Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

768 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Emile - Bir Çocuk Büyüyor
(Spoiler içerir) Jean-Jacques Rousseau, Emile, Ou L’education/Emile ya da Eğitim Üzerine, İş Bankası Kültür Yayınları, Türkiye (Birinci basım 1762) 1712 yılında, Haziran ayının yirmi sekizinci gününde doğan Jean-Jacques, Cenevre’de dünyaya gelmiştir. Doğumundan sekiz gün sonra annesini bir enfeksiyondan kaybedince dokuz-on yaşlarına kadar babasıyla birlikte yaşamıştır. The Confessions isimli kitabının önceki taslağında annesinin ölümü için “Annelerin en iyisinin hayatına mal oldum.” demiştir. “İlk talihsizliği” olarak kabul ettiği bir olay sonrası babası tarafından amcasına emanet edilerek yaşamına devam etmiştir. Amcasının yanında geçirdiği zamandan sonra Cenevre’yi terk ederek Fransa ve İtalya’da yaşamaya başlamıştır. Bu şehirlerde, 1728-1738 yıllarında tercümanlık, müzik öğretmenliği ve sekreterlik tarzı çeşitli işlerde çalışmıştır. Aydınlanma Dönemi’nin en önemli düşünürlerinden olan Rousseau, 2 Temmuz 1778 yılında ölmüştür. (M. Cranston, 1982) “Bir çocuk büyüyor” kitabını ilk olarak Fransa ve Cenevre’de basmıştır. Toplamda beş bölümden oluşan kitabın ilk basım tarihi ise 1762’dir. Kitap günümüzde pedagojik alanda okunmaktadır. Basım dili Fransızca olan eser Yaşar Avunç tarafından Türkçeye 2009 yılında çevrilmiştir. Rousseau, Emile Ou L’education isimli kitabını diğer eserleri arasından en iyi ve en önemli olarak değerlendirmiştir. (J. J. Rousseau, 1953) Eserin yazılma hikâyesi, yazarın kitaptaki önsöz kısmında belirttiği bir amaçtan oluşmaktadır. Yazar önsözde “Düşünmeyi bilen iyi bir anne” olarak tanımladığı kadını mutlu etmek için ideolojisini ve birikimlerini bu kitapta kaleme almıştır. Çeviri bir eser olan Emile, dilimize Yaşar Avunç tarafından, Fransızcadan çevrilmiştir. Eseri okurken yazarın çevirisinde herhangi bir yorum yapıldığını veya özel kelimelerin çevrildiğini görmedim. Fakat kitabın orijinal yazımında “l’Auteur” kelimesine rastladım. İngilizce çevirisini yapan Eleanor Worthington ise Fransızca aslında yer alan ve aynı anlama gelen “Author” kelimesini kullanmıştır. Yaşar Avunç ise “Yaratıcı” kelimesini tercih etmiştir. Eğer eserin çevirilerine dair yaptığım araştırmam doğru ise, basımdan kaynaklanan bir hata olmamışsa “l’Auteur” kelimesinin yaratıcı olarak çevrilmesinin yanlış bir karar olduğunu düşünüyorum. Kitapta, kendi bireysel olgunluğumuza ulaşmamızın aşamalarında üç farklı yol gösterici karşımıza çıkıyor. Yazara göre iyi yetişmiş olabilmek adına bu üç farklı eğiticinin bize sunduğu dersleri paralel olarak ilerletip ortak bir paydada harmanlamamız gerekiyor. Başka bir konu da doğal insan kavramıdır. Yazar bu kavramla da bildiğimiz insanın, yani ham olan insanın işlendikten sonrasıyla bir alakası olmadığını ileri sürüyor. “İyi toplumsal kurumlar, insanın doğasını değiştirmesini, ona görece bir varlık vermek için mutlak varlığını ortadan kaldırmasını ve Ben’i ortak birliğin içine taşımasını en iyi bilen kurumlardır; öyle ki her kişi kendisinin artık tek değil, birliğin bir parçası ve ancak bütünün içinde algılanabilir olduğuna inanır.” Toplumsal kurumların bireyi, bireycilikten çıkarıp bir “vatandaş” yapmaya çalıştığını ve ham insanın özünü değiştirdiğini de yazarın alıntılanan bu düşüncesi özetliyor. Eğitimi işlenmek olarak ele alırsak eğitim, doğal insanı yok ediyor. Günümüzün psikoloji konularındaki insanın bilinç katmanları da böylece oluşturulmuş oluyor. Yazar çoğu insanın, doğmanın, dünyaya gelmenin, bebek veya çocuk olmanın ne anlama geldiğini bilmediğini savunuyor kitabında. Doğar doğmaz bebeklerin