Gönderi

248 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 6 days
“Devlet kendini ve hedeflerini yaşatıyor, ama ölmeyi gönüllü olarak elbette kabul etmiyor – o yüzden yeni şimşekler, fırtınalar, kasırgalar başlayacak. Böyledir bu yasa, sonsuza dek fırtına gibi bir ‘d’ ile taçlanan o yumuşak ‘evrim’ böyledir. Fırtınanın güçlü nefesi bu sayfalarda duracak.” Yevgeni Zamyatin “Zamyatin belli bir ülkeyi değil sanayi uygarlığının hedeflerini değerlendiriyor. Bu kitabın konusu aslında Makine’dir, yani insanın şişesinden düşüncesizce çıkardığı ve tekrar şişesine sokamadığı o cin.” George Orwell “Otomatik Piyano’yu yazarken olay örgüsünü gururla Aldous Huxley’nin Cesur Yeni Dünya’sından ödünç aldım, o da zaten gururla Yevgeni Zamyatin’in BİZ’inden ödünç almıştı.” Kurt Vonnegut “Yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı. İyi, zeki ve güçlü bir kitap; duygusal açıdan sarsıcı ve teknik açıdan, bilimkurgunun metafor menzilini kullanma tarzıyla, o zamandan bu yana yazılmış birçok kitaptan çok daha ilerde.” Ursula K. Le Guin "Siz hiç, bir silindir pompanın çehresinde çalışırken uzak, aptalca, hayalci bir gülümseme belirdiğini gördünüz mi? Siz hiç vinçlerin dinlenmeye ayrılmış gece saatlerinde yataklarında huzursuzca dönüp durduklarını ve iç geçirdiklerini işittiniz mi?" S.185 Peki hayal kuramadığınızı düşündünüz mü? İçimizde huzursuzca kıpırdanıp daha iyi, daha başka şeyleri arzulamamıza sebep olan hayal gücümüz olmasa ne olurdu? Romanda insanın önce özgürlüğü, bireysel farklılıkları, aşkı, aile olmanın sıcaklığı derken en son hayal gücünden arıtılmasına kadar varıyor işler. Hayal olmazsa hiçbir ilerlemenin olamayacağı atlanarak medeniyette zirve öneriliyor. Medeniyete dair ne varsa önce hayalde, düşüncede ortaya çıktığı göz ardı edilerek. Anlatıcının kayıtlarında gezinirken makineler gibi yaşansa neler olurdu şahit oluyoruz. Zamyatin'in Biz romanını 1915 Rus Devrimi ile getirilen komün sistemine ağır bir eleştiri olarak görüyorum. Romanın hapiste yazılması ve 1988'e kadar Rusya'da yayınlanamaması yönetimin de romanı sakıncalı gördüğünü düşündürüyor. Kitapta Taylor'un yüceltilmesi önce bir çelişki gibi geliyor. Öyle ya Frederick Taylor Amerikalı ve kapitalist sistemin geliştirilmesine dair fikirler öneriyor. Ve Lenin Rus Devrimi öncesi Kapitalist sistemde insanı makineleştirdiği için Taylor'u eleştirerek, getirdiği sisteme "işçileri sömürme yönteminin en yenisi" derken, devrimden sonra Taylor’un sistemindeki bilimsel ve ilerlemeci olan ne varsa alınması gerekliliğinden bahseder. Taylor’un fikirlerini kısaca özetlersek; üretim süreci niteliksiz işçiler tarafından da yapılabilecek kadar küçük parçalara bölünmeliydi. Böylece ucuza çalıştırılan düz işçiler, hep aynı iş parçasını yaparak robotlaşacakları için yüksek verimle çalışabileceklerdi. Kitapta anlatıcı her ne kadar robotlaştırmayı amaçlayan bu sistemi bütünüyle içselleştirmiş görünse de daha ilk sayfalarda böyle olmadığını anlıyoruz. 