Gönderi

FERHAT ile ŞİRİN bildiğiniz gibi değil
... Ferhat, Şah Hürmüz’den Şirin’i isteyince adam tabii başından savmak için bir şey uyduracak, şöyle bir ufka bakıyor, ne desem diye düşünürken gözüne uzaktaki dağlar takılıyor, “git şu dağları del su getir” diyor. Kafayı çeviriyor, Ferhat yok. Dağa koşuyor tarlaların arasından. Ferhat dağları delmiş… “A... delisi” diye düşünüyor Hürmüz. Canı sıkılıyor. Kendi oğlu Hüsrev de Şirin’i seviyor çünkü. “Neyse işe döneyim, saltanat bekletmeye gelmez” diyor. Sıradakini getirin” diye buruk veriyor, salona birini getiriyorlar, bir dert neyim falan bişiler anlatıyor adam ama Şah’ın kafası karışık, kendini memleket meselelerine veremiyor. Dinlemiyor adamı. Şöyle bi elini “tamam tamam yeter” anlamında sallıyor, lalasına dönüyor, “boynunu vurun gitsin, uğraşamıcam” diyor. Vezir “ama sultanım” diyecek oluyor, Şah başvezirine dönüyor, “bunun kini de vurun”diye lalayı gösteriyor. Tahttan kalkıp şöyle bir geriniyor, odadan çıkıyor. Lala ile az evvel dert neyim yanan adamı da cellatlar götürüyor. Hürmüz çalışma odasına geçiyor. Masanın başına oturuyor, bir el yazması açıyor. İçinde çizgi roman Battal Gazi var, hokkayla tüyle çizilmiş, onu okuyor. “Hiç çalışasım yok ya” diye düşünürken içeri oğlu Hüsrev giriyor. Şah alelacele kitabı kapatıyor. “Sen mi geldin oğlum, ben de akışkanlar mekaniği çalışıyordum” diyor. Hüsrev yine Şirin’i seviyom baba bana Şirin’i al diyor. Babası da”Seni yanlış yetiştirdik, ne görsen istiyorsun, has odanda iki harem dolusu kadın var, bir iki oynayıp bırakıyorsun, bir daha elini sürmüyorsun. "Almayacam lan” diyor. “Önce şehzade sancağını bitir. Seni yetiştiren Atabey’i..” diye sinkaflı küfür ediyor. Otosansür uyguladım ama şimdi baktım da yukarıda kısaltmalı hem de eril küfür kullanmışım ama beni kınamayın. Şah Hürmüz’ün sözüdür bu, vesikalıdır, isteyen Amasya Mehmene Banu elyazması arşivlerini tarayıp inceleyebilir, tabii yeterli akademik donanımınız varsa! Bildiğiniz gibi bir şey yazıyorsam tarihte yaşandığı gibi yazarım. Neyse beni çok övdünüz, biraz da Şah Hürmüz’ü övelim. Hürmüz oğluna “Bak bu kızı Ferhat seviyor, bunun babası Behzat sanayide yıllarca ototeyp hırsızlığı yaptı, bunlarda her yol var olm, bulaşmayalım” diyor. Ama Hüsrev’in gözü dönmüş, “Ferhat’ı öldürelim buba, zehirleyelim, Tekfur yaptı deriz, benim olacak Şirin, benim, mmmfgghh Şirinn” diyor. Şah da aniden çalışma masasından doğrulup “Lan sktir git a.. sapığı, defol, sçarım senin şehvetine, lala al götür şunu, lalaaağğ” bağırıyor. Yine konudan saptık çünkü tarih bilinci yerleşmemiş cahil kitlelere hitap etmeye çalışıyoruz şurada. Arada böyle açıklamalar yapmak gerekiyor. Yoksa ben de isterim ki Oxford’da bir tarih kürsüsünde son derece elit ve hijyenine gözen gösteren bireylere anlatayım Şah gözlerini kısıp bakıyor, gelen el kol sallayarak velele velele koşarak yaklaşıyor. “mnskm Ferhat bu” diyor Şah, sadağından bir ok çekip yaya geriyor, “Şimdi bunu vursam, kim bilecek, Behzat’ın adamları sorarlarsa yaban domuzu sandık deriz” diye düşünüyor. Sonra Kiremithane’nin