Gönderi

84 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
Muhammet Vural'ın Gülbeyaz kitabı üzerine bir inceleme
Muhammet Vural
Muhammet Vural
Muhammet Vural
Muhammet Vural
Gülbeyaz
Gülbeyaz
Yaklaşık bir buçuk ay önce okuyup bitirdiğim ve yazarına destek amaçlı paylaşımlarda bulunduğum "Gülbeyaz" için bir inceleme yapmasam olmazdı. Kitapta beğendiğim yerler kadar beğenmediğim yerler de var ama yazarın ilk eseri olduğu için bunları gayet normal karşılıyorum. Dilerseniz iyi yanlarından başlayalım Kitabı okurken şahsen ben Gülbeyaz'a aşık oldum. Gülbeyaz diye biri var mı ya da sadece kurgusal bir karakterden ibaret mi bilinmez ama yazar öyle güzel anlatmış ki aşık olmamak elde değil. Örneğin 35. Sayfada "Oturmak geldi bugün içimden, Oturmak ve halime ağlamak. Birkaç haykırış koparıp sinemden, Közlenmiş ataşla dağlamak. Akan gözyaşlarımı toplayıp gözümden, Sana uzaktan da olsa bakmak geldi." Ya da 17. Sayfada yazdığı şiirde "Sevmeye davetiyeydi gül cemali Bir an olsun çıkmaz oldu hayali Çok sevmiştim kalbimdeki deliyi Leyla'sına vurgun Ahmed Arif misali." Son bir örnek verecek olursak; 10. Sayfadaki "İnce sesi kulağımdan çıkmayan Gözlerime bir kez olsun bakmayan Ona olan sevdamı anlamayan Sevdiğimin adı var Gül'le başlayan, Beyaz'la sonlanan." Üç örnekte de gördüğümüz gibi yoğunlamasına işlenen bir tutku, bir aşk daha uçuk bir tabiriyle bir tapma var. Genellikle şairler ilk şiirlerinde kafiyeyi ince elleyip sık dokurlar çünkü şiirin kulaktan önce göze gelmesi lazım. Çünkü hiçbir şair ilk şiirlerinde bir Nazım Hikmet özgürlüğünü yaşayamaz. Hatta Nazım Hikmet bile ilk şiirlerinde bu özgürlüğü yaşamamıştır ama Muhammet Vural -büyük çoğunluğu yine de kafiye olsa da- bu kafiyeye bağlı kalma anlayışının dışına çıkmıştır. Aslında biz burada şairin özgüvenli olduğunu anlıyoruz çünkü yeni ve hiç tanınmayan bir şair bu riski alabiliyorsa, özgüveni yüksektir hatta tavandadır demektir. Muhammet Vural'ın şiirlerinde hep melankolik bir hava sezmekteyiz. Şair hiçbir şiirinde mutlu değildir. Hatta bir şiirinde:" Benim ondan sonra mutluluğa dair şiirim olmadı" dizesine yer veren şair, ne denli hüzün içinde olduğunu anlatıyor. Ahmet Haşim ve Necip Fazıl çizgisinde ilerlediğini gördüm ben. Muhammet Vural'ın Ölüyorum başlıklı şiirinin ilk kıtası olan "Yürüyorum, düz bir yolda yürüyorum. Kulağımda arabaların korna sesi, Burnumda ağaçların sararmış nefesi Kalbimde geceden kalma acıların hissi Yüzümde sana benzeyen birisi..." Dizelerini okuduğumuzda kendimizi Necip Fazıl'ın "Kaldırımlar şiirinde buluyoruz. "Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında, Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa karışan noktasında Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum." İki şiiri karşılaştığımız zaman benzerliği apaçık görebiliyoruz. Bu da bize Muhammet Vural'ın Necip Fazıl tesirinde kaldığını gösteriyor. Hatta yazarın kitabın arka kapağında yer verdiği şairlere baktığımızda