Ayşe Şasa, Çerkes bir anne ve yarı Kürt yarı Çerkez bir babadan dünyaya gelen, Robert Koleji, Amerikan Kız Koleji gibi yerlerde eğitim görmüş, Yeşilçam filmlerinde oynamış bir senarist ve yazardır. 1980'li yıllara kadar kendini İsmet Özel gibi Marksist olarak tanımlayan yazar. Kitabında kendi deyimiyle

Fususu'l - Hikem Tercüme ve Şerhi I kitabıyla birlikte bir dönüşüm geçiriyor. İbn Arabi'den oldukça etkilenen yazar kendine tanımlanan şizofreni tanısından sonra bu psikozu tasavvuf sayesinde atlattığını belirtiyor. Kemal Tahir ile iyi bir dostluğu olan yazar kitabında ise şizofreni döneminde yaşadığı hezeyanları, kendini dünyanın merkezinde görme durumunu Adolf Hitler, Musollini, Marx ve Gestapo üzerinden dile getiriyor. Şizofrenik dünyasında

1984 ve

Cesur Yeni Dünya eserlerinde olduğu gibi despotik bir ortamda sürekli gözlendiğini düşünen yazar, İbn Arabi ile tanıştıktan sonra hayata daya iyimser bakmaya başladığını ve şizofreniyi alt etmede bu sürecin çok etkili olduğunu söylüyor. Üstün ırk düşüncesine uygun bir şekilde Yahudi ve Alman bakıcılar tarafından otoriter bir şekilde eğitim alan yazarın kendi düşüncesine göre annesinin onu ihmal ve istismarının şizofreni yaşamasında etkili olduğunu vurguluyor. Şizofreni günümüz şartlarında genetik bir hastalık görülse de yazarın bu ifadeleri dikkat çekiyor. Kitabın içinde üç farklı psikoloğun bu durum üzerine düşünceleri de yer alıyor. Resimlerle süslenip tasavvufun hikmet anlayışıyla bezenmiş kendine has bir ilerleyişi olan bu eserin içinde geçen yazarın hayatında iz bırakmış eserleri ise şu şekilde sıralayabiliriz; 1-