2. Bölüm ilk paragrafta "Bu tatlı polen dudakları kurutuyor-dudaklarınızı yalayıp duruyorsunuz- ve karşılaştığınız her kadının (ve tabii erkeğin de) dudakları böyle tatlı olsa gerek. Bu durum, mantıksal düşünceyi biraz karıştırıyor." Yazar böyle yapmakla bize insanın hangi sistem içinde olursa olsun, insani özelliklerinin bir süre belki bastırılabileceğini ama yok edilemeyeceği mesajını veriyor aslında. Yıkılamaz görünen sayısal, mantıksal, sert düzenin; mücadele ettiği duygular ve hayal gücü ile yıkılmaya çalışılması anlatılıyor bu distopya romanda. Anlatıcının kişisel dönüşümü üzerinden bu sistemin neden başarısız olduğunu ve nasıl dönüştüğünü görüyoruz. “Diğer gezegenlerde yaşayan belki de hala ilkel özgürlük ortamında bulunan meçhul varlıkları aklın iyileştirici ( faydalı) boyunduruğu altına almamız gerekiyor.” (S.1) İnsanları makineleştirme yolunda hayli yol almış tek devlette üretilmesi planlanan Entegral'in mühendisi amaçlarını böyle açıklıyor kayıtlarında. Matematiksel, hatasız mutluluk sunuluyor uzayda keşfedilecek uygarlıklara, eğer bunu anlamazlarsa “Onları mutlu olmak zorunda bırakmak “tan bahsediliyor. Öncelikle silahsız, gerekirse silahlı olarak. "Yabanıl eğriyi dağıtmalı düz çizgiye göre düzeltmeliyiz." (S.5 ) Bu cümle neredeyse tüm ülkenin hayat düsturu. Bireyin reddedildiği bu devlette her şey toplum içindir. Toplum da ülkeyi yöneten İyilikçi veya Velinimet adındaki tek karar vericiye tabiidir. O nedenle kitabın adı da Ben değil Biz, bireysel farklılıklarla değil biz gibi yaşanmalı, yani bir makinenin parçası gibi olmalı herkes, tüm hareketler birbiriyle uyumlu, birbirini destekler nitelikte. Herkesin aynı düşünüp davranması arzu ediliyor. Kurdukları; Ben'i reddeden Biz'i onaylayan dünyalarında insani olan her şey ilkel sayılarak yasaklanıyor. Farklılıkları, istek ve arzuları, insana dair ne varsa ortadan kaldırıp makineye dönüştürmeyi amaçlayan sisteme bir eleştiri elimizdeki roman. Her şey tıkır tıkır işliyor ama insanlar mutlu değil, mutlu olmaya da çalışmıyor. Robotlaştıkları oranda sistem başarılı olmuş sayılıyor ve işbirliği isteniyor sakinlerden. Tabii iş şansa bırakılmıyor. Kontrolcüler her yerde gizliden gizliye takip ediyor ülke halkını. İnsanın duygulardan ibaret olduğunu reddettikleri oranda aslında sistem sonunu hazırlıyor. Muhalifler çoğalıyor. Bizim dünyamızda ahlak ve sosyal değerler toplumu kuşatır buna uymayanlar toplum tarafından dışlanır. Romandaki dünyayı koruyan, kuşatansa yeşil bir duvar. Kurallara uymayan vahşi doğa ve insanlar bu duvarın dışında bırakılmış, kendi düzenli dünyalarından uzaklaştırılmış. Kahramanların harf ve rakamlarla isimlendirilmiş olduğu romanda; kadın kahraman; "O –90" annelik standardından on cm kısa olduğundan onun ve onun gibi kadınların anne olmaya hakkı yok. Çocuk yapmak kurallara tâbi, ihtiyaç varsa ve anne baba standartlarına uyanların çocuk yapmasına izin verilir. (Anne babalık standardı sayfa 23) Aşka yer olmayan, kıskançlığın ayıp sayıldığı, ilişkilerin görev olarak yaşandığı bir