hareketlerini kısıtlamaya çalışmakla başlayan bu serüven ilerleyen zamanlarda yine yazara göre saçmalıklarla dolu engeller ve özgürlüğü hiçe sayan zincirlerle devam ediyor. Kendimizi doğru bir şekilde tanıyamamış olmamız ise bu basmakalıp geleneklerle yeni insanlığı da boğmamıza sebep oluyor. Jean-Jacques’a göre bu saçma âdetlerden birisi de çocuğa gösterilmesi gereken emeğin, özveri sahibi olmayan anneler yüzünden çocuktan mahrum edilmesidir. Çocuklarını yetiştirme konusunda eksik olan bu anneler bencillikleri yüzünden onları yine pekte saygı duymadıkları başka sütannelere emanet ederler. Sonra sıra kıskançlığa geldiğinde bencil tarafları bir kez daha ortaya çıkarak bu sütanneleri çocuğun gözünde de aşağı bir konuma getirmeye çalışırlar. Bunu başardıklarında ise çocuğu ruhsal bir boşluğa iterler. Elinden anne sevgisi tamamıyla alınan bir çocuk nankörlüğe itilmiş olur. İçeriğe göre ailenin yapı taşı olan annenin yol açabileceği bu bozukluk yine ancak annenin yeterliliği ile dengede kalabilir. Yazar, çocuk eğitimini gerçek hayatta üstlenebilecek yeterliliğe sahip olduğunu düşünmediği için en iyi yaptığı şeyle karıştırarak bu oluşumu kendisi de denemek ister. Hayalinde bir çocuk seçerek onu en iyi şekilde olduğunu düşündüğü yollarla eğitmeye çalışır. Kafasında oluşturduğu bu çocuğun ismini Emile koymuştur. Yazar, iyi bir ailenin sahip olması gereken bu unsurlardan yola çıkarak ve anne yetersiz biri olursa sütanneyi diğer yolların uygunsuzluğundan dolayı kendi deneyimiyle, bilgi birikimiyle seçmesinin doğru olacağını savunur. İlerleyen sayfalarda ailelerin çocuğun yalnızca ihtiyacını karşılaması gerektiğini öne sürüyor. Bu durumda çocuk kendisini emreden olarak görmeyecek ve aynı zamanda özgürlüğünü keşfedecektir. Çocuğun her arzusunun yerine getirilmesi onu sadece şımartacak ve kendini sizden daha üstün görmesini sağlayacaktır. Ancak insan doğası gereği çocukların arzu duyduğu durumlar engellenmemelidir. Yapay arzuların bu duygularla karıştırılmaması gerektiğini vurgular Rousseau. Çünkü bu doğal istençler gelişim için doğru bir kaynak oluşturur. Kitabın ana fikri, çocukları yetişkin bireyler ile karıştırıp onlara gelişimi tamamlanmış insanlar gibi davranmak, cezalandırmak veya ödüllendirmek eğitim açısından olumsuz sonuçlar doğuracağıdır. Özgürlüğü verilmemiş ve ihtiyaçlarını karşılamak dışında gereksizce üzerine düşülen çocuklar daima kusurlu olacaktır. Onları her şeyden koruyup kollamak ve hiç anlamadıkları bir ahlak anlayışı dayatmak beklediğimiz etkiyi göstermeyecektir. Tinsel konularda eksik olan bu çocuklar için en önemli ve etkili eğitim yolu baskılamadan uzak, özgürlükle çevrili doğal çocukluk yaşamıdır. Onları kendi fikirlerimizle oluşturduğumuz, iyi ve sorumluluk sahibi insanlar olmalarını hedefleyen sistemler, yanılsamadan başka bir şey değildir. Öyle ki bu sistemler çocukların ruhundan ve doğasından oldukça uzak olan, onların özünü tamamen unutmuş yetişkinler tarafından hazırlanmışlardır. Rousseau, çocuk ruhundan ve benliğinden anlamayan eğitimcilerin, ailelerin veya genel olarak toplumun, çok bilgi sahibiymişçesine kurdukları sistemlerin aslında düşündükleri gibi işe yarar olmadığını gösterebilmek için yazısını kaleme almıştır. Çocuklara uygulanan sıkı disiplinlerin ve dayatılan kuralların aslında onları kötü yönde etkilediğini, en önemli kavramlardan, özgürlük, doğal insan, uzaklaştırdığını ve onları olumsuz bir yönde etkilediğini savunmak istemiştir. Alt önermelerde eğitilmek için seçilen çocuğun sağlıklı olması gerektiği yer alır. Yazar bu konuda sağlığı yerinde olmayan bir çocuğun eğitimini beyhude bulur. Ona göre çocuk eğitimden ziyade