Gönderi

331 syf.
·
Not rated
·
Liked
Bakmak, görmek, gördüğünü anlamlandırabilmek… Bir bakışla gerçekleşen tek bir eylem olduğunu düşünsek de, tüm bu edimler birbirinden ne kadar da farklıdır aslında. Bakıp da göremeyenler ne çoktur hayatta… Gördüğünü zanneden yığınların yaşadığı ‘körlük’ ise ne büyük bir metafordur sonuçta… Nobel Edebiyat ödüllü Portekiz’li yazar Jose Saramago Körlük adlı romanı 1995 yılında yazmış. “Bakabiliyorsan gör. Görebiliyorsan, gözle.” cümlesi ile başlıyor anlatı. Araba kullanan bir adam ansızın körleşir. Bu bulaşıcı bir körlüktür ve salgın halinde yayılmaya başlar. Kısa süre içinde birçok kişinin gözü beyaz bir perde ile kaplanarak kör olur. Romanın bundan sonraki olay örgüsünü anlatmak, derin anlamlar diyarına doğru çıkılacak yolculuğa, bir okuma şölenine süikast girişimi olacaktır kanımca.. Körlük metaforu ile öyle bir evren yaratmış ki Saramago, okur da kahramanlarla birlikte aynı bunaltı, bulantı, kaotik girdap içine giriyor. Döngüsel şekilde en dibe doğru sürüklenirken ve o sarmalların içinde boğuşurken bilinçaltının canavarları ile, adeta haykırıyor sesiz çığlıklarla; “Neden?” diye. İnsanı sorguluyor. Yaşamı, dünyayı ve ahlakı… İnsanın içinde iyiliğin barındığını, derinlerde de olsa gün ışığına çıkmayı beklediğini umuyor. Onu kazıyıp çıkarmaya, kara çamurdan arındırmaya çalışıyor. Ve yine, yeni baştan soruyor “İyilik ve kötülüğün ne olduğuna kim karar veriyor? İnsan erdemli olmayı sadece beğenilmek, sevilmek için, iki yüzlü bir riyakârlıkla mı istiyor? Kimsenin onu görmeyeceğini ya da dışlamayacağını bilse, nasıl davranır?” diye. Kitabı okurken karanlık, kaotik bir hikayenin içine giriyor okur. Etik değerler ve insan onurunun temel dürtülerle-açlıkla düellosunu seyriyor adeta. İyi ile kötü, ahlaki değerler ile vicdansızlık gibi ikili karşıtlıklar üzerinden bir tür iç hesaplaşmaya dâhil oluyor. Körlük, bir distopya. Düşüncesi bile insanın yüreğini ezen, kötülük ve şiddetin hâkim olduğu bir dünyayı anlatan distopik eserler günümüz dünyasının görülmeyen, farkedilmeyen kötülüklerle dolu olduğunu gözümüze sokuyor bir anlamda. Yani karanlığa bir mum yakıyor, uyarıyor, bizi uyandırıyor. Bunu yaparken de canımızı acıtıyor, gözlerimizi yakıyor biraz. Kokuların ve seslerin dünyasına yolculuk yaptırarak okuru, hayalleri, korkuları yaşatıyor adeta. Ve sorular sorduruyor yol boyunca…. İnsan onuru nedir? Peki ya iyilik? Ahlak, kimin ahlakıdır? Açlık ve ölüm gibi dürtülerle yapılırsa eğer kötülük olmaktan çıkar mı kötülükler? Peki ya acizlik tanımı hangi duruma, zamana göre yapılmaktadır? Erkeklerin kadınlar üzerindeki güç gösterileri aslında bir “aciz” göstergesi değil midir ? Ah, ne de kötü bir dünya kurgulamış Jose Saramago. Neyse ki bu bir kurgu, öyle bir dünya yok aslında. Bizler hep iyiyiz ve insanlık onuru sonsuz bu yaşamda… Bazı kitaplar hoş vakit geçirmek için okunur. Bazıları ise aklımıza ve ruhumuza yazılır, hayata bakışımızı değiştirir, unutulmaz. İşte Körlük böyle unutulmaz bir roman. Belki okurken biraz ruhunuz sıkışacak, canınız yanacak ama kesinlikle okunmaya değer. Bir bıçak gibi batarak etinize. Nefes nefese…
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022105.1k okunma
·
47 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.