Gönderi

Varlık Ergen ile Röportaj (Bilimkurgu Kulübü)
bilimkurgukulubu.com adresinde yayımlandı. **Öncelikle bizi kırmayıp röportaj teklifimizi kabul ettiğiniz için teşekkür ederiz.** Rica ederim, Bilimkurgu Kulübü ile röportaj yapmaktan onur duyarım. **İlk olarak sizi okur yönünüzle tanımak isteriz. Kitaplarla nasıl tanıştınız?** Henüz çok küçükken tanıştım. İlkokul yıllarımda çocuk hikâyeleri okumayı severdim. Sonrasında ise Dünya Klasikleri ve Türk Edebiyatı ile buluşmuştum. Kitap sıkıntısı yaşamadım hiç. Ailem bu konuda her daim destek oldu, sonrasında okul/halk kütüphanesi de okuma ihtiyacımı karşılıyordu. Aziz Nesin, Rıfat Ilgaz, Turan Dursun, Uğur Mumcu gibi isimlerle tanışmak ise büyük şanstı. O dönemde beni en çok etkileyen eserler John Steinbeck Bitmeyen Kavga ve Jack London’ın Demir Ökçe ve Martin Eden kitapları olmuştu. Sizi en çok etkileyen yazarlar kimlerdir? Çok fazla isim var diyebilirim. Aklıma ilk gelenleri yazayım: Philip K. Dick, Friedrich Nietzsche, Charles P. Baudelaire, Rainer M. Rilke, Edgar Allen Poe, Tezer Özlü, H. İbrahim Türkdoğan ve Orkun Uçar. Okur kimliğiniz size hayata dair neler kattı? Bu konuyu sanatın türlü kollarında uğraş veren kimselerle de konuştuğumuz oluyor. Okur olmak kişideki farkındalığı arttırıyor. Empati duygusunu geliştiriyor. Bu hâliyle her ne kadar kulağa hoş gelse de günümüz toplumunda karşılığı “huzur” olmuyor. Geniş açıdan bakıldığında yüksek benlik algısına sahip olmak, günümüz toplumunda hediyeden çok lanetlenmişlik hissi yaratıyor. Bizler içinde bulunduğumuz çağın cadılarıyız. Nahif olmak, ne yazık ki, onlar için kolay lokma olduğumuz ya da güçsüz olduğumuz anlamına geliyor. Okudukça onlardan kopuyoruz. Daha çok okudukça aramızdaki mesafe de çoğalıyor. Derken böyle yaşamaya alışıyoruz, gerçek dostlukları roman kahramanları ile kuruyoruz. Bu bana iyi geliyor, pişman değilim. **Şimdi de müsaadenizle yazar yönünüzü tanıyalım istiyoruz. Yazarlığa başlama sürecinizden biraz bahseder misiniz?** İlkokul yıllarımdı, “Anadolu” temalı bir şiirle başlamıştım yazmaya. Tabii bu durum, o dönemin şartlarında, akranlarım arasında çok da övünülecek bir şey değildi. Kendi kendime oto sansür uygulamaya başladım sonra. Hayal kurmaktan alıkoyamazdım kendimi. Gökyüzüne, yıldızlara, bakarken kendimden geçiyordum. Küçük şiir denemeleri yapıyordum. Böyle böyle yazma fikrini çoğu kez erteleyerek üniversiteye kadar geldim. Karanlık şiirler ve küçük denemeler de bu dönemde doğmaya başladı. Sonrasında şiirlerim ve öykülerim yayımlanırken Yeni Papirüs’te Genel Yayın Yönetmeni görevini üstlenmiştim. Bilimkurgu Kulübü ile de o dönem iletişime geçmiştim. Derken birçok inceleme, öykü, şiir ve iki de roman birikti haznemde. **Sizce “İyi Yazar”ın tanımı nedir?** Bana göre iyi yazar olmak; kelime sanatını, yaratının bir parçası olarak görmekle başlar. Bilenler anlayacaktır, hayal ettiğimiz bir roman/öykü kahramanını alıp sıradışı olaylara dâhil etmek veya etmemek arasında kalınan o anda eser yazmanın kudretini hissediyorsunuz. İyi yazarlar burada büyüyen mistik duygudan besleniyor olmalı.Ve bana göre iyi yazar demek, türü ne olursa olsun yazdığı eserlerde yaşadığı coğrafyanın izlerini barındıran kişi demektir. **Yazmakla ilgili herhangi bir metodunuz var mı? (Belirli saatlerde yazma ya da gündelik kelime hedefleri v.b.)