Gönderi

🗣️ Anayasal Ahlak Anlayışı ve 2023 Seçimleri Öncesi Çözümlemeler Kötülük kimin eseridir? Organize kötülük nedir? Kötülük yaratanın eseri olabilir mi? Bu sorulara yanıt vermeden önce bu konuda daha önce sorulmuş ve yanıtı aranmış anlamlı sorulara bakmak gerekir. Epiküros demiş ki; ✓ Tanrılar kötülükleri yeryüzünden kaldırabilir mi veya kaldıracak mı veya istese de kaldırabilir mi; yoksa bunu yapamaz mı, yoksa yapmayacak mı, veya nihayette Tanrılar hem yapabilir ve hem de yapmak istiyorlar mı?.. Eğer Tanrılar yeryüzünden kötülükleri kaldırmak istiyorlar da kaldıramıyorlarsa o zaman onlar her şeye gücü yeten değillerdir. Eğer yapabilirler de, yapmak istemiyorlarsa o zaman onlar iyiliksever değillerdir. Eğer onların kötülüğü kaldırmaya ne güçleri ne de istekleri varsa o zaman onlar ne her şeye gücü yeten, ne de iyilikseverlerdir. Ve son olarak eğer Tanrı’lar kötülüğü kaldırma gücüne sahipseler ve kaldırmayı istiyorlarsa o zaman kötülük nasıl ortaya çıkmıştır? Laikliği hedef alan iktidar ve muhalefet odakları varken konuyu daha derin bir açıdan bakarak günümüze getirmek ve çözümleme yapmak durumundayız. Anayasa tanrının bir emri değil ki onu kendimize ilke edinelim dememin amacını düşünmek zamanıdır. David Hume ise Epiküros'un sorduğu soruların yanıtı alınmadığını söyleyerek yeni sorular sormuş; ✓ Tanrılık kötülüğü ortadan kaldırmayı istiyor mu, yoksa buna gücü mü yok? Gücü var da niyeti mi yok? O zaman kötü niyetli midir? Tanrı kötülüğü kaldırmak için hem güce sahiptir ve hem de istekli midir? O zaman kötülük niye vardır? Padişahları tanrının yeryüzünde ki temsilcisi olarak kabul gören bir zihniyet ülke yönetiyor ve muhalefet buna kol kanat geriyor ise laiklik devrimi yapmış bir ülkenin yurttaşları olarak buna sessiz kalarak rıza göstermemiz mümkün değildir. Bu soruların tek bir yanıtı var. İnsanlar tanrılar yaratmaya devam ettiği müddetçe bu sorunlar çözümsüz kalacaktır. Kötülük insanın eseridir, tanrıların değil. Hiçbir tanrı kendine yüklenen misyondan haberdar bile değildir. Ve tanrı yarattığı hiçbir canlıyı kötülük için yaratmamıştır. İnsan tanrının kendisine verdiği olanakları yaratan adına kötüye kullanmayı maharet saymış ve kötü çok olduğu veya kötü çoğaltan sistemli çabalar yüzünden dünya kötülüğe mekan, insan da kaçınılmaz kötü olmak durumunda kalmıştır. İnsanların karnını doyurmak için kötülerin işlerinde çalışarak, kötülüğe hizmet ederek, kötülüğü karın doyurma pahasına yaşatması buna en güzel örnektir. Laiklik kötülüğün yaşamasına izin vermeme devrimidir. Prodikos, tanrıların varlığının ancak insanın ruhsal yaşantısı bakımından açıklanabileceğini; yani dinin, insanlar tarafından pratik amaçlar göz önünde tutularak ortaya konmuş olduğunu öne sürer. Aynı düşünceyi geliştiren Kritias, tanrıların ve dinin, zeki kralların ve prenslerin, uyruklarına baş eğdirmek için ortaya attıkları uydurmalardan başka bir şey olmadığını söyler. Beşeri yasaları dine uydurmak ya da genelin yararına devrim ile yapılan yasalar yerine dini koymak isteyen niyetlerin amacı toplum gözünde yaratan adına meşruluk kazanmaktır. Genelin yararını düşünmeyen devrim dışı beşeri yasalar adalet anlayışı aslında güçlüye ve egemen olana yararlı, güçsüze zararlıdır. Yaşanmış bütün tecrübeler yasaların kendini güçlü sanan güçsüzler tarafından, kendilerini korumak ve gerçek güçlülerin elini kolunu bağlamak amacıyla ortaya çıktığını söyler. İnsan kaynaklı ve genelin yararı yerine güçlü olanların yararını koruyan yasalar ile doğal yasalar arasında karşıtlık vardır. Genelin yararını koruyan beşeri yasalar doğal yasalara uyumludur. Çünkü insanlar doğal yasalar ve devrim yasalarına göre eşittir. Sınıf, soyluluk, yönetici ve yönetilen ayrımlarının, kurulu sömürge düzenini sürdürmek için insan kaynaklı bir tarafa yontan yapay yasalar bu eşitsizliği bozmuştur. Ayrıcalıklı olmayı üreten, halk yararına devrim yıkıcılığını savunan taraflı beşeri yasalardır. Yetki ve maddi erki elinde bulunduran her güç bunu dine dayandırmadan ve toplumu cahil bırakarak buna inandırmadan sömürge düzenini sürdürülebilir yapmaları mümkün değildir. 