Gönderi

112 syf.
10/10 puan verdi
Okuyun, okutturun..
Nobel ödülü alan en genç insanlardan Albert Camus’nun 1942 yılında yayınlanmış olan Yabancı adlı – orijinal adıyla ‘‘L’étranger’’ –  yapıtı edebiyat alanında en önemli eseri olması yanı sıra en çok yabancı dile çevrilen, yazarın ve edebiyat alanında en çok satan kitap listesi arasında yer almaktadır. Bana göre de Albert Camus`nun en önemli psikolojik ve en gizemli eseridir. Eser, sıradan olaylar örgüsü barındırmasına karşın yazarın ve varoluşçuluk düşüncelerinin özetini vermesinden olsa gerek birçok eleştirmen ve kişiler tarafından oldukça beğenilmiş ve hatta Le Monde’nin seçtiği “Yüzyılın yüz kitabı “arasında gösterilmeyi başarmıştır. Mersault, Fransız asıllı Cezayir’ de yaşamakta ve devlet dairesinde çalışan sıradan bir memurdur. Meursault’un annesi, bakım evinde Cezayir’den seksen kilometre uzaklıktaki Marengo’da kalmaktadır. Bir gün annesinin ölüm haberini telgrafla alır ve olaylar zinciri başlar. Cenazeyi teslim almak için patronundan zorla izin alarak Marengo’ya gitmek üzere otobüse biner ve annesinin ölümüne dek kaldığı bakım evine gelir. Annesinin hangi tarihte bile öldüğünü bilmediği cenazede Meursault’un hal ve tavırları diğer insanlar tarafından tuhaf karşılanır. Bakımevi görevlileriyle çok büyük bir kayıtsızlıkla konuşur ve soğukkanlılık sergiler. Annesinin tabutu başında hiçbir gözyaşı dökmeden, sigara ve ikram edilen sütlü kahvesini içer, cenaze merasimi esnasında ise ölümle yüzleşmesi gerekirken ölümden başka her türlü detayları düşünür. İleride mahkemede aleyhine kanıt olarak kullanılacak olan bu davranışları bakımevindeki insanları şaşkına uğratır. Annesinin cenazesinden hemen bir gün sonra da neşeli ve çok sabırlı bir kadın olan Marie adında bir sevgilisi olur. Marie ile her fırsatta deniz kenarında sahilde buluşurlar. Meursault’un Raymond adında çapkın ve belalı bir komşusu vardır. Günler geçer Mersault Raymond’la yakınlık kurar, arkadaş olur ve Raymond’u aldatan kız arkadaşına ders vermesine yardım eder. Raymond’la sevgilisi kavga eder, Mersault, arkadaşının haklılığı yönünde şahitlik yapar ve dostlukları pekişir. Yine bir gün, Mersault, arkadaşı Raymond ve sevgilisi Marie ile sahilde dolaşırken Raymond’un daha önceden sorun yaşadığı belalı Arap asıllı kişilerle karşılaşırlar. Çıkan kargaşada Meursault aralarından yanlışlıkla birini öldürür ve bu cinayet sonunda mahkeme süreci başlar. Böylece kahramanın iç diyalogları ve iç hesaplaşmaları daha derinden işlenmeye başlar. Mahkeme duruşmaları basın başta olmak üzere herkesin ilgisini çeker. İlgi çeken duruşmaların arasında Meursault’tan sonra bir de babasını öldüren birinin duruşması vardır. Bu yüzden savcı iki duruşmayı da karşılaştırarak şöyle bir savunma yapar: “Annesini manen öldüren biri, tıpkı kendisinin dünyaya gelmesine sebep olan insanın, yani babasının hayatına kasteden kimse gibi, insan topluluğundan kendi kendini kovmuş olurdu. Her halükârda birincisi ikincisinin eylemlerini hazırlar. Onun için beyler, şu sandalyede oturmakta olan adamın, bu mahkemenin yarın yargılayacağı cinayetten de suçlu olduğunu söylersem düşüncemi fazla aşırı bulmayacağınıza eminim. Kendisinin cezası ona göre verilmelidir.” Böylece kahramanımız sadece cinayetten değil, toplum normlarını hiçe sayarak annesinin ölümünü vurdumduymaz, tepkisiz ve kayıtsızca kabullenmesinden dolayı da yargılanmaya başlayacak ve mahkemenin sonucu belirginleşecektir. Yazar roman kahramanımız yoluyla anlamsızlık içinde, aile sorunları, varoluşsal problemleri ile toplumsal yalnızlığı barındıran kişinin depresyon