yalnızca sağlığıyla ve hayatta kalmakla ilgilidir. Bu düşüncesini savunmak için “Hiçbir zaman kendisine ve başkalarına yararı olmayan, yalnızca kendisini korumayı düşünen ve vücut yapısı ruhunun eğitimini engelleyen bir öğrenci istemem.” Şeklinde bir açıklama sunmuştur. Yazar mümkün olduğunca çocuklara eğitimde sözlerle ve kelimelerle değil de eylemlerle yol göstermek gerektiğinden bahsetmiştir. Bu onların hafızasında daha kalıcı bir yöntem olacaktır. Çocuğa ne yapması gerektiği hakkında emirler vermek, onun vücudunun kontrolünü daima elinde tutmak çocuğun farkındalığını azaltacaktır. Yazara göre kendi kararını veremeyen, eylemleri üzerinde kontrolü bulunmayan şaşkın ve sersem birisi olacaktır. “Yalnızca kendisinin zayıf, sizin güçlü olduğunuzu, kendi durumu ve sizin durumunuz gereği, zorunlu olarak tümüyle size bağlı bulunduğunu bilsin.” Rousseau yaptığı bu açıklamayla çocukları kibirli olmaktan ve sınırlarını aşmaktan uzak tutmak için onları tehditle veya baskılamayla disiplin edemeyeceğimizi ileri sürmüştür. Rousseau’ya göre bunun için gereken en temel şey onlara, size ihtiyaç duydukları farkındalığını kazandırmaktır. Bir başka alt önerme olarak bir çocuğa coğrafya öğretmek için ona haritalar almanın gereksizliği vurgulanmıştır. Ona, güneşin doğuşunu ve batışını izletmek ve onu sorularla yalnız bırakmak doğru olacaktır yazara göre. Bu sayede bu doğa olayına kendi başına bir anlam yüklemeye ve anlamlandırmaya çalışacaktır. “Ona dünyanın betimlendiği sanılırken yalnızca harita tanıma öğretiliyor.” İfadesi yazarın bahsi geçen konudaki bütün fikirlerini özetlemektedir. Rousseau, çocuklara pozitif bilimleri ve icatları ezberletmemek gerektiğini yazmıştır. Çoktan icat edilmiş, düşünülmüş bu bilgiler onun düşünce yolunu tıkayacaktır. Kendi kendine teleskobu keşfetmesi için bu bilgiye sahip olmaması gerekir. Yine aynı şekilde felsefe konularını da ezberlememiş olmaması gerekir ki bu çıkarımlara kendi düşünce gücüyle ulaşabilsin ve başkalarının düşüncelerinden geçinmesin. Alt önermelerin son örneği olarak yazar, iyi davranışlarımızın ödüllendirilmesini beklemeyi yanlış bulduğunu dile getiriyor. Ona göre yaratılmış olmak ve bir yaşama sahip olmak yeterince ödüllendirildiğimiz anlamına geliyor. Aynı şekilde kötülük yapanların da öteki bir dünyaya yani cehenneme gereksinimi olmadığını, dünya üzerinde cezasını çekmesi gerektiğini savunuyor. Eserin sonunda çocuklara doğumundan itibaren iyi bir eğitim verebilmek için en gereksinim duyulan ve kazanılacak olan diğer tüm erdemleri destekleyen özgürlüğün kazandırılması gerektiği yargısına ulaşıyoruz. Bununla beraber ahlak eğitimi, din eğitimi, fiziksel yeterlilik ve vatandaşlık eğitimi gibi edinimlerin kazanımı için çocukların yaşına uygun programlar hazırlanması gerektiğini anlıyoruz. Erken yaşlarda, anlamlandıramadıkları manevi konuları onlara dikte ettirmeye çalışmak ve üzerlerinde otorite kurmak yerine çocuklarda gerekli olan yetenek ve becerilerin doğal olarak şekillenmesi için özgürlük kavramının etkin bir şekilde kullanılması gerektiği ortaya çıkıyor. Bu edinimleri kazanmak için gereken çözümler yine yaş faktörü üzerinde dağılıyor. Ahlak, din ve vatandaşlık gibi konuların eğitimi için çocukların ergenlik döneminden çıkması gerektiğini savunuyor yazar. Zamanı geldiğinde bu gibi manevi konuları onlara anlatmaya başlayabiliyoruz. Fiziksel yeterlilikse doğumundan itibaren deneyerek ve tecrübe edinerek kazanılan özelliklerle elde edilmesi bekleniyor. Kitaba dair genel değerlendirmem, yazarın doğru eğitime yönelik olan metotlarının çoğunun dikkate alınması gerektiği üzerinedir. Beslenme alışkanlığından manevi edinimlere kadar