Tasavvuf inancında "mecazi" ve "hakiki" olmak üzere
iki aşk anlayışı bulunur.
Biri geçici olan, yani insanlara duyulan aşk;
diğeri ise ebedi ve hakiki olan yani Tanrı'ya duyulan aşk
olarak tanımlanır.
"Zahir ile batın'a ulaşma" anlayışıyla
insan, "Tanrı aşkı"nı insana duyduğu mecaz aşkında dener
'Ve geliştirir.
Çünkü insan, Tanrı sıfatlarını kendinde toplayan bir seçilmiş varlıktır.
Aşk kavramında, sevgi vardır oluşturuculuk vardır.
aşk yapıcıdır. İnsanın insana duyabileceği aşk, sevgi ile,
yapıcılık ile kendini gösterir.
Bu da, bizi, sevgiyi tanımlama çabasını götürüyor ve
"Sevgi, sevilenin oluşumuna katkıda bulunabilmektir.
İnsanoğlunun belki de en uzun arayışı,
kendi kimliğine yönelik olanıdır.
Tasavvuf, insanoğlunun "evrendeki kimliğini bulma çabalarının sonuçlarından biridir.
kim olduğunu ararken kendini ve çevresini sorgulayan insanoğlu, oluşumunu da merak edince,
"Oluşturan-oluşan-oluşum" kavramları ile karşılaşır.
İşte bu kavramlar, "Tanrı", "İnsan", "evren" ve bu üçüncü bir
bütün içinde görme şeklinde tasavvuf düşüncesinin ana hatlarını
meydana getirir.
Tasavvuf düşüncesi ilk dönemde Vahdet-i Vucud anlayışıyla
gelişerek Türk tasavvufunda vahdet-i Mevcud'a ulaşır.
Vahdet-i Mevcut ile anlatılan, mevcut olan her şeyin "O" olduğudur. Kısacası var, olan O'dur. Var olan "O" ise; insan da, "O"dur
"Halk" da "O"dur. İnsan'ın kendisinde var olan "O"dur,
başkasında var olan yine "O"dur.
Tasavvuf düşüncesine göre, oluşturan da oluşan da, oluş da birdir.
Bu görüş,. "Tanrı'dan başka mevcut yoktur"
kuralını temel kabul eder.
Varlık tektir birdir. O'na ulaşmanın yolu ise aşk'tır.
Tanrıya da, evrene de, insana da ulaşmanın yolu ile
insanın başka insanlarla ilişkilerini bu bütünde arama
ve açıklamaya yönelir.