çetesiyle serserisiyle huatam olmamak için atmıyor oku. Ferhat geliyor. Şah zorla gülümsüyor atının üzerinde. Ferhat “deldim deldim” diye bağırıyor artık. Şah da maiyetine dönüyor “deli kuvveti var bunda, elleşmeyin” diyor. Neyi deldin Ferhat’ım” diyor Şah. Dişlerinin arasından gülümsemesini bozmadan. Ferhat duruyor tam atın önünde, burnunu çekiyor, eliyle berideki dağlardan birini gösteriyor “Şunu deldim” diyor. Sonra yandaki zirveyi gösteriyor “Şunu da” diyor, bir yanı daha gösteriyor “şunu da”Taa çok ötede belli belirsiz Hasan Dağı görünüyor “şunu da delecektim ama önce Şirin’i alayım dedim” diyor. Şah atının üzerinden öne doğru eğiliyor “ehe ehe.. aferin iyi yapmışsın” diyor. Sonra vezirine dönüp fısıldıyor “Şirin’e haber salın canını seviyorsa kaçsın” diyor.”Ben de saraya hareme gidip kapı pencere hepsini kilitleyim” diye düşünüyor. Ferhat’a dönüyor, “al tabii al, babanı görürsen de selam söyle” diyor. Ferhat cevap vermiyor. Gözleri dalıyor. Şah Ferhat nereye bakıyor diye bakışlarını takip ediyor. Atın sağrısına bakıyor.İç geçiyor Ferhat. “Ohh” çekiyor. Şah “en iyisi kale kapılarını komple içerden zincirlemek” diyor kendi kendine. “E hadi seni tutmayalım ehe ehe” deyip, maiyetine kaş göz ediyor. Dört naş saraya dönüyorlar.Şah’ı kapıda oğlu karşılıyor. Elde yalın kılıç bağırıyor. “Buba buba Şirin’i Ferhat’a mı verdin” diyor. Şah da “gir lan içeri gir, bildiğin gibi değil, dağı delmiş manyak, hepimizin içinden geçecek” diyor.Yukarıdaki dört naş: dört naşa olacak. Farkındalık için naş yazdım, dikkatinizi toplattım, bunlar hitabet oyunlarıdır siz nereden bileceksiniz, altyapınız yok. Şah vezirleri topluyor, çözüm arıyorlar. “Mesir macunu verip Çorum’a salalım” diyor biri. Şah’ın aklına yatıyor Ferhat nerede diye soruşturuyorlar, babasının evinde buluyorlar. Behzat oğlunu mahzene zincirlemiş. Ferhat’ı beş uzvundan duvara bağlamışlar. Habire zorluyor Ferhat, “bırakınnn” diyor, “Şirinnnn” diye bağırıyor. Şah bizzat gelmiş. Ferhat’ın önüne bir küfe mesir yığıyorlar. Behzat dehşet içinde “Napıyorsunuz” diyor. Şah “ikimizi de kurtaracam dur” diyor. Ferhat’a dönüp “Şirin Çorum’daymış, tekfur kaçırmış diyorlar” diyor. Diyorlar diyor olmadı ama idare edin Ferhat “houğaaa” diye ses çıkarıp prangalarından kurtuluyor. “Zincirlerimden başka yitirecek neyim var” diye gürlüyor. Mesirlere saldırıyor, sonra koşarak mahzenden çıkıyor. Ama bünye dayanmıyor tabii bu kadar dopamine, testesterona, küt diye devriliyor avluda oracıkta yer bir ölüyor Ferhat. Şirin haber alıp geliyor, ancak yetişebiliyor, bakıyor ki dağ gibi yiğidi ölmüş, hiç umursamıyor, sürekli mesaj atıp rahatsız ediyordu zaten iyi oldu diyor. Mesaj atıyor “Hüsrev aşkm hiç iyi değilim develeri izleyelimmi ltffnnn” diye Şah da Behzat’a dönüyor, birazdan inzibatlar gelir, ikisi de aşkından öldü deriz, konu kapanır, akşam kaleye gel ifadeni imzalarsın” diyor. Geri sarayına dönüyor. Böyle de yavan bir sonu var ama neticede tarih yazıcılığı fantezi işi değil. Gerçeklerle bağlı kalemim... .
·
136 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.