çoğu çözüm önerisinin uygulamada da olumlu etkiler göstereceğini düşünüyorum. Kitapta bahsedilen ahlaki değerlerin daha sonraki yaşlar için uygun olması konusunu tamamen mantıklı buluyorum. Çocuklar daha göz önünde olan, somut şeylerle ilgilenirler. Onlara din veya ahlak yargılarını anlatmaya çalışmak ise beyhude bir çabadır. Yazarın da söylediği gibi bu konuları çocuğun gelişiminin ilk evrelerinde atlamak ve soyut kavramları kavrayabileceği yaşlara saklamak gerektiği kanısındayım. Kitapta bahsedilen konuların azınlık bir kısmının ise eğitimde uygulamadan önce daha iyi tartışılması gerektiğini düşünüyorum. “Güçsüz bir vücut ruhu güçsüzleştirir. Hekimler vücudu iyileştirse de, cesareti öldürüyorlar. Cesetleri yürütseler, bundan bize ne? Bize insanlar gerek, ellerinden insanların çıktığı da hiç görülmüyor.” Tarzındaki yaklaşımların çocukların eğitimiyle ilgilenecek insanlar arasında daha fazla tartışılması gerektiğini savunuyorum. Çünkü bu gibi mutlak yargılar yazarın da çokça karşı çıktığı önyargıdan başka bir şey değildir. Her insanın ruhu farklı hayat enerjisi barındırır. Sağlık bunu çok etkileyen bir faktör olsa da tek faktör değildir. Sağlığı yetersiz birini tanımadan kestirip atmak bir eğitimcinin, olayın üzerine gitmeden yapmasını mantıklı bulacağım bir durum değildir. Bu yüzden kitabın tartışmalı kısımlarının yeniden incelenmeden eğitime dâhil olmaması gerektiğini savunuyorum. Yazarın düşüncelerinden yola çıkarak, yapılan ve uygulanan çoğu uygulamaların çocukların eğitiminde negatif bir yön oluşturduğunu düşünüyorum. Bugün bile çocukların kendilerinin keşfetmeleri ve üzerine düşünmeleri gereken konuları onların yollarının üzerinde bariyerler olarak kullanıyoruz farkında olmadan. Paylaşmanın ne anlama geldiğini bilmeyen küçük bir çocuktan ısrarla oyuncağını ya da yiyeceğini paylaşmasını istiyoruz. Bu durumu bizim gibi değerlendiremeyen çocuğun paylaşmaya dair kafasında oluşan fikirler ile bizim çocuğa aşılamak istediğimiz cömertlik kavramı uyuşacak mıdır? Her türlü konularda bir acelecilik içinde olduğumuzun farkına vardım eseri okuyunca. Öğretmede, yol göstermeye çalışmakta, manevi değerleri alışkanlık haline getirmelerini sağlamakta hep erken davranıyor ve özgürlükleriyle beraber öğretmeye çalışılan değerlerin olumlu yanlarını çocukların kafalarından siliyoruz. Kitabı arkadaşlarıma ve diğer herkese tavsiye ederim. Bu türde kitapların özellikle her eğitimcinin ve her anne babanın okuması gereken kitaplardan olduğunu düşünüyorum. Kitabı özellikle herhangi bir kısımdan dolayı değil de bir bütün olarak tavsiye ederim. İçerisinde katılmadığımız fikirlerin olmasının bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Onların yerine daha uygun fikirler bulmak için uğraşmalıyız. Aynı zamanda bize mantıklı gelen fikirleri de irdelemeliyiz. Sonuçta yine bir yetişkinin yazdığı kitabın çocukların eğitimi için tamamen uygun olabileceğini düşünmüyorum. Empati yeteneği bazı insanlarda daha fazla gelişmiş de olsa, bu kavramın da aşılamayacak sınırları olacaktır. Onlar için en iyisini istesek bile düşünme biçimimiz yine yetişkinlere ait bir yoldan geçeceği için eğitim üzerine ortaya atılan tüm fikirlerin çok detaylı bir şekilde araştırılması ve üzerine tekrar düşünmesi taraftarıyım. Bu gerekliliklerin yapılması için de kitabın herhangi bir kısmından çok, mantıklı bulduğumuz veya bulmadığımız her parçasını bir bütün olarak değerlendirmemiz için, eserin tamamının göz önüne alınarak okunmasını tavsiye ediyorum.
Émile
ÉmileJean-Jacques Rousseau · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20222,906 okunma
·
228 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.