Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

ilk defa...
-Neredeydin bu saate kadar? -Arkadaşlarımlaydım. -Arkadaşlarınla nerede? -Her zaman gittiğimiz kafede. -Sen beni delirtmek mi istiyorsun? Evli olduğunu sen unutmuş olabilirsin ama ben unutmadım, geçen ay evlendiğimizi sana hatırlatırım, artık bekar değilsin. -Hayır evli olduğumu bende unutmadım. Evlendiğimizden beri ilk defa dışarı çıktım, biraz eğlendim arkadaşlarımla,anlamıyorum ne var bunda bu kadar büyütecek. -Eğlendin demek. Peki kimlerle eğlendin. -Tanımadığın kimse yoktu, bildiğin, tanıdığın arkadaşlarım işte, erkek erkeğe. -Ben bilirim sizin erkek erkeğe eğlence anlayışınızı, masada oturan kızları kesersiniz, sonrada bunun kritiğini yapar ağınıza düşecek kızları beklersiniz. Zaten evlendiğimizden beri gözün kulağın hep arkadaşlarındaydı, fırsat arıyordun yanlarına gitmek için. -Sen beni sanıyorsun? Yani yanından ayrılır ayrılmaz karı kız peşinde koşan, yanında olmayışımdan bu şekilde istifade etmek için fırsat arayan biri miyim sana göre ben? -Benimle tanışmadan önce böyle yapmıyor muydun? Arkadaşlarınla piyasa yapmak için gitmiyor muydun o kafeye? -Sana hiç böyle bir şey yaptığımı, yaptığımızı söylemedim. -Söylemene gerek yoktu, böyle yaptığınız ayan beyan ortadaydı. -Seni tanıyamıyorum, ne oldu sana böyle. Ben hala ilk tanıdığın zamanki benim. Hiç değişmedim. -Sorunda bu zaten, değişmemen, hala bekar biri gibi davranman. -Sorun bu demek, benim hala ben olmam. -Saçmalama. Ben sadece eskisi gibi bekar değilsin ona göre davran diyorum. -Ne demektir bekar gibi olmamak, evli gibi olmak ya da şöyle diyeyim, nedir bekar olmakla evli olmak arasındaki fark? -Aradaki fark yaptığın her şeyde sadece kendine karşı değil bana karşıda sorumluluğun var artık demek. -Senin bekarlık dönemi dediğin dönem benim hayatım diye bildiğim tüm yaşamım. Beni ben yapan ne varsa bu dönemde oluştu. Neden evlilik, hayatım bildiğim o dönemi çöpe atmamı gerektiren bir şey olmak zorunda. Evlilik sadece sorumluluklarımı değiştirdi. Ben sorumluluklarımı biliyorum,seni sevdiğimi biliyorum. Ben bekarlık dönemimin ürünüyüm, beni o halimle sevdin. Hayatı bekar ve evli diye ikiye ayırmak ve evliliği hayatımda artık benim ben olamayacağım şekilde beni değiştirecek bir dönem olarak kabul etmek hiç gerçekçi ve yapıcı bir şey değil. Evlilik, senin bekarlık dediğin,benimse hayatım dediğim dönemimin büyük bir boşluğu olduğunu düşündüğüm bir dönemi senle doldurup,hayatımı seninle zenginleştireceğimi düşündüğüm bir dönemi simgeliyor benim için, hayatımı değiştirip artık benim ben olarak kalmayıp hayatımı fakirleştireceğim bir şeyi değil. Senin bana reva gördüğün şey ise tamda benim artık ben olmaktan vazgeçip hayatımı fakirleştireceğim bir durum anlaşılan. -Lütfen durumu karmakarışık bir hale sokma konuşmalarınla. Evli insanların davranması gerektiği şekilde davranmanı istiyorum sadece, başka bir şeyi değil. -Ne yapmam gerekiyor Pınar? Kendimi eve kapatmamı mı, arkadaşlarımla görüşmeme