Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

80 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Günah Problemi
Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Andre Gide, bir keresinde "Sadece tekrar tekrar okunmak için yazıyorum," demiş. Gayet mantıklı bir hedef, zira en iyi romanlar kendini tekrar tekrar okutabilenlerdir. Benim için bu tarz romanların başında
Suç ve Ceza
Suç ve Ceza
gelir. Her ne kadar beğenmiş olsam da Pastoral Senfoni'yi bu kategori içine katamıyorum. Jean Hytier'e göre "Roman sanatı, okuyucu üzerinde duygusal haller meydana getirmeyi amaçlar. İşte buna romanesk denir." Ve peşinden de ilgili makalede romanesk dünya kuran romancının okuyucuya adeta afyon vererek uyuşturduğu belirtilmiş ve buna "romanesk afyonu" denilmiş. Klasik romanlarda romancının gerçeğe benzer şekilde sunduğunu iddia ettiği düşsel dünyayı okuyucunun sorgulamadan, roman kahramanlarında kendini bulmaya çalıştığından bahsedilmiş ve adeta hipnotize olduğundan. Böylece okuyucunun romancıya göre aldatılmaya ve kandırılmaya hazır hale gelmiş bir müşteri olduğunun altı çizilmiş. Andre Gide'nin ise bu roman türünün karşıtı olduğu belirtilerek onun okuyucusuna aktif bir pozisyon belirlediği hatta örtülü anlatımının altını onun doldurmasını ve kendi bakış açısına göre ele alınan problemler hakkında sorgulamalar yapmasını ve çıkarımlarda bulunmasını istediği vurgulanmıştır. Bundan dolayı Andre Gide, "Bir kitap devamlı bir işbirliği işidir," demiş. Roman bir papazın günlüğü formatında yazılmış, bu teknik ayrıca hoşuma gider. Papaz, hayata yaşadığı olaylar sebebiyle çok uzak kalmış gözleri görmeyen bir genç kızı bir kazadan sonra evine getirir ve onunla yakından ilgilenir; öyle ki bu ilgisi, halihazırda arasının iyi olmadığı eşinin tepkisini haylice çeker. Papazın eşinin tasvirleri romanda en hoşuma giden kısımlardandır, çünkü buralarda yazar, az ama itinalı kelime seçimleriyle kadının ruh hallerini okura başarıyla aktarabilmiş. Olayların peş peşe sıralandığı romanları okurken epey sıkılan ve psikolojik tahlillere meraklı bir okur olarak Papazın eşinin anlatıldığı bu kısımlara ayrı dikkat ettim. Ancak onu geride bırakıp Andre Gide'nin de arzulayacağı gibi ele aldığı problem üzerine eğilmek isterim. Andre Gide, İncil'den fazlasıyla alıntı yapan bir yazar ve bence bu özelliği romana renk ve derinlik katmış zira İncil, metaforu bol olan bir kitap diğer İbrahimi kutsal kitaplara nazaran. Görmeyen kız başlı başına bir metafor zannımca, o, günahı hiç bilmeyen ve bu sebepten ötürü bir ışık olarak nitelendirilen bir idea. Papaz, bu ideaya aşık olur lakin aşkı bence insani olmaktan öte uhrevi. Çünkü Papazın zihnini belli ki bir süredir meşgul etmekte olan günah probleminin üzerine gelen bu kız, hem onun "günaha girmemek için en ideal yolun günahı tanımamak olması" savının yaşayan örneğidir. Aynı zamanda ona aşık olarak günaha girerek savına istemeden kendisi destekleyici bir veri sağlamıştır. Peki günahı veya kötülüğü hiç tanımamak etkin bir çare midir? Zannımca değildir. Çünkü bunun için kendimizi hemen hemen herkesten tecrit etmemiz gerekir hatta bu bile yeterli gelmeyebilir. Tamamen inanılan dinin emir ve yasaklarına riayet edilse yeterli midir? Zannımca yine değildir. Çünkü insan ayrıksı bir varlık, ve karmaşık. İyiyi ve kötüyü yaratır ve bunların sağlanması için karmaşık veya düzenli sistemler kurar, daha etkin olsun diye kendinin kurduğunu unutur veya unutmayı tercih eder ve bir yaratıcı kurgular ancak bu da sistemi bozmasına veya onda sorunlar yaratmasına mani olmaz. Aklıma ufak çocukların yapbozlarla oynaması geliyor: büyük bir arzuyla ve çabayla parçaları birleştirmek için saatler harcarlar ama bitmeye yakın aniden bozarlar hatta ağlarlar ya da bitirdikten sonra bir an için mutlu olup bozarlar. İşte o bir anı yeniden yaşayabilmek için insan, hayatındaki yapbozları bozma ihtiyacı veya yapbozların bozulması ihtiyacını duyar. Papaz, kızın gözlerinin açılabileceğini öğrendiğinde beklenenin aksine üzülür, endişe duyar ve bir süre bunu ona söylemez. Çünkü kendisini görecek ve belki de hayal kırıklığına uğrayacaktır. Daha büyük hayal kırıklığını ise anlattığı şeyleri bizzat gördükten sonra yaşayacaktır belki de, peki bunu kaldırabilecek midir? Tarih gayet iyi amaçlarla oluşturulan ideallerin çokça insanlara hayatı zindan ettiğine şahit olmuştur. Çünkü ideal diye bir şey yoktur ve olmayan bir şeye mutlak inançla hareket edilince mevzu kutsal bir göreve dönüşür. Haliyle buna en ufak uyumsuzluk gösterenler de ya yola getirilmesi gerekilenler olur ya da yok edilmesi gerekilenler olur. Papazın günah problemine ürettiği ideal de bir yıkıma sebep olur, kaçınılmaz şekilde. "Kitabımı bitirir bitirmez noktayı koyup çizgiyi çekiyorum. Kitabıma ekleme ve çıkarma işlemini okuyucuya bırakıyorum. Bunu yapmanın bana düşmeyeceğini sanıyorum. Tembel okuyucuya yazıklar olsun! Ben başka okuyucular istiyorum. Okuyucu kitlesi, kendisinin rahatlatılmasını, tatmin edilmesini, kaygılardan uzaklaştırılmasını ister," demiş Andre Gide. Umarım "tembel bir okuyucu" gibi davranmamışımdır kitabını okurken. Keyifli okumalar..
Pastoral Senfoni
Pastoral SenfoniAndré Gide · Varlık Yayınları · 19674,531 okunma
·
635 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.