hikâyesini yansıtır bizlere. Kahramanımızın adı Meursault’tur bir diğer değişle de adı olmayan bir yabancıdır ve kitabın başlangıcından sonuna kadar olaylar örgüsü yansıtır okuyucuya. Kahramanın soyadı Meursault’tur asıl adı hiçbir şekilde bilinmez, topluma yabancılaşan kahramanın, toplum normlarını hiçe saydığı ve umursamadığı yaşamında ölümüne giden yolculuğunu anlatır. Annesinin ölümüyle başlayan olay örgüsü Cezayir’de, tesadüfen bir Arap’ı öldüren Fransız asıllı Meursault’ un kendisini ölüme götüren olayları kayıtsız şekilde izlemesiyle olaylar zinciri devam eder ve mahkemede cinayetle yargılanmasıyla son bulur. Karakter kendiliğinden olup biten olayları izlemekte, olaylara, kendine, topluma ve yaklaşan ölümüne kısacası kendi hayatına ve çevresinde olup bitenlere yabancılaşmış ve olaylara kayıtsız kalmıştır. Tam anlamıyla bir uyumsuz olan Meursault, romanın daha ilk cümlesinde ve ileri sayfalarında da anlaşılacağı gibi topluma aykırı davranışlar sergiler ve vurdumduymazdır. Çevresindeki insanlar kahramanımızın davranışlarını çoğu zaman garipser ve uyumsuz olarak görür. Kahramanımızın uyumsuzluğu kendisini ahlaki çıkmaza yöneltir ve bu uyumsuzluğun yarattığı ahlaki çıkmaz sonucunda benimsediği felsefe bir başkaldırı felsefesi de diyebiliriz. Bu başkaldırı felsefesi mahkemede cinayetle yargılanma anına ve ölümüne dek sürecektir. Roman iki bolümden oluşmakta, bir tür psikolojik sorunlar yaşayan kahramanın dilinden ve kendi içinde yarattığı bir hesaplaşma kürsüsüyle anlatılmaktadır. Kahramanımız kendi içinde çözemediği problemlere işaret ederken, kendi yanlışlarıyla hesaplaşır ve bunu okuyucuya belli ettirmemeye çalışır. Ancak içsel dünyasını derinden analiz etmemize olanak sağlar. Mesela yalnızlığının kendi tercihi olup olmadığını, başkaldıran insan yerine başkaldırmaya ihtiyacı olmayan kadar güçlü bir görüntü sergilerken, kimseye ihtiyacı olup olmadığını da sorgulatıyor bizlere. Ayrıca Meursault kendi anlatımıyla depresyon tablosunda agresiflik, yalnızlık, anlamsızlık ve oedipus kompleksi gibi kavramları bizlere derinden inceleme fırsatı verirken vicdan muhakemesi ve kabullenmişlik gibi kavramları da derinden analiz etme fırsatı sunar. Karşılaştığı eylemler zincirine, duygulara, çevreye ve insanın kendisine yabancılaşması, beklentilerini hiçe indirgemesi, yalnızlık, varoluş, ölüm, umursamazlık, kabullenmişlik ve önyargıları sorgulatır. Okuyucu karakterin yaşama sıkıntısını incelerken kendisinde de benzer sıkıntılar uyanır ve okuyucuya rahatsızlık verir. Albert Camus’un ‘Yabancı’ yapıtına göre yaşam saçma ve anlamsız, dünya ise boş ve manasız bir yerdir. Yaşamdaki her şey saçmadır, yaşamın tekdüzeliği altında, makineleşmiş bir dünyada robotlaşmış ve sıradan insanlar vardır. Ki bence de çok haklı; herkes o kadar tek düze ve o kadar robotlaşmaya başladı ki farklılık asla kalmadı toplumda.
Yabancı
YabancıAlbert Camus · Can Yayınları · 2019112,8bin okunma
·
75 görüntüleme
Çiçek Mutlu okurunun profil resmi
Aynı sonucu Flaubert'in Madam Bovary'sine kitabı bitirmeden yaptığım erken bir inceleme için yazmıştım. İsabet oldu bu şekilde çünkü Flaubert hem Kafka'yı hem de ikisinden de etkilenen, gerçekçiliği izleyen Camus gibi diğer yazarları da benzer dünya görüşüyle etkilemiştir
Bookstagram okurunun profil resmi
Henüz Madam Bovary’i okumadım ama o da listemde sırada. Onu da çok merak ediyorum :) Flaubert’in kalemi çok sağlam gerçekten, etkilediği çok isim var. İnşallah bütün eserlerini okuyup inceleme fırsatını bulabiliriz 🌸
4 sonraki yanıtı göster
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.