mi? Eski yaşamımı çöpe atıp, artık benim ben olarak kalamayacağım bir yenisine başlamamı mı? Bu mu istediğin? -Ben kimseyle görüşme demiyorum, eve kapanda demiyorum ama hayatında ben varım, davranışlarından bana karşıda sorumlusun artık, ne yaparsan benide düşünerek yap diyorum. Kafe köşelerinde,karının evde tek başına olduğunu bile bile, herkesin piyasa yapmak için gittiği,karı kızın olduğu bir ortamda bulunma diyorum. Çok şey mi bu istediğim Selim? Bütün evlilerin istediğini istiyorum ben sadece. -Evlendiğimzden beri ilk defa dışarı çıkıyorum ve maruz kaldığım muameleye bak. Evlenmemizden bu yana farkındaydım bazı güvensizlikleri taşıdığının ama bu raddeye varacağını hiç düşünmemiştim. Birbirimize güvenmeden nasıl yürür bu evlilik. Daha şimdiden bunlar oluyorsa ilerde olabilecekleri düşünemiyorum. Belkide çok acele ettik, sonuçlarını hiç düşünmeden,evliliğin daha ne olduğunun tam bilincinde olmadan evlendik. Şimdi anlıyorum bunun nasıl bir şey, evliliğin ne olduğunu. -Pişmansın demek evlendiğine? -Evet pişmanım. Ama pişmanlığımın nedeni bu kadar keskin dönüşlerin ve değişimlerin benden beklendiğini, karşımdaki insanın beklentilerinin bu şekilde olduğunu hesaplayamamak. Sorun senle evli olmam değil, sorun evliliğin kendisi, gerçi bundanda emin değilim. Sorun belkide daha derindedir. -Ne demek istiyorsun sorun daha derindedir demekle? -Bilmiyorum, sadece sesli düşünüyorum. -Bilmek zorundasın, madem söyledin,açık konuş Selim. -Tamam açık açık konuşacağım Pınar. Aslında senin şikayet ettiğin her şey, arkadaşlarımla buluşmam, onlarla zaman geçirip bekarlığımda takıldığım yerlere gitmem, bütün bunlar seni korkutan şeyler. -Neden korkayımki, ben sadece bensiz bir hayatın varmış gibi yaşamandan, öyle davranmandan şikayet ediyorum. -Hayır bu senin gerekçen, durumu gizlemek için bulduğun bir kılıf sadece. Sana bir şey sorabilir miyim Pınar? Neden beni sevdin, diğerlerinde olmadığını, bende olduğunu düşündüğün şeyler neydi? Beni diğerlerinden ayıran şeyleri soruyorum. -Şimdi bilmiyorum, aklıma gelmiyor. Sen söyle,sence neydi seni diğerlerinden ayıran özellikler? -Bende bilmiyorum ama mutlaka bir fark gözetmiş olmalısın diğerleriyle aramda, bunu biliyorum. Çünkü aşk ayırımlardan, farklılıklardan doğar. Bende gördüğün bütün farklılıklar ilk etapta, daha birbirimize sahip olmadan beni sevmene, benden hoşlanmana yol açarken, evlenip sahip olduğumuzda birbirimize, en fazla şikayet ettiğin şeylere dönüştü. Evliliğin ilişkiye verdiği en büyük zarar nedir biliyor musun, bunu yeni fark ediyorum bende. -Neymiş bu yeni fark ettiğin şey? -Evliliğin insana karşısındakine bütünüyle sahip olduğu duygusunu vermesi, sahibi olarak kendi kimliğini belirleyen sahip olduğu diğer şeyler gibi kendi benliğinin, kimliğinin bir parçası saymaya çalışması. Evlenmeden önce hoşuna gidiyordu şimdi şikayet ettiğin bütün özellikler, çünkü sahibim değildin, senin için sadece bir ihtimaldim. Değerliydim çünkü bana sahip olursan, hayatında eksik olan, mutluluğun