Gönderi

Şimdi beni dikkatle dinle, sözlerimi aklının en korunaklı yerinde sakla ve sakın ama sakın unutma! Yolculukların en çilelisi aşk için yapılandır. Ve zorluk ne kadar artarsa aşk o kadar kıymete biner, o kadar anlam kazanır, o kadar vaz geçilmez bir hal alır. İşte o benzersiz yolculukta amacına ulaşmak için benim sözlerime ihtiyaç duyacaksan, benden işiteceklerin en büyük kılavuzun olacak. Sana uyman gereken beş şarttan söz edeceğim, inanman gereken beş hikmetten, unutmaman gereken beş kelamdan. O kelamlar ki aklını diri tutar, yüreğini temizler, ruhunu tamamlar, bedenini güçlü kılar. Rüyandaki o kızı ancak bu beş hikmet sayesinde bulabilirsin. Beş kelamın ilki kararlılıktır. Rüyandaki kıza kavuşmak elbette kolay değil. Böyle bir kızın varlığını kanıtlamak zorundasın öncelikle; hem kendine hem de sana inananlara. Çünkü bir rüyanın peşindesin. Girdiğin sokaklardan eli boş dönebilirsin, çaldığın kapılar açılmayabilir, açılsa bile aradığını bulamayabilirsin, her çaban hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. "Ne yapıyorum ben?' demeyeceksin. Burada ne işim var' demeyeceksin. 'Bunca zamandır boşuna uğ- raştım' demeyeceksin. Güçlükler seni asla yıldıramayacak, aksine, karşılaştığın zorluklar hevesini artıracak, isteğini kamçılayacak, iradeni sağlamlaştıracak. Ne olursa olsun asla vazgeçmeyeceksin. Kafan karışabilir, bedenin yorulabilir, kararsız kalabilirsin. Herkesin başına gelebilir bunlar. Uzun ve çetin yolculuğunda bunların hepsiyle karşılaşabilirsin ama asla vazgeçmeyeceksin. Vazgeçmek, yenilmektir; dayanmayı bilemeyenler, inatla yürüyemeyenler, kararlı olmayanlar hiçbir zaman kazanamazlar. İkinci kelam cesarettir. Unutma, hayat cesurları sever. Başına gelebilecek her türlü belayı göze almalısın. İster teke tek kavga olsun, ister karşına bir ordu çıksın bileğin sağlam, yüreğin pek, iraden direngen olmalı. Ama şunu da aklından çıkarma, cesaret ancak haklı olduğun zaman bir anlam kazanır.. Kötülüğün emrine girmiş bir kılıç zorbalıktan başka işe yaramaz. Başkasının haklarını gasp etmek için gösterilen cesaret zulümdür. Zulmün, sevgiyle de aşkla da alakası yoktur. Zalime boyun eğmek ise ancak alçakların harcadır. Alçaklar belki daha uzun yaşarlar ama kötülüğe boyun eğmeyen bir insanın onurlu hayatının yanında son derece yavan bir ömür sürerler. Ki onların aşkları da sevgileri de lanetlenmiştir. Dokundukları ne varsa hepsini mahvederler. Üçüncü kelam tutkudur. Evet, tutkulu olmalısın. Her düşüncen, her duygun, her davranışın yüreğinden gelmeli, damarlarındaki kan alev alev yanmalı, bedenin bir yay gibi gerilmeli. O tertemiz, o saf, o masum istekle sımsıkı sarıl- malısın idealine. Sadece o gizemli kente gitmek, o büyülü kızı bulmak değil, bizzat bu arayışın kendisi bir tutkuya dönüşmeli. Bu arayış, hayatının anlamı olmalı. Çünkü hayatın anlamı, hayatın anlamını aramaktan başka bir şey değildir. Anlam peşinde koşmayan insanlar neden, niçin, nasıl yaşadıklarını bilmezler. Akılları ve yürekleri