** Bu konuda ne yazık ki bir obsesyon içerisindeyim. Kısacık bir yazının bilgisayarıma geçme aşaması dahi çok sancılı oluyor. O fikir, saatlerce ya da günlerce zihnimde dönüp duruyor. O ışıltı ile yatıp kalkıyorum, düzenlemeler yapıyorum, günün her anında zihnimde dönüp duruyor. Sonra bir an geliyor ve yazmaya başlıyorum, tek seferde bitiriyorum. Zihnimde beslediğim o sesler ve renkler, kelimelere döküldüğü anda yoksunluk başlıyor. Işıltı yerini karanlığa bırakıyor. Yazarken huzur bulanlardan değilim yani. Yeni bir fikir doğana ve tamamlanana kadar huzursuzca yaşamak zorunda kalıyorum. Bu güzel döngü sürüp gidiyor. **Hız çağındayız malum. Bilgi sürekli form değiştiriyor. Sanatın ve edebiyatın bu bağlamda dönüşümü hakkında ne söyleyebilirsiniz?** Evrimsel süreç olarak yorumluyorum. Toplumlar, beğeniler ve fikirler değişiyor. Bunu olağan karşılıyorum. Mesela Transhümanizm kelimesini telaffuz etmek bile bana heyecan veriyor. Dönüşüm her alanda hızla kendisini gösterirken, geçmişe dönüp baktığımızda bir daha aynısını yaşayamayacak oluşumuz geniş kitlelerde travma yaratıyor diye düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse; Barok Dönemden kalma bir tabloya baktığımızda oradaki kasveti, tutkuyu ve karanlığı görüyorken; günümüz koşullarında hızla üretilip hızla yok olan eserlerle karşılaşıyoruz. Yine ilk bilimkurgu hikâyeleri kendi dönemi için fevkalade eserler iken, bu günün koşullarında değerlendirilecek olsa çocuksu bulunacaklar belki de. Ancak işte bu; ilerlemenin, evrimin ta kendisidir diyebilirim. Buradaki duruma, muhafazakar düşüncelere dalarak ah etmeyi de doğru bulmuyorum açıkçası. Dönüşüm olmak zorunda. **Bilimkurgu yazarı olarak, bilimkurgu edebiyatının çağa dair söylemleri hakkında düşünceleriniz nelerdir? “İyi Bilimkurgu, İyi Edebiyattır” sözü ne anlam ifade ediyor?** Bilimkurgu Edebiyatının günümüz dünyasına etkisi yadsınamaz. Teknolojinin ilerlemesi ile birlikte bilimkurgunun geniş yığınlara açılma alanı sinema ve oyun sektörü olmuşken şimdi Yapay Zekâ Destekli tedavi modelleri ve metaverse konuşuluyor. Gelecek bu günden daha çetin ve daha ilginç olacağa benziyor. Artık bu türden hayli uzak kimselerin bile kaçamayacağı bir gerçekle karşı karşıyayız. Hayal gücünde anlam kazanan birçok fikir, felsefe ve sanat ile kol kola yürüyerek onu gerçek kılıyor. Bilimkurgu yazarı olmak heyecan verici bir iş, sanatla ve bilimle iç içe sürüp giden bu hayat için paha biçilemez denilebilir. Bana göre “İyi Bilimkurgu” için “İyi Edebiyat” diyemeyiz. Bu mümkün değil. Dâhiyane fikirler barındıran bir eser, edebi kaygılar barındırmıyorsa ya da kelime sanatını işleyememişse edebiyat alanında başarısız sayılır. Emsallerini film sektöründe de görüyoruz. İyi bir fikrin kötü yapımcılıkla ya da kötü oyunculukla nasıl çöp olduğuna şahit olduğumuzda üzülüyoruz. Tabii böyle durumlarla karşılaştığımda öne sürülen fikirdeki ışıltıya bakıyorum, onu tatmak güzel bir duygu. “İyi Bilimkurgu ve İyi Edebiyat” görmek isteyenler kulübümüzün çalışmalarını ve yazarlarını takip etmeli. **Eserlerinizde müzik ve felsefe önemli bir yer tutuyor. İlham kaynaklarınızdan söz etmek ister misiniz?