Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

376 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
31 saatte okudu
Geriye dönüp baktığımda, neredeyse iki sene olmuş bu seriye başlayalı. Sayfaları çevirdikçe, epey bir zaman "Sen çocuk musun, niye okuyorsun bu tarz kitapları? Boşuna zaman kaybı... " desem de, içimdeki ses hep destekledi bu tutumumu. "Serra da Serra" deyip susturdu diğer beni. Böyle böyle tam 7 kitap devirdim, dile kolay. En son üçüncü kitaba inceleme yazmıştım. Pekala da vaktim vardı o zamanlar. Ancak şimdi öyle mi? Şu satırları yazarken, gecenin bu saatinde ayakta tuttuğum gözlerime, bedenime; yarın doğacak olan güneşe karşı bile suçluluk duyuyorum. Neyse, gelelim konumuza. Serra uzunca uğraşlar sonucu kendi yuvasını kurar. Oktay'ı geride bırakmak gibi sağlıklı bir karar alıp önüne bakmıştır. Ki bu önüne bakış esnasında bir de ne görsün, yıllar yılı kendisine aşık olan Özgür beyi! Dur bir dakika, ne oluyoruz, diyemeden bir bakmışız bizim kız yuvadan uçmuş. Hem de sarsıcı ayrılıktan yalnızca dört beş ay sonra. Ne diyim ben sana Serra. Onca inciğini cıncığını dokuma huyun nerelere gitti be kızım. Daha Özgür'e aşık olduğunu bile kavrayamadan hop nişanlandınız, hop evlendiniz derkeenn senin o pek kıymet verdiğin düşünme eylemi nerelere gitti. Onu da mı everdik yoksa? Bana kalırsa bundan önceki kitabın sonu, yani Serra'nın evliliği, alelacele yazılmış karalamalardan ibaretti. Yaklaşık 400 sayfa Oktay-Serra evlilik öncesi bunalımlarını okuduk. Geriye kalan 50 sayfasında Özgür Bey gündeme geldi. Son 50 sayfadaysa yok Roma gezisi, yok sergi, yok konser bilmem ne, bir baktık ki 7 yıllık ilişki çöp olmuş ve Serra Hanım yeni ilişkilere yelken açıyor. Evet kolay değil bir defteri kapatmak. Ancak aradan ne geçmişti şunun şurasında? Benin düşünceme gelecek olursak, ben ne Oktay'a ne Özgür'e alışabildim. İkisi de gökten zembille inip Serra'nın hayatına oturturtulmuş gibi geldi. Hadi Oktay'ı biraz daha hoşgörebilirim. Hep olumsuzlukları sayacak değilim. (Murat Soner'e selam olsun) E tabii Serra'nın arkadaşlarına diyecek yok. Maşallah o ne dostluk öyle. Taa lise sıralarında başlayan bu arkadaşlık, bu kitapta anlıyoruz ki değerinden asla bir şey kaybetmemiş. Melis aynı Melis; ama daha bir olgun, hüzünlü, hırpalanmış. Sıla ise aynı çalışkanlıkla Tus'u verdi bile. Serhat, pek bir utangaçtı ama Sıla'yla ne de güzel çift oldular. Onun evde işsizken yaptığı tantanayı çekebildiği için Sıla'yı tebrik etmek isterdim doğrusu. Burak, bana çok saçma gelen bir evlilik yapmış bulunuyor. Neymiş efendim bir haftasonu o, bir haftasonu eşi git gel yaparak yaşayacaklarmış. Ortak bir ev almaya da hiç gerek yokmuş. Nelere kaldık Allah'ım! Toprak, Güneydoğu'dan kurtaramadı yakasını. Bundan da memnun. Esin, ah Esin! Gencecik yaşında, iki çocuklu boşanmış bir adamla evlenmek. Pes doğrusu. Dilek, birazcık ağzını kapamayı öğrenmesi gerekse de tatlı mı tatlı sevecen bir kız olma rolünü başarıyla sürdürüyor. Hem onca strese maruz kal, iş bulmaya çabala, dırdırcı bir anneyle uğraş, bir de sütüne düşük yap; hem de tüm bunlarla mücadele ederken hiç bir şey yaşanmamış gibi gülüşünü sabit tut. Gel sarılayım sana be Dilek. (Laf aramızda Dilek ismi, bende hiç de güzel duygular uyandırmıyor..) Sırma... Hep çocuk olan, güzeller güzeli kız. Sen kalk Dubai'den sırf "yalnızlık çekiyorum, romantizmimiz öldü, Deniz artık beni sevmiyor" diye gel. Tüm aile şaşkınlıktan küçük dilini yutacaktı. Bunun üstüne bir de 2 aylık hamile olduğunu öğren. Sabırlar ola. Evlenen çiftlerimize değinmezsek yaşıkık almaz. Kağan ve Melis. Selçuk ve Esin. Deniz ve Sırma. Ulaş ve Dilek. Burak ve Kesibe. Ve peşi sıra gelen hamilelik haberleri... Şu son iki kitapta çokça çeyiz, evlilik, gelinlik, öğüt, akraba, bunalım, depresyon, ekonomi, kıskançlık vs. okudum ki. Artık hafakanlar basıyor. En iyisi Serra'ya biraz ara vermek. (Dedi ve 8.kitaba başladı) E şaka bir yana, Serra da büyüdü artık. Bayan Shirley gibi tıpkı. Bayan Shirley derken içim bir garip oluyordu eskiden, fakat alıştım yavaş yavaş. O seriyi bitirmek istemediğimden, bir türlü elim son kitaba gitmiyor. Sonlara yaklaştıkça hep böyle olurum. Bitmesini istemem, doya doya okurum. Dizilerde de aynı, son bölümün ilk yarısını izlesem de, sonunu getiremem uzunca bir vakit. Belki de anlamsız bir şey, ama böyle bir geleneğim var mı var. Huyum kurusun. Böyle kitaplar bir müddet de olsa, o klasikleşmiş monoton günlerden kurtarıyor be. Bir sığınak görevi üstlenircesine birkaç saatliğine ağırlanıyorum, Boğaz'a karşı beyazlarla donatılmış evde Serra'yla oturup sohbet ediyoruz. O yumuşacık puflara gömülerek. İyi okumalar ve iyi geceler sevgili 1K okurları. Ya da günaydın mı demeliyim...
Hayat Devam Ediyor
Hayat Devam Ediyorİpek Ongun · Artemis Yayınları · 20124,130 okunma
·
329 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.