Gönderi

Rüyaların Doğallığına Dair
Sonunda rüya bağladığında uzuvları tatlı bir rehavetle, ve beden derin dinginlikte gerindiğinde, o zaman sanırız uyandığımızı, ve yeniden kullanırız uzuvlarımızı; güneşi ve gün işığını gördüğümüzü sanırız karanlık gecenin ortasında: ve sımsıkı kapalı küçücük bir odada iklim değişir, ve denizleri, dağları, ırmakları, geniş düzlükleri arşınlarız yaya; ve derin, genel sessizliğinde gecenin sanki sesler işitilir bir yerlerden, ve sessizliklerde cevap verir akorlar. Görürüz, bir anlamda şaşkınlık verici, benzer olayları, yıkmaya çalışan herkesin duyulara borçlu olduğu güveni, fakat nafile: aldatmaca bizim içimizde ruhun yargılarından gelir ki biz tasvir ediyoruz bu ilişkileriyle duyuların, gördüğünü varsayarak organların görmediğini; çünkü aşikâr ilişkilerin belirsiz tahminlerden farkı, insan mizacının bizde çağrıştırdığı en ender ve mükemmel şeydir. [...] Kestirmeden dua et isteğini söyle ki bedenler ruha hareket versin ve fikirler oradan gelsin. Diyorum ki birçok rüyet dolaşıyor ortalıkta* her yönde her biçimde, gayet incelikli, kolayca birbirine bağlanan eğer havada karşılaşırlarsa örümcek ağı gibi ve altından ekmekler gibi; çünkü incelikte bile geride bırakır nesneleri gördüğümüz güzel portreleri, varsayarız ki içine girerler bedenlerin her davranışının, ve içerden hareket verirler nazik tözlü ruha, ve onun işlevlerini işin içine katarlar. Santorlar, Scylla ve Kerberos ve ölülerin rüyetlerini görürüz böylece, kemikleri toprakla kucaklaşan: sonra dolup taşar hava rüyetlerle; bu yüzdendir ki kimileri havadan oluşur, kimileri çeşitli bedenlerden yayılır, diğerleri de bu iki türü birlikte içerir. Bir santor imgesi oluşturamayız kesinlikle canlı bir santordan: Doğa asla yaratamadı böyle bir hayvan: bileşimidir o at ile insan rüyetlerinin ki odur belki de ikisi; ve denir ki, incelikli ve nazik dokusu kolaylaştırır kimi zaman birleşmeyi: bu imge gibi birleşir başkaları da, olağanüstü hafifliğiyle ilk itkiyi ruh verir, çünkü mizaç da naziktir, hareketlilik olağanüstü. Söylenenlerin kesin kanıtıdır bütün nesneler birinde toplanır ruhun baktığı ve gözlerin gördüğü, çünkü aynı mekanizmadan doğarlar: aslan gördüğümü anlarsam rüyetlerin yardımıyla gelip gözlerimizi yaralayan, demektir ki mizaç da hareket ettirir diğer aslan rüyetlerini, kendi gözlerim gibi gayet iyi gören. Ruh başka türlü uyanmaz gerindiğinde rüya uzuvlarla çünkü ruha sayısız hakikat gibi gelir gündüz yaralanan rüyetler, ki biz çölü gördük sanırız, ölümün ve toprağın çoktan egemen olduğu. Doğa mecbur eder bu yanılsamaya; çünkü bütün duyular dinlenir derin bir uykuda, hakikatler karşı koyamaz yanlışlara, çünkü bellek uykudadır, ve uykudayken eksik olmaz bitkinlik; ruhun hayatla birlikte gördüğünü sandığı şey, kalıntısıdır ölümün ve unutmanın. Yoksa, bir mucize değildir rüyetlerin hareketi, kolların ve uzuvların taşkınlığı kurala uygun, çünkü rüya sırasında yer vardır görüntülere; öyle ki biri yok olduğunda bir diğeri alır yerini, sanki aynı rüyettir bir an içinde bir tavırdan diğerine geçen. Çok soru var bu konuda, bir yığın kuşku açığa kavuşması gereken, tabii istiyorsak eğer derinleştirmek olguları. Sorduğumuz ilk sorudur neden ruh bir anda hoşuna giden nesnenin fikirlerine sahip olur: Rüyetler mi diker gözünü iradeye? İmge biz istedikten sonra mi gelir? Eğer deniz, eğer toprak, velhasılı, eğer gökyüzü, toplantılar, gösteriş, şölenler, eğer kavgalar, eğer hoşa giden başka bir nesne, Doğa yaratıp korumuyor mu hepsinin portresinde herhangi bir işareti, aynı yer ve bölgede derinden otururken başkalarının ruhu ayrı ayrı fikirlerin işgal ettiği? Ne denir, gördüğümüzde rüyada rüyetlerin ritim eşliğinde dans ettiğini, nazik uzuvlarını hareket ettirdiklerini ve uzattıklarında esnek kollarını sırasıyla ustalıkla, küçük adımlarla geri döndüklerini? Geceleyin eğlenebilmenin kuralları ve sanatı olmasın öğreneceğimiz? Gayet kesin ve doğru kabul ediyorum bu hareketleri gördüğümüzü sadece bir anda, sanki tek bir ses gibi, ama yine de, uzun süre geçer, ki bunu sadece akıl ayırt eder: Nedeni budur birçok rüyet görmenin herhangi bir zaman ve anda: Bu yüzdendir çokluğu ve hafifliği! Öyle incedir ki dokusu, ruh onları açık seçik göremez kendi içine almadan: eğer ruh kabul etmeye hazır değilse onları büyük bir özenle, hepsi yok olur, ve gerçekten gözünü diktiğini görmeyi umut eder ancak. Fark etmiyor musun ki ayırt edemez gözler pek az hissedilen herhangi bir nesneyi çünkü saçılır onlar toparlanamadan ve hazırlanamadan. Gözün gördüğü bedenler bile, ruh için, eğer dikkat etmezse, yüz bin fersah ötede gibidir: Kim gelip hayranlıkla seyreder ruhun bütün rüyetleri elinden kaçırmasını, onu işgal edenler hariç? Kimi zaman ruh rüyetle dolar ve bizi yanıltır, bizi aldatır: imgenin cinsiyeti de dönüşür bir kadın yerine, sadece dokunuruz bir anda dönüşmüş bir erkeğe, ve gözle görünen herhangi bir başka nesneye yüzü ve yaşı çok farklı: Unutmaktan ve rüyadan kaynaklanır bütün bunlar. Titus Lecretius Carus, De rerum natura (De la naturaleza de las cosas), IV. kitap (MÖ 1. yüzyıl) [çeviren, Abate Marchena adlı José Marchena Ruiz de Cueto (1768-1821), 1791 tarihlidir] *Lucretius bedenden ayrılan rüyetleri yanan odundan çıkan dumanla, alev dumanlarıyla, ağustos böceklerinin yazın çıkardıkları giysileriyle, keza pencereleri renklendirerek geçen ışıkla, kokuyla ve aynalarda gördüğümüz rüyetlerle karşılaştırıyor. Havada da başkaları oluşur. Bu rüyetler büyük bir süratle yer değiştirirler ve bir anda inanılmaz alanlardan geçip giderler. (Aldo Mieli'nin notu)
Rüyalar Kitabı
Rüyalar Kitabı
Jorge Luis Borges
Jorge Luis Borges
·
155 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.