için gereken parçayı bulup kendini tamamlanmış hissedeceğini düşünüyordun. Çevremdeki kızları rekabete giriştiğin insanlar olarak algılıyordun, bana rağbet olması,senin bende görüp onlarında senin bende gördüğünü görme ihtimali senin bana duyduğun ilgiyi dahada arttırıyordu. Çünkü sana göre bana ilgi gösteren başkalarıda vardı, bana sahip olamama,kaybetme ihtimali senin bana duyduğun sevgiyi dahada körükleyen şeylerdi. Yani beni sevmen için sadece ben yeterli değildim, başkalarıda gerekliydi. Sevenden,sevilenden ve rekabet etmen gerek diğer kişilerden oluşan üç sac ayağı. Bu bakış açısının sakıncası nedir biliyor musun Pınar? Sadece görmek istediğin, hayallerinle, özlemlenlerinle biçim verdiğin şeyleri bende aramandı, yani hareketlerimde, davranışlarımda fark ettiğin, beni senin için tanımlayan her şey algındaki seçicilikti. Özlemlenlerine, hayallerine uygun olan şeyleri fark ediyordun bende sadece. Senin için ben sadece bu aradığın şeylerdim, beni olduğum gibi kabul ettiğin bir durum değildi, beni sadece bir yönümle kabul ettiğin bir kabüldü bu. Senin bende sevdiğin özellikler rekabette olduğunu düşündüğün diğerlerininde bende sevebileceğini düşündüğün şeylerdi. Sen benim işte bu yanımı sevdin ama bana sahip olduğunu düşündükçe bu yanımla tanımladığın beni bir tehdit olarak algılamaya başladın. Yani bu tür sevgilerin, bu tür evliliklerin kaderinde var sevgilinin sevilenden tehdit edene dönüşmesi. Bana olan bağlılığının ve sen söylemesende bana olan nefretinin kaynağı işte bu, senin için bir tehdit unsuru olarak görünmem. Sevebilmek için tehdit unsuru oluşturarak rekabet edeceğin diğer insanlara muhtaç ve sevilmeye dair tüm özelliklerimin zamanla bir çesit nefrete, tehdit unusuruna dönüşeceği bir sevme biçimi. Beni, benimle ilgili kurduğun hayallerini, özlemlerini değerli kılan şey bunun başkalarınında hayali, özlemi olma ihtimaliydi. Uğruna mücadele etmen gerekti, çünkü sana göre hayaller ancak mücadele ederek kazanılır. Belkide sevgi dediğin şey, rekabet sürecinin değer kattığı bir duygudur sana göre.Belkide sevgilide senin için sadece, kendini iyi hissetmeni, kendini, benliğini beklide soyut bir şey olduğundan tam olarak hissedemeyişindeki eksikliği bir başkasıyla birleşerek kendini tamamlayacağını düşünerek benliğini daha somut ve hissedilir hale getireceğini düşündüğün kişidir. Bu şu demek aslında, sana göre sevgiliyi kendi benliğinde eriterek kimliğinin, benliğinin bir parçası yapma çabasından başka bir şey değil birini sevmek, o kişinin sevgili olmasını istemek. Benim isteklerimin hiç önemi olmadığı, tamamen kendine yönelik, kendi tatminin için duyduğun bencilce bir istek bu. Sahip olduğunu düşünerek beni ve benim isteklerimi, kişiliğimi devre dışı bıraktığın,kişiliğimi yok saydığın bir ilişki seninki.Senin yaptığın, beni hesaba katmadan tamamen kendi içinde beni eriterek, beni yok ederek kendine katma çabası. Peki böyle bir şey olabilseydi yani gerçekten beni benliğinin bir parçası yapabilseydin ne olurdu