Gönderi

Önsöz
İşte bu küçük kitapta boyut, uzay, yüzey, düzey, çap, yarıçap, kesek, kesit, yay, çember, teget, açı, açıortay, içters açı, dışters açı, taban, eğik, kırık, çekül, yatay, düşey, dikey, yöndeş, konum, üçgen, dörtgen, beşgen, köşegen, eşkenar, ikizkenar, paralelkenar, yanal, yamuk, artı, eksi, çarpı, bölü, eşit, toplam, oran, orantı, türev, alan, varsayı, gerekçe gibi terimler hep bu amaçla Atatürk tarafından türetilip konmuştur. Atatürk eleştirileri daima memnunlukla karşılamış ve ortaya koyduğu yeni sözcük ve terimlere bir deneme hakkı tanıdığını belirtmiştir. Amacı daima "daha uygun"a doğru ilerlemekti; önerilen değişiklikleri haklı görünce hemen benimserdi. Atatürk'ün ortaya koyduğu terimlerden birtakımı bugün kullanılıştan çıkmış, yerlerini "daha uygun"lara bırakmış olabilir, tümey açı yerine tümler açı ile bütey açı yerine bütünler açı'da olduğu gibi. Atatürk ilke adamı olduğu için bunları hoş görecek, hatta sevinecekti, yeter ki ortaya koyduğu ilke sarsılmasın ve yine zâviyetân-ı mütekabiletân-1 dâhi- letân (=içters açılar) gibi terimlere dönülmesin. Bu kitap başka bir önemli gerçeği de tanıtlamaktadır. Atatürk, III. Türk Dil Kurultayı'nda bir "dil felsefesi kuramı" olarak Güneş-Dil Teorisi'ni ortaya koydu. Kimi çevreler bunu, Türkçeyi arıtma çığırından Osmanlıcacılığa geri dönüş için Atatürk'ün yaptığı bir "manevra" sandılar. Bu kitap bu sanının yanlış olduğunu kesin olarak ortaya çıkarmaktadır. Eğer bu sam doğru olsaydı, III. Kurultay'dan hemen sonra yazdığı bu yapıtında, Atatürk, koyu Türkçeciliği bırakır, Osmanlıcada kullanılagelmekte olan terimleri Güneş-Dil Teorisi'ne göre birer birer çözümler, bunların öz Türkçe olduğunu "tanıtlar" ve bu zahmetlere girmezdi. Atatürk bu nitelikte bir önder değil, içten, özden, yüreği açık bir Ata idi, kılıcı ile ulusunu kurtaran, kalemi ile de onu yükselten. A. Dilaçar Ankara, 10.11.1971 Türk Dil Kurumu Başuzmanı
·
19 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.