** Ocak 2020’de Yapay Zekânın hüküm sürdüğü gelecekte “İnsan ve Tanrı” kavramlarının sorgulandığı Model Evren romanım raflarda yerini alırken, Aralık 2021’de sinestezi yetisine sahip bir grup ötekinin paralel evrenden gelen çağrıya kulak vermelerini işlediğim Sinestezi romanım yayımlandı. İlham kaynaklarımın en başında ise sinestezi yetim geliyor. Ben deneyimlediğim her şeyi renklerle, kimi zaman şekil ve kokularla duyuluyorum. Bu bana eşsiz bir dünya sunuyor. Kafamın içinde yanıp sönen “şeyleri” kelimelere dökmek, anlatabilmek çok zor. Diğer yandan Felsefe bölümünü ikinci üniversite olarak okumuştum. Zaten ilk gençlik yıllarımdan beri felsefe ve psikolojiye ilgim merakım hep vardı. Müzikle de iç içeyim. Geçmişte radyo yayıncılığı alanında çeşitli görevler üstlendim. Seslendirme yapıyorum. Tüm bunlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan “ben”, içimde yeşeren kasvetli dünyayı seviyor. Eserlerimde bireylerin ve kalabalıkların kırılma noktalarını işlemek bana iyi geliyor. Zaman ilaçtır, diyerek yazmaya devam ediyorum. Karanlık Sanatın iyileştirici gücüne güvenirim. Ölüm, zorbalık, ayrılık, aldanma, aldatılma, yalnızlık gibi kavramları varoluşun ödevleri ile eğip bükmek yazılarımda öne çıkan unsurlar oluyor. “Özgür İrade, Gerçeklik” kavramları hakkında sorgulamalarım bitmiyor ve geçmiş dönemlerde yaratılan kasvetli tablolar karşısında kendimden geçiyorum. Yeni dosya çalışmaları var mı? Varsa bahsetmek ister misiniz? Türk Bilimkurgu Edebiyatına iki roman kazandırdım; birkaç ay sonra savrulmuşlara, düşmüşlere, karanlıkta yürüyenlere ve geceye atfedeceğim gotik/karanlık türde yazmış olduğum Mum Işığında Renkler -1 isimli şiir dosyamı yayımlayacağım. Editörlüğünü Kemal Albayrak’ın üstlendiği derlemenin kapak tasarımını ise Süleyman Tabak hazırladı. Şiir kitabım da romanlarım gibi Edebiyatist etiketi ile raflarda yerini alacak. Bu dosyanın bitimi ile birlikte üçüncü bilimkurgu romanımın hazırlıklarına başladım. İşleri vaktinde yoluna koyabilirsem eğer “Mum Işığında Renkler -1” kitabımda yer alan şiirlerimi profesyonel stüdyoda kayıt etmeyi ve yayımlamayı düşünüyorum. Son olarak okurlarımıza söylemek yahut eklemek istediğiniz şey var mı? Türk Bilimkurgu Edebiyat’ına şans verilsin diyorum. Zaten herkes gözünü telifsiz eserlere ya da film/dizi projesi olan eserlere dikmişken bu topraklarda da “İyi Edebiyat” örnekleri çıktığını hatırlasınlar isterim. Arkasında milyonlarca liralık reklam gücü olan yazarları yine okusunlar. Ancak sırf şans verilmediği için yayınevlerinden geri dönen dosyaları ve KDY gibi sistemlerde öğütülüp kaybolan harika eserleri keşfetmeleri biz bilimkurguseverlere iyi gelecektir diye düşünüyorum. Kulübümüz takipçilerine sevgilerimi iletiyorum.
267 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.