefi ölümdür." (48) "Yaşamın bekçileri aslında ölümün muhafızlarıdırlar." (49) Bir diğer kısımda da Freud, bilinçdışı ve onunla bağıntılı olarak bilinçötesini açıklar. O'na göre, bilinçdışı, bilinçsiz olarak bastırılmış şeyler olup, örtük olup da dinamik açıdan değil, yalnızca tanım olarak bilinçdışı olana, Bilinçöncesi adını verir. "Bastırılmış olan, bizim için bilinçdışının prototipidir."(76) Kurama göre, bilinçdışı bastırılmış olandan oluşurken, her bastırılan da bilinçdışı olmamaktadır. Ayrıca eserde ben'in dışında üstben veya benlik ideali olarak ifade edilen tanım da açıklanmıştır. Ben, tutkuları içeren idin aksine, akıl ve sağduyu olarak adlandırılabilecek şeyleri temsil ederken, Üstben bir baba modeli ile özdeşleşme yoluyla oluşmuştur.(112) ben idealiya da üstben, ebeveynimizle ilişkilerimizin bu temsili, aradığımız yü­ce varlıktır. Henüz küçük bir çocukken bu yüce varlığı tanıdık, hayran olduk, ondan korktuk ve sonradan onu benimsedik" der. Teze göre, kişinin çocukluk çağında kendisine itaat ettiği ebevnyler, oidipal durumdan sonra üstben olarak varlığını devam ettirir. Çocuk büyüdükçe, öğretmenler ve otorite figürleri de üstbeni devam ettirebilir. Ayrıca üstben, en başlarda babanın, daha sonraları ise Tanrı İnayeti ve Kaderin üstlendiği koruyucu ve kurtarıcı işlevi temsil edebilir. Kişiye "yapmalısın" diyen ve itaat bekleyen bir yapıdır. Bu yapının bene baskı yapması sonucu kişide kaygı ve suçluluk duygusunun oluştuğunu ileri sürmektedir. Ben, her zaman kaygının mekanıdır ve üstbenin yaptığı baskı, kaygı yoluyla kaçmaktadır. "Dürtü kontrolü ve ahlak açısından, idin tümüyle ahlak dışı olduğu söylenebilir; ben ahlaklı olma çabasındadır, üstben ise aşırı ahlaklıdır ve ancak idin olabileceği kadar zalim olabilir." demektedir. Ben, ebevynlerden sonra üstbenlik geliştirerek bu yapıyı devam ettirmektedir. "ben ideali Oidipus kompleksinin mirasçısıdır ve bu yüzden de idin en güçlü dürtülerinin ve en önemli libido değişimlerinin temsilcisidir. Onun yönlendirmeleriyle ben, Oidipus kompleksine egemen olmuş ve aynı zamanda da ide tabi olmuştur. Ben esas olarak dış dünyanın, gerçekliğin temsilcisiyken, üstben onun karşısı­na iç dünyanın, idin temsilcisi olarak çıkar. Ben ve ideal arasındaki çatışmaların nihai olarak, gerçek olanla ruhsal olan arasındaki, dış dünyayla iç dünya arasındaki zıtlıkları yansıttığını söylemeye hazırız artık." "Üstben, benin bir zamanlar ki zayıflık ve bağımlılığının bir anıtıdır ve egemenliğini olgun ben üzerinde de sürdürür. Çocuğun anne babasına itaat zorlaması altında bulunuşu gibi ben de kendi üstbeninin emri altına girer.(107) Son bölümde Freud, eşcinsellik konusuna da girer. Freud'a göre cinsellik çok eski değildir. Hatta Şölen'de ki Tanrıların insanları çift yaratması ile alakalı dialoğu da bu kısımda paylaşmıştır. Yalnız eşcinselliği açıklarken konuyu sadizm ve mazoşizm eğilimin libidinal siteme dönüşmesi ile alakalandırmayı uygun görmüştür. "Yıkıcı dürtünün boşaltım amacıyla daima Eros'un hizmetine verilmiş olduğunu görürüz" "Hafif eşcinsellik vakalarındaki gözlemler, bizi bu özdeşleşmenin de, saldırgan düşmanca bir tutumun yerini almış olan sevgi dolu bir nesne seçiminin ikamesi oldu­ğu varsayımına ulaştırmaktadır.(96) Çünkü, "öteki", bastırılmış bir dürtü görevi de görebilmektedir. Düşmanca tutum, birikmiş enerjisini daha "ekonomik" bir yöntem olan cinsel sevgiye yöneltmektedir. Bununla birlikte, zulmedilme paranoyasında ise eşcinselce tutum sadizme dönüşebilmektedir. Kitap, başta belirttiğim gibi Freud'un son dönem görüşleri ve olgunluk sayılabilecek bir yapıdadır. Sadece Freud'a ilgisi olanların değil, genel olarak psikanalize merak duyan herkesin okumasını tavsiye ederim. Zira, içerik açısından oldukça tartışmalı ve önemli bir eserdir. Keyifli okumalar dilerim.
Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İd
Haz İlkesinin Ötesinde Ben ve İdSigmund Freud · Metis Yayıncılık · 2016921 okunma
·
870 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.