Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Saçmalama Seansı, Vol1:Donuk Günler
Ben Donuk. İsmimi bilmek istersiniz diye düşündüm. Madem dinlemeye geldiniz o kadar yoldan, böyle başlamak iyi olur herhalde. Kötü de olsa önemli değil aslında. Bu benim hikayem ve ben, böyle anlatmak istiyorum. Her şey sebebini anlamadığım bi şekilde doğmamla başladı. Herkes gibi. Bariz ki hepimizin bu koca tiyatroya belli giriş ve çıkışları var Şekerpare amcanın da dediği gibi. Siz kim olduğunu bilirsiniz sanırım, çünkü gerçek ismini bilen yok. Ah sanırım... Şeykspareydi şimdi hatırladım. Hepimizin giriş çıkışları belli ki isteklerimiz dışında oluyor ve bir bakıyoruz ki kendimizi bu vücut denilen kafeste bulmuşuz. Düşünsenize ruh olarak dolaşsaydık, beden denilen şeyin bizi küçük düşüren basit ihtiyaçlarına maruz kalmazdık ve dünya bence daha güzel bir yer olurdu. Ama ne biz ruhuz ne de dünya sandığımız gibi bir yer. Bu beden kafesine tıkıldık bir kere ve sonsuz bir tünelde tırnaklarımızı kazıyarak ilerliyoruz. Söylediğim gibi her şey doğmamla başladı. Cevaplarını bilmediğim birçok sorunun kafamda dönüp durduğunu söyleyebilirim, koca bir bilmiyorum ile şereflendirildik. Bu yüzdendir ki koca bir belirsizlik içinde yaşıyoruz. Ve bu belirsizliği biraz anlamanızı istiyorum sadece. Yılları artık saymıyoruz, dedemin dedesinin söylediğine göre artık o kadar zaman geçmiş ki insanlar saymayı bırakmış. Güneş denilen şey olduğunu tahmin ettiğimiz çürük, yeşilimtırak, ampul bile o kadar sıkılmış ki destanlarda ve masallarda anlatılan gibi parlak ve sıcak değil. Her yer karanlık, çürük ve çok soğuk. Hiçbir şey iyi değil. Kendimi o kadar çok güzele, iyiye inandırmaya çalıştım ki. Filmler izledim kitaplar okudum, ama artık Aamir Khan'ın 'All is well' demesi bile beni inandırmaya yetmiyor. Her şey iyi falan değil dostum, eğer sen de buralardaysan. Sayıları tam hatırlayamadığımdan emin konuşamıyorum ama 53 kuşak öncesi atalarımızın bize bıraktıkları ağaçlardaki notlara göre, ki artık eskiye göre daha az yaşıyorlar, çürük brokoli yüzünden çünkü ışık saçmıyor, o notlara göre 53 kuşak öncesi bazı çok zengin insanlar sadece soylu insanları da alarak dünyayı terk etmişler. Başka bir gezegene gitmişler. Onlardan bir daha haber alınamamış. Bize bu çirkin dünyayı bırakıp gitmişler. Gitmeden önce de dünyanın neresinde olduğunu bilmediğim çivisini çıkararak. Ne kadar komik. Dünyanın çivisi mi varmış sanki. Böylece biz onların bu hale getirdiği dünyaya bir nevi mahkum olmuşuz. Onca kutsal kitap, ideoloji, düşünce zavallı bizlerin burada ne yaptığını çözmeye uğraşmış ve onların bu düşünceleri sayesinde ben de düşünce denizine balıklama atlayıverdim. Düşündüm ve bazı şeyleri anladım dostlarım. Dünya çok karmaşık bir yer. Ölüm çok karmaşık, biz çok karmaşığız. Her şey çok karmaşık. Onca düşünce bana fikir verdi vermesine ama tamamen kendime yakın bir şey bulamadım. Ta ki 5 gün önce karşımda Vivaldiyi görene kadar. Nereden tanıdığımı sormayın, ağaçsayarlarda İtalyan bir bestekar olduğu yazıyordu ve bir sürü de resimleri vardı. İşin tuhaf tarafı, Vivaldi'nin burada ne işi var? Hem de ismi Vivaldi falan da değil, bizimkiler ona Şalgam diyorlar. Herhalde kızıl olduğu için bilemiyorum. Ek olarak ismini bilmediğim ama dünyaya izler bıraktığını bildiğim kişileri de gördüğümü hatırlayınca düşüncem netleşti. İnsanlar buraya yeniden gönderiliyordu. Bunun üzerine benim gibi günün 25 saati uyuyan birini bile uyku tutmadı ve düşünüp durdum. Ve kendimce cevabı buldum. Sonuç şu ki arkadaşlar cennet ve cehennem diye kavramlar bizlerin onları nasıl tanımladığına bağlı. Her şey bu beden tutsaklığından çıkmakla ilgili. Ve cennet ve cehennem sizi bir yerde beklemiyor. Cenneti bilmem ama asıl cehennem burada. Ayaklarınızın altında. Bu ikilem, bu belirsizlik cehennem. Belli ki bunun sebebi de önceki hayatlarımızda kötü biri olmamız bilemiyorum. İyi bir yeri hak etmedik ve buraya tekrar sürüldük. Elbet bir gün yeniden öleceğim ama buraya yeniden gönderilecek miyim emin değilim. Bazı dindarların dediği gibi değildir belki de. Belki dünyada bir sınav değil de iki sınav hakkımız vardır. Belki de kendimizi fark edene, dünyayı gerçekten anlayana ve kendi doğru yolumuzu bulana kadar buraya gönderilip duracağız. Bu yüzden kıyamet hiç kopmadı. Bu süreç kıyametin ta kendisi, benim deyimimle de bi' nevi cehennem. Ama korkmayın, belki hayatınızda o çürük güneşe rağmen güzel çiçekler açıyordur, ve siz de hayatı güzel buluyorsunuzdur. Ve bu sayede bir daha buraya gönderilmezsiniz, bilmiyorum. Her şey bu cehennemde cennetinizi bulmakla ilgili. Görüyorsunuz. Ama asıl söylemek istediğim şu ki: düşünün. Düşünün ve yolunuzu bulun. İnsan da su gibi aksın ve yolunu bulsun. Benim gibi donuk kalmayın, ne yapayım ama dünya soğuksa. Yolunuzu bulun dostlarım yoldaki çivilere de dikkat edin, malum dünyanın çivisi çıkmış. Bana da üzülmeyin belki ben de doğru yolumu bulmuşumdur kim bilir. Gidip bir Vivaldi'ye sorsam iyi olur. Pardon Şalgamdı değil mi... Vivaldi'den Şalgam'a, nasıl bir günah işledi kim bilir. Bahtsız ruh. Belki bir anda esinlenir de kış sonatını bestelediğini hatırlayıverir, şansım yaver giderse. Ah şu çürük güneş kış günleri, en güzel kış sonatıyla çıkar!
·
65 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.