İnsan paylaşma ihtiyacı ile oluşmuş bir varlıktır. Düşüncelerimizi, duygularımızı, anlarımızı paylaşmak, aynı zamanda başkalarından da haberdar olmak isteriz. Sırf bu yüzden bile Adem'in cennette yalnız kalması olanaksızdı. Fakat yanındaki kadını da bir insan gibi görmesi zaman aldı. Başlangıçta Havva onun için bir hayvan gibiydi. Çok fazla konuşan, her şeye burnunu sokan bir hayvan. Havva'nın gözünde ise kendisi ve Adem bir deneyin ürünü. Bu iki cahil canlı için geçmişten kalan hiçbir bilgi yoktu. Tarihten ders almaları olanaksız, henüz bir ahlak kitabı onlar için yazılmamış, bir müziğin hissi vücutlarında yer etmemiş. Kısacası onlar için sadece insanın merak duygusu, içgüdüsel davranışları kalmış. Merak dediğimiz kavram hepimizin içinde aynı düzeyde yer etmez. Onlar için de böyleydi. Havva bu duyguya yenik düşmek konusunda daha savunmasızdı. Sonuçta o elmayı koparan da o oldu. Bunun için Havva'yı suçlamak bir çocuğu merak edip şeker paketini açıp şekeri yediği için suçlamak ile aynı şey olur. Sırf bu yüzden bir çocuğa bilmediği, tatmadığı bir dünyaya sürgün etmek nasıl olurdu? Sanırım bu da ancak başka bir çocuğun yapabileceği bir şey olacaktır. Bu kitabın asıl sorgu konusu da işte bu :
"Canavarlardan korktuğumuz halde neden canavarlaştırdığımız bir varlığı tanrı yerine koyuyoruz?"
Ben okurken çok zevk aldım. Herkese keyifli okumalar dilerim.