Gönderi

520 syf.
9/10 puan verdi
·
109 günde okudu
Kendine gel... Sen Martin Eden'sın demek isterdim...
Jack London
Jack London
Jack London Martin Eden'ı 1909 yılında yarı otobiyografik bir roman olarak kaleme almıştır. Martin Eden bir aşk romanı gibi başlasa da aşkın gücü ile yola çıkan alt sınıftan bir gencin burjuvaziye olan hayranlığını ve kendini üst sınıfa dahil etme çabasını okuyoruz. Kurtardığı gencin evine giden Martin, gencin ablasına aşık olur ve onunla arasındaki uçurumları kapatmak için okumaya, araştırmaya başlar. Ruth'a olan aşkıyla kendi sınıfından ayrılan Martin bir süre sonra hayran olduğu burjuva sınıfının ne kadar sığ ve bayağı olduğunu tiksinti ile fark eder. Yaşadığı birçok hayal kırıklığına rağmen asla yazmaktan vazgeçmez.Ünlü bir yazar olma hayaliyle aç, susuz ve uykusuz günler geçirir. Defalarca takım elbisesini ve bisikletini rehine olarak veren Martin'in yazdığı hiçbir hikaye dergiler tarafından rağbet görmez. Asla pes etmeden yazmaya devam eder. Ta ki bir gün bir hikaye kabul görene kadar. İşte bu süreç aslında Martin'in Ruth dahil herkes tarafından terk edildiği, toplumdan tamamen dışlandığı bir döneme denk gelir. Yazdıkları her geçen gün hayranlık uyandıran Martin asla yeni bir hikaye yazmaz. Eskiden yazdığı her ne varsa yayınevleri tarafından yüksek meblağlara alınmıştır ve artık Martin çok zengin ve tanınan bir yazardır. Onu terk eden herkes, onunla aynı sofrada olmak için yarışır. Oysa asıl ihtiyaç duyduğu zamanlar açlık ve sefalet dönemlerinde yazdığı o hikayelerin olduğu zamanlardır. İki yüzlü insanların gösterdiği ilgiyi zihninde anlamlandıramaz. Sürekli aynı soruları sorar kendine. "Ben hiç değişmedim aynı Martin'im ve o yazılar daha önce yazılmıştı" der. Toplumsal iki yüzlülüğü ünlü ve zengin bir yazar olma hayalini gerçekleştirdiğinde fark eder. Ne geldiği sınıfa ne de olmak istediği sınıfa ait hissetmez artık. Uğruna her şeyini feda ettiği ve olması için çok mücadeleler verdiği "yazar" olmuştur artık. Kurduğu hayal gerçekleşmiştir ama artık yaşamak için bir anlamı kalmamıştır. Çünkü bu hayal, etrafındaki insanlarla arasındaki tüm bağı koparmıştır. Hem sınıf farklılığının hem de her sınıfın kendi içindeki iki yüzlülüğünü gösteren güzel bir kitaptı. Jack London okumayı seviyorum Kendi hayat hikayesinden alıntılar olduğunu bildiğim bu kitapta eleştirdiğim bazı noktalar var elbette. Ünlü bir yazar olma serüveni, açlık çekişi, tek başına kalışı, bir yerden sonra sadece kendisinin inandığı bir sürece girdiği dönemin fazlasıyla uzatıldığını düşünüyorum. Bunca çilenin sonucunda hayallerine kavuşan ve asıl hayal kırıklığını o zaman yaşayan bir yazarın duygularına daha az yer verilmesi ve bu duygu durumunun yazarın sonunu hazırlayan bu kadar önemli bir olayın anlatımının kısa tutulmasını da eleştiriyorum. Sürekli yazılarının reddedilmesine içerleyen ve yayınevlerinin, editörlerin hiçbir şey anlamadığını, gazeteciliğin bayağılığını eleştirriken, sadece iyi bir yazar olmanın tanınabilirlik olacağını zannediyor olması da eleştirdiğim diğer konu. Ruth ile yaşadığı aşka gelince. Burjuva sınıfının kendi içinde kuralları olan ve o kurallar ile ilişkilerini sürdüren insanlar olmalarına rağmen yine de Martin'i severek kendi sınıfına sırt çevirmiştir. Tabii ki Ruth'un eleştirileceği yerler çok fazla. Edebiyat okumuş biri olarak Martin'in yazılarını sadece yayınlanabilir olması ile değerlendirmiş ve onun edebi zenginliğini görememiştir. Farklı bakış açılarıyla hayata bakmayı asla öğrenememiştir. Ama şu var ki; beş parasız, geleceğe dair hiçbir garanti vermeyen ve sadece "beni bekle, bana şans ver, yazar olacağım, çok zengin olacağım" diyen birisine hangi kız veya hangi aile ne kadar güvenebilir? Burada Ruth'u ve ailesini ne kadar suçlayabiliriz? Tabii ki bu eleştirim sadece bu konuyla alakalı. İki yüzlü tavırlarını kesinlikle eleştiriyorum. Çıkarcı, bencil ve sadece güce tapan ilişkileri mide bulandırıcı geliyor bana da. Burjuva sınıfının iki yüzlülüğünü her ne kadar eleştirsek de alt sınıfında içinde eleştiriye açık birçok konu var. Mesela Maria Martin'in eskiden çamaşır yıkayan biri olduğunu hissettiği anda ona duyduğu saygıyı kaybetmiştir. Çıkan yalan gazete haberinden sonra esnafın Martin'e gösterdiği tepkiyi de unutmamak gerekir. Burjuva sınıfından ne kadar dışlansa da asıl kendi sınıfından gördüğü tepki bence daha ağırdır. Yani her iki sınıf için de söylenecek bir şey varsa o da gücü elinde tutanın her ne olursa olsun kabul göreceği ve düşenin dostu olmayacağıdır. Ayrıca okuduğu onlarca kitap, kafa yorduğu felsefe ve psikoloji ve gözlemleri ile kendisini geliştirmiş olan Martin'in, yaşadığı hayal kırıklığı sonucu böylesine pes etmiş olmasını da anlamlandıramıyorum. Güçlü bir karakterin, sağlam bir psikolojinin ve ayakları yere basan fikirlerin sahibi olan bir insanın daha kendi sorunuyla baş edemiyor olması da üzücüydü.
Jack London
Jack London
Martin Eden
Martin Eden
Martin Eden
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202393,1bin okunma
·
46 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.