Gönderi

96 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Aylar sonra yeniden History of War dergimizi okuduk. Aynı zamanda dergi, yılın da son sayısı. Daha anlatılacak çok konu var, tek konuyu 1 yıla 4 sayıya böldük adeta ve aralara başka konular sıkıştırdık. Oldukça da merakla okuyorum bu seriyi ve dergiyi. Uzun yıllar devam ettiği müddetçe de okuyacağım gibi duruyor böyle kaliteli ilerlerse. Gerçi 1 Aralık’ta yeni sayı yayımlandı (Napolyon Kapaklı) ama Aralık-Ocak-Şubat serisi şeklinde olacağından bu dergi için yılın son sayısı bakışındayım. Diğer dergiyi okumam gelecek yılın Şubatını bulur zaten. Evvela NATO üzerinden başlıyor dergimiz. Nasıl oluştuğu, hangi nedenle kurulduğu, oluşum sürecinde yaşananlara kadar kısa kısa başlıklar altında resimlerle desteklenmiş biçimde inceliyoruz. Arada değinilen Kore Savaşı ise çok önemli. Çünkü burada ölen 50000 ABD askeri anılırken hayatını kaybeden 600000 Çinli -büyük ihtimalle- siyasi sebeplerden dolayı asla bahsedilmiyor. 600000 kişinin ölümünün görmezden gelinecek hiçbir noktası yoktur. Diğer ülkelerdeki yaşanan iç savaş, isyan ve çöküşler ise belgesel tadındaki bu bölümde değinilen diğer noktalar olarak karşımıza çıkmakta. Perde gerisinde bu sürecin aslında çok daha evvelden, Batı devletlerinin Doğu’da Rusya karşısında ayakta kalmak ve bir savaş tehdidine karşı birleşmek için çeşitli anlaşmalar yapması ve en son NATO şeklinde ortaya çıktıları şeklinde bir değerlendirmesi yapılıyor ki bu duruma da sonuna kadar katılıyorum. Asıl ilgimi çeken ise BÜYÜK TAARRUZ yani bizlerin var olma mücadelesi ve aynı zamanda Türklüğümüzün gururu ve şanının dergide yayımlanmasıydı. Eğer bu büyük harp olmasaydı kimimiz Ermeni, kimimiz Yunan, kimimiz de farklı milletlerin isimlerini taşıyor olacaktık. Bilinçli yahut bilince ihtiyacı olan herkesin bilmesi gereken en temel olgu bu harbin bizler nezdindeki büyük önemidir. Çünkü tüm umut ve ümidini geçmiş yıllarda cephede terk etmiş, uyandığı andan uyuyabildiği kısacık zamana kadar geçen süreyi ölümü bekleyerek geçirmiş bir millet, var olma mücadelesini sonuna kadar desteklemiş ve ülkenin üstündeki o kara örtüyü adeta parçalayarak bu savaşla atmıştır. Tabi bunda dünya savaşında verilen mücadelenin kadrosunun elde olması ve bunların akıllı insanlar olması da çok önemlidir. Beceriksiz adama su şişesi versen kapağını açamaz, bu insanlar bir milletin kurtuluşu için mücadele ediyorlar. Yetenek ve inanç birleşince de ortaya çıkan tablo işte budur. Bir diğer konu ise Erwin Rommel’e ayrılıyor ki bu adam için evvela şunu söyleyelim. Bu mareşal oldukça soyludur ve düşmanları dahi kendisine büyük saygı duyar. Gerek dehası gerek davranış biçimi gerekse de rakiplerine karşı olan soylu davranışlarıyla hatırlanmaktadır. Sanırım en büyük başarılarından biri de 7 günde 320 km -savaşarak- ilerlemesi olabilir. Tamam bizim tarihimizde karadan yürütülen gemiler de var ama burada bir insanın başarısını göstermek, amacımız. Çünkü askerleri tarafından çok sevilen birisi ve bu sevgi ona koşulsuz bağlılık sağladığı için havada karada, çölde denizde tüm askerler onun peşinden sevgiyle gidiyor ve o başarılı oluyordu. Tanıdık sayesinde bir yerlere gelip de başarılı olan tek kişi olduğu için Rommel’i övüyoruz arkadaşlar. Nasıl olduğunu dergide bulabilirsiniz. Çöl Tilkisi efsanesi oluşu kadar yönettiği ordunun da en ön safında askerleriyle beraber savaşması, geride beklememesi onun en bilinen özelliklerinden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Demir Çağının en büyük ordusu, savaş makinası olan Asurlular da yine bahsedilen konular arasında. Savaş özelliklerinin yanı sıra savaşçı özelliklerinden de bahsedilmiş. Ancak ondan sonra bahsedilen En İyi 10 Keskin Nişancıyı anlatan konu en çok ilgimi çeken 2 numaralı konu olarak bahsedeceğim bir konudur. Çünkü burada kendini dünya tarihine yazdırmış, askerlik konusunda uzman, emekli olunca kazalarla öldürülmüş ve benzeri pek çok insan görüyoruz, okuyoruz. Chris Kyle, Chuck Mawhinney, Simo Hayha (efsanelerden biridir), Nicholas Irving, Lyudmila Pavlichenko (muazzam bir başarı örneğidir, Bitva za Sevastopol filmini tavsiye ederim), Carlos Hathcock, Vasily Zaytsev, Ivan Sidorenko (Sovyet tarihinin en etkili –500 ölüm- keskin nişancısıdır), William Billy Sing (bu bölümde tarihte ilk kez gördüğüm bir fotoğraf karesi de bulunduğundan bu bölüme ısrarla bakılmasını tavsiye ediyorum, bir Türk askeri göreceksiniz), Franciz Pegahmagabow ise bu keskin nişancıların isimleri. Tarihini merak ettiğim, insanlarının sıcakkanlı oluşunu beğendiğim İspanya özelindeki inceleme de okunmaya değerdi. Dergide ise 10 savaşla İspanyol tarihini inceliyoruz. Ben bu savaşların adını yazacağım, detayını meraklı okuyucularımıza göndereceğim derginin bu sayısıyla beraber bırakıyorum: 17 Temmuz 711 – Guadalete Muharebesi, 16 Temmuz 1212 – Las Navas De Tolosa Muharebesi, 01 Mart 1476 – Toro Muharebesi, 13 Ağustos 1521 – Tenoktitlan Kuşatması, 07 Ekim 1571 - İnebahtı Muharebesi, Temmuz 1588 - İspanyol Armadası (tarih olarak bulunmazsa İspanyolların İngiltereyi başarısız olan bir istila girişimidir), 19 Mayıs 1643 – Rocroi Muharebesi, 10 Aralık 1710 – Villaviciosa Muharebesi, 09 Aralık 1824 – Ayacucho Muharebesi, 16 Kasım 1938 – Ebro Taarruzu. Dergimizin genel hatlarıyla yine merak uyandırıcı ve çok önemli konulardan bahsettiği aşikar. Aynı zamanda beni çok etkilediği ve bu yüzden sindire sindire okuduğumu da eklemeliyim. Uzun zamandır beni bu kadar etkileyen bir dergi okumamıştım. Tabi bunda hazırlık sürecinin de büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. İyi bir gece ve iyi bir kapanış olduğuna inanıyorum bu dergiyle beraber. Dileyen arkadaşlara bu sayı ve daha evvel yayımlanan sayıları göndereceğimi ekler, hepimize iyi okumalar, huzurlu geceler dilerim..
History of War - 4. Sayı
History of War - 4. SayıHistory of War Türkiye · Doğan Burda Dergi Yayıncılık · 202244 okunma
·
119 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.