bedenlerine ağır gelir, bir an önce kurtulmak isterler onlardan. Çünkü düşünmek yorar onları, çünkü hissetmek tedirginleştirir, çünkü sevmek ruhlarını altüst eder. Hayalini gerçekleştirmek istiyorsan onlara benzememelisin, etinle, kemiğinle, dişinle tırnağına, yani bütün benliğinle kendini bu arayışa adamalısın. İşte o zaman neden yaşadığını, neden yeryüzünde bulunduğunu anlayacaksın. Dördüncü kelam iyiliktir. İyilik yoksa insan da yoktur, tipki kötülük gibi. Insan iyilik ile kötülüğün birleşmiş halidir. Insan ruhu bu ikisinin sarayıdır. Biri olmadan öteki olmaz. Mesele karar anında senin hangisini seçeceğindir. Eğer kabbin temizse, hayatın onu kirletmesine izin vermediysen, eğer aklını cahillikten korumayı öğrendiysen, eğer iraden iyiliği seçebiliyorsa, işte o zaman kötülük bir köşeye siner. Ama sadece o an için, başka bir karar anında bütün cazibesiyle yeniden çıkar karşına. Ve şöyle der: 'Bak ben eğlenceliyim, seni sınırlamam, istediğin her şeyi yapmanı sağlarım. Bak, ben gücü temsil ediyorum, zayıflık gösterme, sen ötekiler gibi aptal değilsin, kendini düşün. Fırsatları kaçırma. Benim yolumdan git, mutlu olacaksın.' Evet, her zaman işte böyle der kötülük ve her aşamada aklını çelmeyi dener. Onu mutlaka yenmelisin, sadece dışarıda değil, bizzat kendi içinde yenmelisin. Kötülüğü ruhunun en dibinde, sinip kaldığı o en karanlık köşede tutmayı başarabilmelisin. Bir insanı başka bir insana bağlayan en sağlam bağ iyiliktir. Zorbalıkla, güçle, dayatmayla bir insana birçok şey yaptırabilirsin. Ama sevgisini, saygısını, hayranlığını kazanamazsın. O sebepten, kötülük ne kadar ilginç, ne kadar cazip olursa olsun iyilikten ayrılmamalısın. Seni o büyülü kıza götürecek olan yol iyiliktir. O kızı sana bağlacak olan da iyiliktir. Beşinci kelam özgürlüktür, en önemlisi de budur. Elbette öteki dört kelam da önemlidir ama özgürlük yoksa hiçbirinin anlamı yoktur. İnsanı öteki canlılardan ayıran en önemli duygudur özgürlük. Çünkü esareti yaratan da insandan başkası değildir. Özgürlük yoksa ne yediğin yemeğin tadını alırsın, ne çiçeklerin mis kokularını duyarsın, ne doğan güneşin güzelliğini fark edersin, ne karanlıkta Işıldayan yıldızlar mutlulukla doldurur içini, ne uçsuz bucaksız denizler huzur verir, ne gümrah ormanların yeşili şenlendirir gönlünü. Özgürlük yoksa ruhun daralır, bedenin hastalanır, mutluluk küser sana. Kimileri aşkın esirlik olduğunu söyler, doğrudur ama bu gönüllü bir esirliktir. Aşık olduğun için özgürlüğünden vazgeçmek seni yüceltir ama sevdiğin birinin yaşamını sınırlamak seni alçaltır. Başkasının hayatını zindana çevirenler, farkında olmadan kendilerini de o duvarların arkasına sokarlar. Çünkü her mahkumun bir gardiyana ihtiyacı vardır. Asla sevdiğin insanların gardiyanı olma. Ne yaparsan yap, kimsenin özgürlüğünü zorla elinden almasına izin verme; ne yaparsan yap, başkalarının özgürlüğünü elinden alma. Aşık olduğun birine bunu asla yapma!"
·
108 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.