12 Eylül askeri darbesini yapan Kenan Evren'e mektup yazan holding sahibinin amacının ne olduğunu burada aramak gerekir. Toplumu temsil edecek makamlara seçilecek kişilerin kimler olacağını toplum dışında güçlerin belirlediği seçimler demokrasi olmadığı gibi bu yöntemle yapılan her seçimde halk bu oyunun bir figüranı olarak kullanılarak dayatma meşrulaşmış olur. Bu oyunu bozmanın yolu halkın kendi kendini yönetmesini sağlayacak partisiz parlamenter sistemdir. Nasıl olacak? Çok basit; her il vekillerini seçer ve meclise gönderir, meclis içinden toplumu temsil edecek makamlara seçilecek kişilerin meclis içinden vekiller tarafından seçilir. Hükümet meclis içinden seçilir. Seçenler hükümete halk yararına muhalefet eder, gerekir ise hükümeti değiştirir. Bu yöntemle halk yönetim ile arasına başka kötü niyetli güçlerin girmesini engeller. Hiçbir güç kendi adamını halka medyayı kullanarak algı değiştiremez ve seçim sonuçlarını etkileyerek kendilerine hizmet edecek olan zihniyeti halka onaylatamaz. Partisiz parlamenter sistem halk ne derse o olur demektir. Halkın istediği de ortak akıl Anayasa'ya uygun hukuk kurallarına uygun kendilerine hizmet edilmesini sağlamaktır. Yetkiyi halktan aldıktan sonra halka hizmet etmektir. 2023 yılında ki seçimler üzerine bir beyin fırtınası yapalım. Bir kişiden kurtulmak adına bir kişi arıyoruz. Oysa aramamız gereken kişi değil ülkenin nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda yöntem arayışı olmalıdır. Halktan bu talep gelmeyince oyunu değiştirmeden oyuncu değiştirmek peşine düştüler. Bunun dışında halkın aleyhine kendilerinin ve ayrıcalıklı sınıflar lehine her hile adına bir araya gelenler halkın genel yararına bir araya gelmiyorlar demektir. Anayasal ahlak nedir? Anayasal ahlak şudur; ulusu temsil ve ulusun parasıyla ulusa hizmet etmeye anayasaya uygun hizmet edeceğine namus ve şeref üzerine yemin etmek demek değildir. Ettiği bu yemine uygun davranmak, davranmayanların yetkisinin elinden alınması demektir. Tüm yetkileri bir kişiye teslim eden bir toplum Anayasaya uygun hareket etmeyenleri nasıl görevden alacak? Seçimler ile bile görevden almak mümkün değildir. Başkası kazansa bile sadece tek yetkili kişi değişmiş olacaktır. Ya tek kişi yetkisine sahip olmak için aday olanlara ne demeli? Tüm yetkileri tek bir kişiye teslim eden sistemde yönetime talip olmanın bile ahlakı tartışmalıdır. Bu toplum nasıl bir tuzağın içine düşürüldüğünün bile farkında değildir. Anayasal ahlak konusu sadece yemin etmek ve yemine sadık hizmet etmekle sınırlı bir konumudur? Hayır. Anayasal ahlak bir sonraki seçimde de Anayasa'ya uygun seçim yapabilmektir. Örneğin Anayasa bir kişi en fazla iki kez Cumhurbaşkanı seçilir diyorsa o kişinin görevi bittikten sonra yeniden seçilmesinin engellenmesi de bir Anayasal ahlaktır. Üçüncü kez aday olma olanağı olmayan mevcut Cumhurbaşkanı muhalefete diyor ki sizin bir adayınız yok. Muhalefet çıkıp Anayasal ahlak gereği demiyor ki sen kendin aday olamıyorsun ki önce sen kendine Anayasa'ya uygun bir aday bul. Muhalefet iktidar olmak istiyor ise bu düzenin bir ortağı değilse ve Anayasa değiştirmek gibi bir oyunun hilenin içinde yer almayacak ise bunu kullanır. Kullanmıyor ise çalınan minarenin kılıfı hazır demektir. Ne demek bu? Mecliste gücü olan muhalefet partilerinden biri veya ikisi Anayasal değişikliğe ve mevcut Cumhurbaşkanı'nın yeniden aday olmasını sağlayacak desteği verecek demektir. Destek veren siyasi parti veya partilerin ahlak testini o zaman göreceğiz. Oysa seçimler yapılmadan önce meclisin ortak kararı ile Anayasa'nın 2023 seçimlerinin partisiz parlamenter sisteme geçilerek Cumhurbaşkanı ve Başbakanın kim olacağına ulusun karar vereceği bir seçim sistemi değişikliği yapılmalıdır. Aksi takdirde yeni bir kişi seçilse bile bir sonraki seçimde yine yeni bir kişi aramak ya da seçim yapılmadan yönetilen bir ülke durumuna düşme tehlikesi ile karşı karşıya kalabiliriz. Bunun dışında her seçim yöntemi kötülük üretir. Hiçbir gücün merhamete gelmesini, demokrasiye dönmesini, yalanlarına inanarak zaman kaybedip kendi lehlerine olan düzenden vazgeçeceklerine inanmamalı bu tür aldatıcı yanılgılara kanmamalıyız. Acıyan, acınacak duruma düşer. Bugüne kadar bize acımayanlara biz neden acıyoruz? 🗣️ Demokrasi; bireysel tercihleri toplumun geneli adına ortak akla, ahlaka ve yarara dönüştürme becerisidir. ] Önder KARAÇAY [
·
95 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.