Gönderi
Annesini küçük yaşta kaybeden, Londra’da, halalarının yanında büyüyen Rachel Vinrace, amcası Richard ve Helen ile yaşayıp, onlar tarafından yetiştirilir. Yirmi dört yaşına geldiğinde, babasına ait Euphrosyne gemisiyle, küçük bir arkadaş gurubuyla birlikte Güney Amerika yolculuğuna çıkar. Kapalı bir çevrede yetişen, son derece duyarlı ve sorgulayıcı bir kişiliğe sahip Rachel, genç yazar Terence Hewett’le tanışır. O güne kadar sosyal yaşamdan uzak kalmış bu genç kız tanıştığı bu yazarla duygusal bir ilişki yaşar. Bu yolculuk Rachel’ın aynı zamanda kendini de keşfetmesine olanak sağlar.
Yazarın diğer romanlarından daha çok, gençliğin, yaşamın heyecanını yansıtan kitap, İngiliz toplumunun yapısını, inançlarını, önyargılarını, kadın-erkek ilişkilerini, inançları ve ölümü de anlatır. Ayrıca yazarın hayatından otobiyografik öğeler de taşıyan romanda, kendi dünyasının yansımalarını da görüyoruz. 1913’te tamamladığı fakat ağır bir ruhsal çöküntü geçirdiği için 1915’te yayımlatabildiği ilk romanıdır. Yazarın kalemini okuyanlar bilir. Kendine has bir üslubu olan yazarın ağır dilini bu romanında pek göremiyoruz. Fakat diğer yapıtları kadar geleneksel anlatıya yakın bir üslupla yazılmış bu kitap, kahramanların iç dünyalarının derinliklerine şiirsel dili ve roman sonuna dek süren hüzünlü atmosferiyle roman yapısını değiştireceğini de gösteriyor. Kısaca eğer bir “Virginia Woolf” okumaya başlamadıysanız, kesinlikle bu kitaptan başlayın derim. Tabiki ilk olarak her zamanki gibi, önce yazarların hayatının okunması gerektiğini düşünüyorum. Diğer kitaplarına nazaran kalın bir roman olsa da, kesinlikle “Virginia Woolf” okuyun ve bu kitapla başlayın. Keyifli okumalar.
#DışaYolculuk
^
^
#alıntı
Tüm istediğim, tek başıma çürüyüp gitmek üzere yalnız bırakılmak.
^
İnsanlar kafalarından geçenleri açıkça söyleseler ne çok sıkıntıdan kurtulurlardı.
^
^
@sia_kitap #bloghemsire #edebiyat #virginiawoolf
·
82 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.