Bişeyler karalamayalı çok oldu sevgili dostlarım. Söze nasıl girsem bilmiyorum. Şu an arka fonda hüzünlü bir parça çalıyor. Ağlamamak elde değil. Artık ağlamak da çare değil acılarıma. Acılarım diyorum beni ben eden şeyler onlar aslında. Ama bazen ağır geliyor, kaldıramıyorum bilmem kaç gece uyanmamak için dua edip uyudum. Lakin bi işe yaramadı. Her şey geçer derler ya o külliyen yalan. Geçmeyen çok şey var. En büyüğü de en sevdiğiniz insanın ölmesi. Bir daha geri gelmeyecek olması çok acı be. Başta gidişini kabullenmek istemiyorsun. Ardından da geri gelmeyecek olmasını.. Ve diğer acılara gelecek olursak en güvendiğiniz insanın size yaşattığı hayal kırıklığı yani hiç gitmem diyenlerin bir anda çekip gitmesi. Hani derler ya gidene mi zor kalana mı diye kalana zor çünkü giden kalanın kalbini paramparça edip gidiyor. Kalan unutmak için her şeyi deniyor ama ne çare.. Kalan o küçücük kalp kırıntısına koca bir sevdayı gömüp yaşamaya devam ediyor hiç istemese bile.. İnsan defalarca ölürmüş hayatı boyunca, en sevdiğini toprağa verdiği gün, acı içinde kıvranırken yapayalnız olduğunu anladığı an ve daha binlercesi.. Diyeceğim o ki bize bizden daha büyük zarar veren yok bu hayatta. O kadar acımasız oluyoruz ki bazen kendimize karşı en büyük yaşam kaynağımız olan umudu bile tek seferde söküp atıyoruz hemde hiç gelmeyecekmişçesine. Çünkü hiçbir şey iyileştirmiyor yaralarımızı bi yerden sonra. En yakınımızdaki insan bile derman olamıyor neden biliyor musunuz çünkü pes etmiş oluyoruz artık. Bizimkisi basit bi yorgunluk değil içten gelen sızlatan bi yorgunluk nasıl anlatılır bilmiyorum. Öyle bir his ki kelimeler kifayetsiz kalıyor. Çok uzattım biliyorum ama anlatmak, yazmak kadar iyi gelen bir şey yok bu aralar öyle doldu ki içim artık kalbim acıyor ve bu acı çok derinde geçmek bilmiyor bi türlü...