Gönderi

KIRILMA GÜNLERİ 1.GÜN
Hani içinden bir şey gider ya o bir şeyin açılı mı şudur içinden sen gidersin dostlar gider hayallerin gider insanlığın gider hayat denen uzun yolunun kandilini yakarsın puştluğun da ki ufuk çizgindir ne o beklediğin büyük gün gelir nede gelse bile orada sen dahil olmazsın türkü gibisin sen ruhum dağlara koşmak istersin denize tutulmuşsun sen kendini ne zannedersin kokuşmuş bir topluma papatyalarını neden koparırsın netice belli bir koltuk üstünde gün saymak. Ne başımıza geldiyse suskunluğumuzdan geldi geçmişe bakıp küfrediyoruz zamanında olsaydı öyle yapmayacaktım geçmişte ki zaman sanki onun zamanı değil kendi depreminden depremzede artık anlamış palavrasındaki geleceği geleceğin hain bekçisi seni gidi kantırıkçı ikircik ruhu sen geçmişinden de geleceğindeki korkaklığının zamanın efendisi . Yankısından sesini duymayandan medet aradığın yerde gökyüzünden kurtuluş beklemek kafesinde mutluluk duyanlar, acı tarafı kafeslerin kapıları açık, unutmak en anlam verdiğim duygu biçimi en fazla ihtiyaç duyduğum husus ayıplarını tülle örtülenler sakalın arkasından kirli ayinler mezar taşına dökülen kirli gözyaşları bir kişinin mutluluğu için bin kişinin ölmesi milyonların izlemesi baktım sisteme dahil olamıyorum lakın unutamıyorum ruhumu cehennemde bir tur gönderiyorum yani yürek yol ayrımında bir taraf yaşayanların cehennemi diğer taraf maskelerin gülücü kan emici görünüşün cehennemi tercih Araf'ın gelgit temsilcisi olmayı tercih ediyorum ölüyorum. Ah o geceler yok mu unutmak istediklerimi ısıtıp ısıtıp aklıma getiren uykusuzluktan uykuya bilinçsiz bir biçimde uyuturken bir kerede uğraştırmadan küfrettirmeden uyusana be meret ama yok ancak bilincini yakarak yıkarak uykuna merhaba. Geberiyorum ulan hissiz aylak emanet nefesimin acısı batıyor, seni bıraksam kendime, çıldırır durur benliğimin toz zerresi seni tutsam kalbime ey imanın nurunun efendisi onların ki aşka da biz maşuk değil miyiz bizim uykusuzluğu muz Rabbe duyulan aşk değil midir onlar Rumi olur da biz yok mu oluruz onlar başını tepsi de koyar da biz kaçar mıyız onlar divane de biz pervane değil miyiz bizim aşkımız Huda'dır. Sorunlar bana demiş ki yazmışta yazmış ne başını bulmuş nede sonuna varmış onların ki iki hoşluk bir dalkavukluk eğilenleri sevmeyin dostlar onlar ne yerdeki zemini görür ne gök tekini anlar onlar hep eğri görür gerçeği "Hakikat "le karıştırır gerçeği zamanla değişir maddenin hali değişir. Newton yanılır, evrim başkalaşır gökyüzünün yörüngesi sapar sayılar yer değiştirir gerçek dediğin şey başka bir gerçeğe hizmet veren olur ama ve-lakin hakikat her şeydir ve tektir iyi hakikat dır güzel hakikat. Desem ki sevgi yığınlığın da yeşermiyor kalmışız gün ışığında şalkın da yalnızlığın gönlünde açan gülün dikeni ne gülü incit nede dikenini unut, olsun evinim hayalimin yeli ol, ben biliyorum ki yalanın toprağıdır doğruluk, uyanış yakındır bir ninnidir iyilik ve kötülüğün savaşı, konuşuna bakın hele kimmiş, buyruğunda sallamış küçük bedenli ölümün doymak bilmez hükümdarı. Kırılıp kalan yine ben olurum, söyledikleri mi yine ben unuturum, kanarım özgürlüğün barışın devrimine yalnız kapımın onlara açık olduğunu bilirim, lakın kırar beni en kötüsü kursağımda bırakır yarım bırakır bağır bağır, ruhum bir tek o kaldı elinde anlamaz kimse seni zaten uğraşmazlar. İçine çekmek gibi hava ol değer bilinir mi? ancak nefessiz kalınca akla gelir, ya da gökyüzü ol kalınca karanlıkta seversin maviliğin korkusuzluğunu, ne zaman dizlerinde derman kalmaz koşmayı hayal edersin, yani demem o ki kimse, hatta olmazsa olmazlarını bile anlamazlar. O yüzden çokta azın yanındaki çoğu, az oranlarını yarıştırma ben galiba eskiyi özledim, uğurlamak gelmiyor içimden eski zamanın yürekli saatleri, terk etmek istemiyorum ekmeğimin oyunundaki yediğimin lezzeti, çölümün bir tek yeşilliği, çocuklar şen eski zamanımda gülümsüyorlar, yıkık şehirleri, kor yangını yok, düşünmek lazım yaşamak için eskiden ekmeğe muhtaç olmak, şimdi selama muhtaç olmak bu yüzden dargınım. Mide doyardı da, işte insanlığın sevgisine aç kalmak doyurmuyor, bu zamanda giderim varlığımın sonsuzluğuna dönüşüm uçurtmalarla, yaşıyorum her mevsim diriliyorum hayallerimi duvarlara tırnaklarımla kaza kaza, kanada kanada, çiziyorum düşlerimi gözlerim öyle kala kala, kalıyor bir ıslık çalarım düşlerimin yanında geçer, bunlar da geçer dar ağaçlar da giden dostlarım, bu senelerde geçer Eylül ayında karanlığında kitap kokusunu çekerim içime, dostum adınızı koyarım her bir düş güvercinime ben tükenmem ben denize anlatırım o da dinler, hatırlatırım bekçisi olduğum vicdanıma uzak değilsiniz koynumda uyuturum sizi.Neek
·
121 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.