Ulusal Değerlerin Belirlenmesi Üzerine
Fransız Filolog 
Ernest Renan'ın hayatı ve fikirlerinin tanıtımıyla başlayan bu kitapta belirli bir insan topluluğunun, Ulus/ Millet olabilmesi için hangi şartları taşıması gerektiğini yüzeysel ama geniş bir perspektifle müşahede ediyoruz.
Yaşadığımız coğrafyada kişinin milliyetini sevmesi -bölgesel olarak farklılık göstermekle birlikte- kısmen veya çoğu zaman diğerine karşı en iyi ifadeyle yabancılık duygusunu tetiklemiş, milliyet kavramı ırkla özdeş görülüp diğerini yok sayma tutumunu beraberinde getirmiştir.
Oysa ki eserin müellifi, yirmi sayfalık metnini okumuş olduğumuz "Ulus nedir?" sorusunu özgün olmasa da sistemli bir anlatımla konferansında cevaplamaya çalışırken; aynı ırktan olmak, aynı dinin mensubu olmak, aynı dili konuşmak ve aynı coğrafyada yaşamak gibi seçeneklerden ilk ekarte ettiği varsayımın "ırk" olduğunu görüyoruz.
#186043619
Yine büyük bir ihtimalle Ulus/ Millet ve Irk kavramlarını birbiriyle özdeş gören Alman Filozof 
Arthur Schopenhauer, ulusçulukla ilgili sözlerinde son derece doğru bir tespitte bulunmuş:
"Dünyada gurur duyabileceği hiçbir şeyi olmayan zavallı bir adam, son çareye, ait olmakla gurur duyduğu ulusa uzatır elini; burada kendine gelir ve artık, şükran içinde ulusa özgü tüm hataları ve aptallıkları dişiyle tırnağıyla savunmaya hazırdır."
Şunu da belirtmekte fayda görüyorum. Irk sevgisini içerdiği zaman Milliyetçilik; ırkçılığın biraz daha yumuşak, diğerine üstten baksa da düşmanlık duygusu gütmeyen versiyonu gibidir.
Genel kabulün aksine Ernest Renan, ortak dil unsurunu da ulus olabilme şartının dışına iter. "ABD ve İngiltere, Latin Amerika ve İspanya aynı dili konuşurlar ama tek bir ulus oluşturmazlar." (45.s )
Özetle: "Ulus nedir veya hangi özelliklere sahip toplumlar ulus sayılabilir?" Sorusuna Renan'ın cevabı kendi içinde tutarsızdır. Çünkü "Din kişisel bir şeye dönüştü; kişinin vicdanına bağlı." (48.s) savıyla ortak bir dini inancın bir milleti oluşturamayacağını ifade ederken fikrini *ortak bir dini inanca* sahip insanların özelliklerini sayarak 'İşte ulus budur' diye nihayete erdirir.
"Geçmişte paylaşılan bir zafer ve acı mirası, gelecekte gerçekleştirilecek ortak bir plan; beraber acı çekmek, sevinmek ve umut etmek, işte ortak gümrüklerden, stratejik fikirlere uygun sınırlardan daha önemli olan budur; işte ırk ve dil farkına rağmen herkesin anladığı şey budur." (50.s)
"Sağlıklı bir akla ve sıcak bir kalbe sahip büyük bir insan topluluğu ahlaki bir bilinç yaratır, bu bilince ulus denir." (52.s)
Burada bahsedilen ahlaki bilincin kaynağı neden "din" olmasın? diye soruyorum kendime. Biraz düşününce sorumun cevabının aslında üstü kapalı da olsa kitapta bulunduğunu fark ediyorum.
Çünkü: Din'i, Millet olabilmenin bir şartı olarak kabul etmek Fransızlara Alsas-Loren bölgesinde hak iddia edebilme şansını vermiyor.
·
416 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.