Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir insan hayatını nasıl yaşar? Çok düşündüm bu soruyu, bir çok değişik versiyonunu kullandım. Ama her seferinde cevabını bulamadım. Hani bir çizgi film vardı. Sarı kafalı bir çocuğun öyküsünü anlatıyordu. Her bölüm sonunda; "Eğer sekiz yaşındaysanız ve aşıksanız, hayat gerçekten güzel!" diyordu. Hatırladınız değil mi, Sarı kafa Cedric'i?.. Peki, ya ne sekiz yaşında ve ne de aşık isek? O zaman ne olacak? Sanırım ben hiç sekiz yaşında olmadım. Aşık da olmadım. Aslında küçük de olmadım sanırım. Doğduğumda ben on yaşındaydım ve sonra elli yaşına girdim. Arası yok. Bir yaşında nasıl olunur bilmiyorum. Yirmi, otuz, kırk. Hiçbirini bilmiyorum. Belki de uzun zamandır elli yaşında olduğum için genç arkadaşım yok. Onlar beni zevksiz ve modası geçmiş bulurlar, ben de onları toy ve deneyimsiz. Sanki yaşamıyor gibiler. Yeryüzünde bu kadar ağlanılacak durum varken nasıl gülebiliyorlar anlamıyorum. Sonra durmadan ağlıyorlar. Yeryüzünde bu kadar gülünecek şey varken nasıl ağlıyorlar onu da anlamıyorum. Çelişik yaşıyorum. Öyle mi dersiniz? Bence değil. Hayat o kadar çelişik ki, ben sadece kurallara uyum sağlıyorum. Çelişik olan ben değilim yani, hayatın kendisi. Burada güneş doğarken, diğer tarafta batıyor. Burada meyvalar çiçek açarken, diğer tarafta soluyor. Burada ne oluyorsa, diğer tarafta aksi yaşanıyor. İşin ilginç kısmı ise, bunların hepsi aynı anda oluyor. Size bir sır vereyim mi? Ya da tecrübe? Eğer yaşamı kurallarına göre oynarsanız, kaybedersiniz. Eğer yaşamı kurallara uymadan oynarsanız, yine kaybedersiniz. Her halükarda kaybedersiniz. Merak etmeyin, eğer yaşıyorsanız bilin ki kaybedeceksiniz. Eğer ölüyseniz, zaten kaybetmişsiniz. Ve bir şey daha, yaşınız ilerledikçe duygularınızı da kaybedeceksiniz. O zaman ben de şöyle söylesem yanlış olmaz herhalde. Bu da kara kafalı bir yaşlının sözü olsun. "Eğer elli yaşındaysanız ve yaşıyorsanız hayat gerçekten çok iğrenç." Yok yok. Merak etmeyin. Gerçekten elli yaşında falan değilim. Bana göre insanın iki yaşı vardır. Biri biyolojik yaşıdır. Ki bu insanlar için önemli olandır. Diğeri de psikolojik yaştır. Bu benim için önemli olandır. Bu ayrımı başka kimseden duymadım daha. Ben bu ayrıma, hocam sayesinde vardım. O, "önemli olan insanın kaç yıl yaşadığı değil, kendini kaç yaşında hissettiğidir," derdi. Ama hani vardır ya, bir çocuk öylesine bilgece laflar eder ki, onun için "sanki büyümüş de küçülmüş," ya da bir ihtiyar vardır onun için de, "sanki hiç büyümemiş, hep çocuk kalmış," derler ya. Hah! İşte ben bu durumu, (insanın kendisini hissettiği yaşı) psikolojik yaş olarak değerlendiyorum. Biri psikolojik olarak büyüktür ama biyolojik olarak küçük, diğeri de tam aksidir. Biri saf ve herkese güvenirken doksan yaşında, öteki şüphe ile yaklaşır insanlara on yaşında onları tanıyormuşçasına... Ben de ilk tayfadan sayılırım sanırım. Yaklaşık bir beş yıldır elli yaşındayım.
··
41 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
Bu yorum görüntülenemiyor
sena okurunun profil resmi
(Bir yorum yapmadan geçemiyecektim) Öyle ya, psikolojik yaşa ben de sizin gibi daha çok itimat edenlerdenim. Cedric'e yaptığınız telmih ve kendi hissettiklerinizi onun diliyle de belirtişiniz çok güzel. Esasen dediğiniz gibi, bazen yazarız bir şeyler, satırlarca, sonuna gelince sorgularız 'nereden çıktı bunlar?' ve biz de bir cevap veremeyiz. Neyse uzatmak istemem, ne söylemek istesem yarım kalacak, yetmeyecek lisan, zaten hep öyle olmaz mı? Son olarak, Ellerinize sağlık, efendim!..
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.