Gönderi
Öykü, ünlü bir kozmetik şirketinde yönetici asistanı olarak çalışmaktadır. Patronu Nehir ile aralarında patron çalışan ilişkisinden çok abla kardeş ilişkisi vardır. Tabi bu yakınlıktaki en büyük etken de Nehir’in kızı Melek’tir.
Nehir şehir dışında ya da yurt dışında olduğunda Melek’e Öykü bakmaktadır. Yine bir gün Nehir kardeşinin yurt dışından geldiğini ve onunla yemek yiyeceğini söylemiştir. Melek’e bakmak için evden çıkan Öykü ışıklarda durduğunda arabasına arkadan biri çarpmıştır.
Olayın şoku ile arabadan inmiş ve suratına bile bakmadığı adama bağırmaya başlamıştır. Baktığındaysa hayallerindeki adamı tam karşısında bulmuştur. Ya da bulamamıştır. Kabalığından ödün vermeyen lacivert gözlere sahip, dev cüsseli bu adam Öykü’ye demediğini bırakmamış ve onu yanından yollamıştır.
Melek’i görmesi ile morali düzelen Öykü patronunun kapısında beliren kaba adamı beklemiyordur. Poyraz Ulusoy… Yeniden karşılaştığı bal gözleri ve kızıl saçları olan bu minik kadının başına bela olacağını ilk andan anlamıştır. Hem de ne bela. Bal Bela…
Kitap öyle bir zamana denk geldi ki aşırı keyif aldım. Öykü tam bir çılgındı. Aynı zamanda da ayakları üstünde duran, güçlü bir kadındı. Bu yüzden onu çok sevdim. Poyraz ise beni delirtti. Bir türlü ön yargılarından kurtulup normal bir şekilde Öykü’ye yaklaşamadı. Gerçekleri öğrendiğinde ise hep pişman oldu. Sanırım Öykü’ye kızdığım tek yerde Poyraz’a fazla şans vermesi oldu. Kendinden çok ödün verdiğini düşünüyorum. Kitabın sonuna doğru ise aksiyon arttı ve ben nasıl nasıl siye evde çıldırdım. Her şeye rağmen güzeldi. Sizlerinde keyif alarak okuyacağınızı düşünüyorum.
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.