Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

63 syf.
9/10 puan verdi
Unutuş ve Hatırlayış. Unuttum ve Hatırladım.. Dirilişi bana ölümle hatırlatan Rabbimi andım.. Ölümü hatırlamamak büyük musibet. Korkunç elemli, kederler, korkular, vehimler, karanlıklar, şekler, şüpheler, kuşkular dolu.. Fakat ölümü hatırlayıp da, dirilişi unutmak daha büyük yanılgı. Ölümü yâd edince, fâni, firâk ile dolu, elemin ve dahi lezzetin de geçici olduğunu gördüğümüz, şuan yapıyor olduğumuz ne dünyevi iş varsa işte onu yapmaktan vazgeçecek olduğumuz dünyanın, dirilişi hatırlayınca, bizim için 'bekâya götüren bir fâni yol' olduğunu anlıyoruz. Dirilişini hatırlamayan neyi hatırlamaktadır? Dirilişin hakikat olduğu yerde, dirilişten ve hakikatten gayrısı boş bir oyalanmadan başka nedir? Bir insan, tekrar dirileceğine inanır da onu ne az hatırlar! Ölüm hakikatıyla fenâya gömülen bir hayatın, ölümden sonraki dirilişle libas değiştirip bekâya kalbetmesine iman etmiş olan kimseler olarak, tekrar dirileceğine inanan, ve dolayısıyla tekrar dirildiğinde Allah'tan başkasının huzurunda bulunmayacağına inanan bir insanın yaşayacağı şekilde mi yaşıyoruz? Hicret. Ölümün güzellemesi. Ağaçtan düşen her bir yaprağın, insanların ölüme gidişini temsil ettiğini düşünen her insanın inandığı ve hatırlayacağı üç gerçek vardır. Bu insan ölümün bir son olmadığına inanıyor ise, bir yaprağın, bir kuru bitkinin, bir nefsin, bir insanın göçüp gitmiş olmasına ve artık bu dünyada bulunamayacağına, göç edenin kendinden uzakta olacağı gerçeğinden doğan elem ve kedere odaklanır. Fakat bunu tefekkür eden o insan, dirilişi de ölüm ile beraber hatırlasa ve mütalaa etse, hatta ölmeyi dirilmekten, dirilmeyi de ölmekten farklı görmeksizin ikisini birbirinden ayırmasa, o zaman bilir ve bilecek ki fenâya gidiyormuşçasına süzülen yapraklar gibi bu dünyadan göç eden kimseler bir gün yeniden dirilecekler, ne yaprakları yaprak, ne dalları dal, ne cesedleri cesed olarak kalacak, farklı bir libasın içinde bulunacaklar, görür. Ve hatta ölü ruhuna bir diriliş pınarı akmış gibi dirilmeyi hatırladığında bile bâtınen yeniden dirilir, bu dahi haşr-i ins'e bir bürhandır. Diğer bir yol ise ne ölüme, ne dirilişe, hiçbirine inanmamaktır ki ölüm o kimse için korkunç ve dehşet veren bir idam sehpasından başka bir şey değildir.. Ölümün bir gün karşımıza çıkacağını andık. Fakat bundan da ötesi bizi bekliyor.. Ölümün bir gün karşımıza çıkacağını andığımız kadar, ölümden sonra da Allah'ın karşısına çıkacağımız günü hatırımıza getiriyor muyuz? Öleceğimizi biliyoruz da, ölünce kimin yanına gideceğimizi bilmenin şuuruyla mı yaşıyoruz, yoksa ölümden sonraki diriliş çıtasına ruhumuzun ayakları mı takıldı? Öteyi gördüğümüzü iddia ediyor da, ötenin de ötesindekini görür gibi oluyor muyuz, yoksa "inandık demekle iman ettiğimizi" mi vehmeder haldeyiz? Ruhumuzun hakikat çıtalarını takıldığı yerde şüphe ediyoruz, ama ruhumuzdan değil, diriliş çıtasından.. Ve fakat üçüncü bir çıta daha var ki o hakikatin de ufku sayılabilecek bir yerdedir. O da, sebeplerin perdelediği hakikatin perdelediği Zat-ı Kayyum'dur. Ölmeden önce ölmek gerçeğinin de ötesindeki, dirilmeden dirilmek.. Yeri gelince hakikat ve hikmet dahi bir perdedir. Ey dirilişe koşan, bekâ libasını giymeye can atan kardeşim.. Üstâd'ın son sözüyle bitirmek istiyorum: "Diriliş içinde ol, arkadaş!"
Unutuş Ve Hatırlayış
Unutuş Ve HatırlayışSezai Karakoç · Diriliş Yayınları · 2015736 okunma
·
139 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.