Pınar? -Sen söyle. -Beni sevemezdin. Çünkü bunu yapabilmen ancak bana hükmedebilmenle, beni köleleştirebilmenle mümkün olabilirdi. Neredeyse cansız bir varlığa dönebilmemle. Böyle biri neden sevilsin Pınar, sevilmeye değer ne olabilirki böyle birinde. Senin bana sahip olmak isteğin, bana karışmaların, hayatıma şekil vermeye yönelik tüm çabalarının ardında aslında tek bir istek var? Sen benim kişiliğimi yok etmek etmek istiyorsun ancak böyle huzura varabileceğini hissediyorsun. Hissediyorsun diyorum, çünkü bu sözcüklere dökülerek bilinçli bir şekilde düşündüğün bir şey değil, bilinçaltın böyle düşünüyor. Sen bana sahip olmak istiyorsun Pınar. Çünkü üzerimde hakimiyet kuramadıkça,bana sahip olamadıkça,benimde kendi isteklerimin olabildiğini gördükçe benim senin üzerindeki etkimin kimliğine yönelik bir tehdit olduğunu düşünerek bu zayıflığından kurtulmak istiyorsun. Yapmaya çalıştığın sen fark etmesende bu.Emin olmasamda belkide bu mekaniğin ardında bana olan bağımlılığından, sevginden kurtulup hayatın yeni bir evresine atılmak isteği vardır. Bizim sevgi dediğimiz duygulara, sevgili olma dediğimiz sürece rötgenini çekip yakından bakınca bambaşka dinamiklerin olduğunu görüyorum. Sevgiyi, sevgiliyi kutsayan bütün o sözler, ne kadarda büyük bir kandırmacaymış meğer. Sen kimliğini, benliğini belirleyecek olan ve senin üstünlüğünle bitmesi gereken, hükmedeceğin bir şey olarak görüyorsun sevgiyi, sevgiliyi. Hayallerenide bu anlayış şekil verip belirliyor. Bir mücadele senin için sevmek, rekabete girilmeye değer bir insan için diğerlerini alt edip,sevileni kendinin bir parçasına dönüştürüp o sevgiyi tüketme, sevgiliyi yok etme isteği, sen bunu fark etmesende gerçek bu. Böyle bir şeye nasıl sevgi denir, nasıl kutsanır. Bu bir savaş Pınar. Her hareketi kimliğini,benliğini yok etmeye yönelik tehdit olarak algılamak, karşındakine, çevrendekine güvenmemek böyle bir anlayışın yarattığı duygular. Bana karışıyorsun, hayatıma şekil vermeye, biçim vermeye çalışıyorsun. Bana sahip olmak istiyorsun, evliliğin sana bu sahip olma hakkını verdiğini düşünüyorsun. Evli olsakta mutlak bir anlamda asla iki insanın birbirinin sahibi olamayacağını anlamak istemiyorsun. Korkuyorsun bana sahip olamamaktan Pınar,çünkü, başkasına meyledeceğimden, başkasının senin yerine geçme ihtimalinden.. Çünkü benliğinin, kimliğinin temellerini bu sahip olma mücadelesi üzerine kurmuşsun, beni kaybetmek benliğini, kimliğini kaybetmek demek. Benim özelliklerimi tekeline almak, kontrol etmek istiyorsun, kendini ancak böyle güvende hissedebileceğini düşünüyorsun. Farkındasın ya da değilsin bende sevdiğin her şey, onlar artık her neyse sana göre, tek bir şeyden kaynaklanıyordu Pınar, bunlar benim özerkliğimden, özürlüğümden doğuyordu. Senin rahatsız olup, kontrol etmek istediğin tamda bunlar. Özerkliğimi, özgürlüğümü istiyorsun benden, beni ben yapan kaynağı kurutmak istiyorsun. Ruhsuz biri olmam senin isteğin. Evliliğin sevgiyi yok ettiğini söylerler, hayır bu doğru