Necip Fazıl ismine de rastlıyoruz. Kitapta hoşuma giden bir diğer husus ise Muhammet Vural'ın yukarıda da belirttiğim gibi kendisine üstadlık yapacak şairlere yer vermesidir. Örneğin "ŞAKACI ŞAİRLER" başlıklı şiirinde: " Şakacı şairler geleceğini söylediler Hep geleceksin diye yazıldı dizeler Gün geldi geleceğinden umudu kestiler Bağlanmayacaksın körü körüne dediler Gelmeyeceğini bildiklerinden uzaktan sevdiler Ayrılık da sevdaya dahilmiş, öyle ilettiler İnandırmışlardı geleceğine, Hayallerimi devirdiler Yalan mıydı tüm şiirler? Yalancı mıydı tüm şairler?" Diyen Muhammet Vural şiirin başında ve başlığında "yalancı" yerine "şakacı" sözcüğünü kullanarak aslında şairlere olan saygısını gösteriyor. Şiirin içinde indiğimizde Can Yücel'e ait olan "Bağlanmayacaksın" şiiri, Cemal Süreya'ya ait olan "Uzaktan Seviyorum" şiiri ve son olarak Atilla İlhan'a ait olan "Ayrılık da Sevdaya Dahil" şiirleriyle karşılaşıyoruz. Şiirin başında okuduğu şair ve şiirlerin kendisini sevgilinin (Gülbeyaz'ın) geleceğine inandırdıklarını ama sevgili gelmeyince yahut sevmeyince, onu bu inandırmışlıktan vazgeçirmeye çalıştıklarını söyleyen şair bu yüzde şiirin başında saygı duyduğu şairlere "Yalancı mıydı tüm şairler" diyerek rest çekiyor. Bu durum yani şairl ere yer verme olayı kitabın belli kısımlarında geçiyor ve okuyucuyu kitabın içinde tutuyor. Kitabın kötü yanlarına gelecek olursak; bir kere kapak fotoğrafı çok sıradan. Şairlere yalancı diyecek kadar cesaretli olan bir şairin bu denli yeknesak bir bir kapak seçmesi tamamen hayal kırıklığı. Zannımca kitabın ismiyle uyumlu olsun diye seçilen kapak sınıfta kaldı. Diğer bir sınıfta kalan husus ise kitabın son sayfası. Kitabın sonunda beş ayrı birbirinden güzel söz yer alıyor ama bu sözlerin başına konulmuş "G-Ü-L-Ü-M" harfleri çok gereksiz duruyor. "Yeniden sevmek için, eskisi gibi ölmeyi göze almak lazım" diyen şair; bu sözün başına bu harflerden birini getiriyor NEDEN? Gül kelimesi üzerinde bir kelime oyunu yapmak isteyen şair aslında çok derin anlamları olan sözleri gölgede bırakıyor. Yani çok lezettli bir yemeğ fazladan tuz ekliyor. Bunlar dışında beğenmediğim bir kısmı yok. Toparlayacak olursak Muhammet Vural yeni yeni şairliğe adım atmış biri. Onu Nazım Hikmet'le Atilla İlhan'la Yahya Kemal'le ya da Turgut Uyar'la kıyaslamak intihar olur. Çünkü onun Nazım olması için tahminimce daha 40 sene yolu vardır ama işin sonunda yani 40 yılsa 40 yıl... Belli bir süre zarfinda Muhammet Vural edebiyatımızın en büyük şairlerinden biri olacak. Bana göre o yeni bir Ah Muhsin Ünlü'dür, Tarık Tufan'dır, Nurullah Genç'tir, Atilla İlhan'dır. Özellikle de Atilla İlhan çizgisinde ilerlerse çok kısa bir zamanda başarı merdivenlerini çıkar. Edebiyatımızın, şiirimizin ve önemlisi kalbimizin bu şairlere ihtiyacı var. Saygılarımla...
Gülbeyaz
Gülbeyaz
Gülbeyaz
GülbeyazMuhammet Vural · İkinci Adam Yayınları · 2022151 okunma
·
227 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.