Kitabı okurken insanın içini derin bir hüzün kaplıyor, kitapta Yavuz Sultan Selim ve Şah Ismail'in birbirlerine karşı
değil sadece ikdidar ve güc kavgasının çaldıran da bir tek günde kırkbin Müslümanı yine içtihat yönünden belki farklı ama iman ve inanç yönünden aynı Allaha ve aynı kitaba inanan, baska bir Müslüman gurubu Sünni ve kızılbaş ayrımı yaparak şahın ve sultanın emriyle öldürtmelerinin trajadik hikâyesi...
Kitabın bence en can alıcı yeri, #186663574 burada ifade edilmiş zaten, ne acıdır ki,
Üzerinden yüzyıllar geçse de, günümüzde dahi, kendi gibi inanmayan, kendi gibi düşünmeyenleri karşıt yere koyup düşman ilan edebiliyor, topluma sözde önderlik liderlik edenler.
Işin özü saltanatlarını dünyevi menfaat ve çıkarlarının devamı için gerektiğinde kimi edilgen cahil bırakılmıs veya okusa bile maddi yönden devletin kimi imkânları makamlarına gelen kişiler içinde bulunduğu ekonomik çıkarı doğrultusunda düşüncesini biçimlendirmektedirler.
Siyasi yakın tarihimizde bile, Farklı inanç ve mezheptendir bizim gibi düşünmüyor diye gavur ilan edilen katli vacip, malı canı ırzı helaldir fetfaları verilen insanlar,
Maraşta, Çorumda, Sivasta, Gazi'de Ümraniyede vb. bir cok yerde kıyıma uğramış katledilmişlerdir.
Köylerden şehirlere göçün yaygınlasması ile birlikte aynı fabrikada, madende, Avm de veya Teksil ve hizmet sektöründe çalışan insanlar birbirini yakınen tanımış, dost arkadaş sevgili hatta eş olarak kız alınıp kız verilmiş insanlar bağnazca düşüncelerinden kendini arındırmaya başlamışlardır.
Asılsız isnat ve ahlaktan izandan yoksun kimi suçlamaların saçmalığını bizzat yaşayarak öğrenmişlerdir.
Karanlığın hükmü Güneş doğana kadardır. Insalarda bilmediği şeye düşmandır, arkadaş dost hısım akraba oldukça toplumların birbirine olan ön yargıları da azalmakta yok olmaktadır.
Bu hususa girmişken ülkemizi bekleyen gelecekte ki asıl tehlike Ne dili ne kültürü ne inancı ve dünyaya ve hayata bakış acısı Türk toplumuyla asla bağdaşmayan milyonlarca Yabancı insanın onlarca farklı ülkeden yurdumuza dolması doldurulması sorunudur, gerek kültürel gerekse demografik yapınin bozulmasidır.
Ülkenin asli unsuru olan insanların doğum oranı ile ozellikle Irak, Suriye ve Afganistan gibi ulkelerden gelenlerin doğum üreme oraninda kat be kat fark vardir. Degil yirmi yıl daha bugünden büýükşehirlerin varoşlarında çeteleşmeler adam kaçırmalar kapkaç ve gasp olaylari artmaktadır. Gelecek yıllar hiçde iç acıcı degildir.
Bu gidişe aklı selim devlet yetkilileri ivedilikle son vermelidir.
İnanmak ya da inanmak kişinin kendi problemidir. Toplumlara önderlik edenlerde, siyasi ve ekonomik çıkarları için, Insanları birbirine kırdırmaktan çekinmelidirler vaz geçmelidirler.
Allahın ya da kimine göre doğanın insana bahşettiği ömür bellidir. Mühim olan geride hoş bir seda bırakabilmektir.
Kitaptaki Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail de, göçüp gitmiştir.
Mahzuni babanın dediğı gibi,
Bu dünya misaldir çatısız hana
Ebedi kalmadı şaha sultana.
Kral da olsan, Kraliçe de, doğumdan ölume akan nehir, sonunda yok oluşa varacaktır.
İnceleyi
Âşık Veysel üstatın güzel bir eseri ile bitirelim.
Allah birdir, Peygamber hak
Rabbil alemin mutlak
Senlik, benlik nedir bırak
Söyleyim geldi sırası
Kürdü, Türk'ü ne Çerkezi
Hep Adem'in oğlu gızı
Beraberce şehit gazi
Yanlış var mı ve neresi
Kur'an'a bak İncil'e bak
Dört kitabın dördü de hak
Hakir görüp ırk ayırmak
Hagigatda yüz karası
Binbir ismin birinden tut
Senlik benlik nedir sil at
Tuttuğu yolda doğru git
Yoldan çıkıp olma asi
Yezit nedir, ne Kızılbaş
Değil miyiz hep bir gardaş
Bizi yakar bizim ateş
Söndürmektir tek çaresi
Kişi ne çeker dilinden
Hem belinden hem elinden
Hayır ve şer emelinden
Hagigat bunun burası
Bu alemi yaratan bir
O'dur külli şeye gadir
Alevi, Sünnilik nedir
Menfaattir varvarası
Cümle canlı hep topraktan
Var olmuştur emir haktan
Rahmet dile Allah'tan
Tukenmez rahmet deryası
Veysel sapma sağa sola
Sen Allah'tan birlik dile
İkilikten gelir bela
Dava insanlık davası