Şili'nin Nazımı
23 sayfalık ama 10 dk bile sürmeden bitirebileceğiniz çok farklı bir şiir kitabı... Hiç hafife almadan okursanız mutlaka o ince zekayı kavrarsınız ama her şeyden önce benim için bu mini kitabın değeri Pablo Neruda gibi bir adamı ilk defa bu sayede tanımak oldu.
Merak edip hayatını, eserlerini vesaire inceledim ve devamında çokça Pablo Neruda okuyacağımdan emin oldum.
Kısaca size de bahsetmek istiyorum.
{Annesini küçük yaşta kaybeden Neruda, 10 yaşında şiir yazmaya başladı. Babası onu bu sevdadan vazgeçirmeye çalışsada başarılı olamadı. Gerçi Neruda'nın da şiirlerinden gelen gelirleri hep sallantılıydı. Şiirlerini önce yerel gazetelerde ve sonra ülkesi Şili'nin Başkenti olan Santigo'da yayınlanan dergilerde yayınladı. 20 yaşlarında Şili'nin en tanınmış şairlerinden olmayı başardı. Sonrasında kendisini tamamen şiire adayıp, aynı zamanda Asya'da ülkesini temsil etti. Evliliği için İspanya'da yaşamaya başladı. İspanya, Barselona kentinde konsolosluk yaptı. Orada tanıştığı arkadaşları sayesinde; radikal siyasete ve komünist partiye dahil oldu. Ve bu onu, komünizme yaklaştırdı. Şili'ye tekrar döndüğünde siyasete atıldı ve sol hükümeti savundu. Bu defa Şili'nin Meksika Başkonsolosu ve sonrasında Senatör olarak seçildi. Daha sonra çeşitli sebeplerden Senato'dan ihraç edildi ve tutuklanmamak için saklandı. Şili'de siyasi durumlar tekrar olumlu bir hâle dönünce evine dönebildi. Ve aynı zamanda Şili Cumhurbaşkanı'da seçildi. Ayrıca 1971'de Nobel Edebiyat ödülüne de layık görüldü.}
Siyaset , aile ve aşk hayatını, şiirlerine ve yazdıklarına fazlasıyla yansıtmakla beraber, pek çoğu çok önemli konulara değinir.
Kendisinin bir Nazım Hikmet hayranı olduğunu da es geçmeyelim. Hatta kendisi bir kongrede Nazım Hikmet ile ilgili;
“Onun (Nazım Hikmet'in) yanında biz şair bile olamayız.” dediği bir konuşması mevcut...
O zaman Şili'nin Nazım'ının, Nazıma yazdığı bir şiir ile noktalandıralım :)
NAZIM'A BİR GÜZ ÇELENGİ ŞİİRİ
Neden öldün Nâzım?
Senin türkülerinden yoksun ne yapacağız şimdi?
Senin bizi karşılarkenki gülümseyişin gibi bir pınar
bulabilecek miyiz bir daha?
Senin gururundan, sert sevecenliğinden yoksun
ne yapacağız?
Bakışın gibi bir bakışı nereden bulmalı,
ateşle suyun birleştiği
Gerçeğe çağıran, acıyla ve gözüpek bir sevinçle dolu?
Kardeşim benim, nice yeni duygular, düşünceler
kazandırdın bana
Denizden esen acı rüzgâr katsaydı önüne onları
Bulutlar gibi, yaprak gibi uçarlar
Düşerlerdi orada, uzakta.
Yaşarken kendine seçtiğin
Ve ölüm sonrasında seni kucaklayan toprağa.
Sana Şili'nin kış krizantemlerinden bir demet
sunuyorum
Ve soğuk ay ışığını güney denizleri üzerinde parıldayan
Halkların kavgasını ve kavgamı benim
Ve boğuk uğultusunu acılı davulların, kendi yurdundan...
Kardeşim benim, adanmış asker, dünyada nasıl da
yalnızım sensiz.
Senin çiçek açmış bir kiraz ağacına benzeyen
yüzünden yoksun
dostluğumuzdan, bana ekmek olan,
rahmet gibi susuzluğumu gideren ve kanıma güç katan
Zindanlardan kopup geldiğinde karşılaşmıştık seninle
Kuyu gibi kapkara zindanlardan
Canavarlıkların, zorbalıkların, acıların kuyuları
Ellerinde izi vardı eziyetlerin
Hınç oklarını aradım gözlerinde
Oysa sen parıldayan bir yürekle geldin
Yaralar ve ışıklar içinde.
Şimdi ben ne yapayım?
Nasıl tanımlanır
Senin her yerden derlediğin çiçekler olmaksızın bu dünya
Nasıl dövüşülür senden örnek almaksızın,
Senin halksal bilgeliğinden ve yüce şair onurundan yoksun?
Teşekkürler, böyle olduğun için!
Teşekkürler o ateş için
Türkülerinle tutuşturduğun, sonsuzca.
PABLO NERUDA (Çeviri: Ataol Behramoğlu)