değil, zaten sevgi olamaz bu duygulardan doğan şey, onları birleştiren şeyde, o yüzden yok olanda sevgi olamaz, olsa olsa birbirleri karşısında ruhlarını açmaması gerektiğini öğrendikleri bir güvenin yok oluşudur söz konusu olan. Bekarlıkta birbirine karşı kazanılan duygular evlilikte tüketiliyor. Biz ne kadar tanıyoruz birbirimizi Pınar? Ben hiç emin değilim artık birbirimizi tanıdığımızdan. Sen bende görmek istediklerini gördün, benim üzerimde rağbet olmasını sağlayan farklılıkları gördün, onlarla tanıdın. Peki sana farklı gelmeyecek, algında seçiciliğe sahip olmayacak diğer özelliklerim. Sen yanımda sen olmadığında benim yaptığımı varsaydığın şeyleri yapacak biri olarak görüyorsun beni. Beni tanımıyorsun Pınar, ben senin sandığından fazlasıyım, gördüğün şeylerin dışında bambaşka özelliklerim var, zayıflıklarım, korkularım, görmeye ihtiyaç duymadığın veya tanımaya fırsat bulamadığın birçok şey, senin bana ihtiyacın olduğu kadar benimde sana ihtiyacım var. Sen görmek istemiyorsun bunu, sen olduğu gibi kendi merkezinde, kendi ihtiyaçlarının bilincinde olduğun bir ilişkiyi varsayıyorsun. Evliliğin tanımının yapıldığı bir yazı okumuştum, evliliğin,insanların birbirinin zihninde ve bedeninde birleşmeleri ya da bu çabada oldukları bir süreç olduğunu, yazıyordu. Bu tanıma göre daha birbirimizi tam olarak tanımadan bu nasıl mümkün olabilir. Daha kötüsü ne biliyor musun, kendini tanıtmanın hiç güvenli olmadığını,kendin olmanın kendin için tehdit oluşturduğunu bilerek bu birleşme nasıl mümkün olabilir. Kendini sakınarak, kendini saklayarak yaşamak birbirinin yanında, asla kendini açmaman, eşinin yanında asla kendin olmamanın güvenli olacağı bilgisiyle, birinin diğerini tekeline alarak ruhunu yok etmek istediğini bile bile. Bu yabancılaştırmaz mı eşleri birbirine, koparmaz mı çiftleri hiç birleşmemek üzere. Birbirimizin zihninde olduğumuzu,birbirimizi tanıdığımızı sanarak ve varsayarak ama gerçekte karşımızdakini asla olduğu gibi kabul etmeden, karşımızdakinin kimliğini tanımlayan özelliklere hakim olmayarak, saygı duymayarak, o özellikleri bilmeden birbirimizin kimliğiyle ilgili büyük boşlukları doldurmadan nasıl bir birleşme olabilir. Birbirimizin içinde birleşememizi engelleyen bir yarık bir engel bir boşluk oluşturuyor bu anlayış Pınar. Birbirimize ulaşmamak için bizim koyduğumuz engeller bunlar, engelin bizzat bize dönüştüğü bir süreç bu. İdeal bir evlilik, birbirimizi sadece hoşumuza giden yanlarımızla değil, olduğu gibi, zayıflıklarımızla, korkumuzlarımızla kabul ederek, sahip olmak isteğiyle değil, farklılıklarımızla kabul edip, bu farklılıkları birleştirip zenginliğe kavuşacağımız bir birleşmeyle sağlanabilir ancak. Birbirimizde deva bularak, birbirimize şifa olarak yapılabilir bu. Ama bunun yapılabilmesi ancak mutlak bir güvene, birbirine karşı saygı duyulmasına, birbiriyle uyum sağlanmasına, eşlerin birbirini anlamasına bağlı olabilir ancak. Tıpkı şuan olduğu gibi mücadele ederek, savaşarak değil. Savaşmak