toplum. Anne bebeğini sadece doğduğunda görür, çocukları devlet büyütür. Çocuklar da sistemin mekanik herhangi bir parçası gibi düşünülüyor. Romanda her şeyin camdan yapılmış olması, gizli saklı duygulara ve bireysel farklılıklara tahammülsüzlüğü de anlatıyor bize. Herkes aynı şeyleri düşüneceği için gizli saklı yok, hayatlar kapanmayan pencereler arkasında demeyelim önünde yaşanıyor sadece pembe biletli belirli saatlerde perdeler kapanabilir. Birbirlerinin ne yaptıkları özel yaşam alanlarından kolaylıkla görülebiliyor. Yaşamda ve düşüncede her şey şeffaf ve sert. Duyguya, rüyaya, hayal kurmaya sıfır tolerans. Bunlar hastalık belirtisi olarak kabul ediliyor. Matematiksel ve mantıklı olmalı her şey. Dansa, müziğe ve edebiyata değişik bir açıdan bakılıyor. "Dans neden güzel, Çünkü: dans özgürlüksüz bir hareket diyor yazar sert bir ironi var tüm kitapta(S.14). Esinlenme epilepsinin bilinmeyen bir şekli. (S. 26) Müzik esinlenme ile değil matematik formüllerle yapılır. Mekanik bir iş müzik bu toplumda. Antik Edebiyat denince “demiryolu tarifesi “geliyor kahramanın aklına çünkü sayılardan ve kesinliklerden oluşuyor. İdeal olan” düşüncelerin çılgınlığıyla bulanmamış yüzler. (S.15) Komünizme bir eleştiri var, sert bir eleştiri. Yorumu biraz ilerletirsek eleştiriden kapitalizmin de payını fazlaca aldığından söz edebiliriz; çünkü neredeyse bir peygamber gibi bahsedilen Taylor kapitalist sistemin en önemli aktörlerindendir. Geçmişten gelen ve onaylanan şeylerden biri ; Taylor ve Taylorizm. Çünkü o da iş basamaklarını parçalara bölerek standartlaştırmış ve aynı işi farklı kişilerin aynı şekil ve zamanda yapmasını sağlayan metotlar geliştirmişti ve günümüz dünyasında insanı makineleştirdiği için eleştirilmişti. Anlatıcı halen günde iki saatlerinin kişisel farklılıklarını yaşamaları için programlanmadığını ve bunun bir zafiyet olduğunu, ideal gerçekleştiğinde bu iki saatin de planlanmış olacağını ümit ettiğini söylüyor bize.( S. 22) Yürüken bile dört kişilik sıralar halindeler, karmaşa yok. Mülkiyet yok, özel hayatta bile sahiplenme yok. Kıllı elleri anlatıcıya kökenleriyle olan bağını hatırlatıyor, insani duygularını. Kıllı elleri vasıtasıyla duygulara sahip olan atalarıyla bağ kuruyor. Romanda kahramanın insana dönüşmesini elleri üzerinden bize anlatılıyor. I-330' un romanın başında anlatıcının ellerine dikkat çekmesi, kıskançlık sebebiyle kıllı elleriyle birilerine saldırması gibi. Bu dünyada öngörülemeyen ve hesaplanamayana yer yok . "Orjinal olmak eşitliği inkar etmek demek."(S.38 ) "Özgürlük sıfır ise suç işleyemez. İnsanı suçtan arındırmanın tek yolu özgürlükten arındırmaktır." (S.44). O dönemde de aileye ihtiyaç duyulduğunu anlıyoruz R13 ve O 90'ı ailesi olarak anlatıyor anlatıcı. Sayfa 52' de bazen kısa süreliğine de olsa kendini basit sağlam bir üçgene kapatmak her şeyden kurtulmak çok iyi oluyor.
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20219.4k okunma
·
161 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.