güvensizliktir, karşılıklı olarak birbirini tehdit unsuru gibi görmektir, ruhunu asla yanında açmaman gerektiğini düşündüğün birinin yanında olduğunun bilincinde tetikte durmak demektir. Kabul et ya da etme, senin tek yaptığın kendine ait bütün güvensizlikleri, korkuları bana, ilişkimize,evliliğimize yansıtmak. Çünkü sen mutluluğun ancak mücadele ederek kazanılacağına, benliğini, kimliğini ancak böyle koruyacağına inanıyorsun. O yüzden kaygılısın, çünkü her mücadelenin kazanılacağı gibi kaybedilebileceğinide biliyorsun. Bu mücadelenin ruhunda var. Bana yansıttığın her tutum aslında kendi içinde barışık olmadığın için kendi kendine uyguladığın tutumun aynısı. Kendinle barışık olmadıkça, kendi güvensizlerini, kaygılarını, korkularını gidermedikçe asla sağlıklı bir ilişkimiz olmayacak. Kendine değer vermiyorsun,kendi değerini hep dışsal nedenlere bağlıyorsun. Sen çok değerlisin ve bu değerin kaynağı sadece sensin, değerli olman için hiç kimseye ihtiyacın yok. Benim sana verdiğim değeri sende kendine ver,değerini anla. Benimle mücadele etmekten, bana güvenmemekten vazgeç. Ben senin karşında değil yanındayım, bunun için evlendim seninle. Önümüzde üç yol var. Birincisi, ya hemen boşanacağız ve şunu bilki bunu hiç istemiyorum. İkincisi, bu konuları konuşmamış varsayarak hiçbir şey olmamış gibi yaşayarak, birbirimize güvenmeden, birbirimizin yanında rol yapıp tatminsiz bir hayat yaşayarak devam edeceğiz hayatımıza. Sonra böyle bir yaşamın bana dayattığı, evliliğin neden olduğu tatminsizliğimi başka yerlerde tatmin etmeye çalıştığım bir şeye dönüştüreceğim bir hayat. Bunu yaptığım için kendimi suçlayarak, ancak bu suçluluk duygusuyla seni sevebildiğimi düşünerek ve suçluluk duygusu duymamaya başladığım anda da senden ayrılmaya karar vererek. Ben böyle olmasını istemiyorum. Üçüncü yolsa Pınar, birbirimize yaslandığımız, hiç korkmadan birbirimizi olduğu gibi kabul ederek ve ruhlarımızı en çıplak haliyle birbirimizin önünde açacak kadar birbirimize güvendiğimiz, birbirimizin zayıflıklarını, korkularını, kaygılarını gidereceğimiz, birimizin diğeri için sığınacağı bir liman olacağı bir durumu yaratarak. Ben üçüncü yolun yolumuz olmasını diliyorum. Seni çok seviyorum Pınar, sensiz bir hayat düşünemiyorum. Seninde beni, benim seni sevdiğim gibi sevmeni istiyorum. Ancak rekabet uğruna,rekabete girildiği sürece, ancak rağbet varsa, mücadele edilmeye layık olduğum sürece sevilen biri olmak istemiyorum. Nedensiz, nedeni her şeyiyle ben olduğum, bana ait iyi veya kötü ne varsa ayırmadan, ayrım gözetmeden beni seveceğin bir sevgiyi istiyorum senden Pınar. Sana,evliliğin artık ne olduğunu bilen bu yeni bilincimle, beni artık neyin beklediğini,beklemesi gerektiğini bilerek ve seninde bunları bildiğini, onayladığını ve kabul ettiğini varsayarak, bu kabuller doğrultusunda, belki ikinci olacak ama gerçek manada ilk defa olacak bir teklifte bulunmak istiyorum. BENİMLE EVLENİR MİSİN PINAR.
·
610 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.