Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Sweetie'de sinemasal üslubun tekinsiz etkileri öyle güçlüdür ki, sık sık grotesk bir duruma gelirler. Anna Johnson (1991), Sweetie'deki bu özel imgesel niteliği gotik olarak tanımlar. Johnson, Campion'ın gotik üslubunun 1970'ler ve 1980'lerdeki eleştiri ve kiçi aşarak, son zamanlarda kullanılan, anlaşılması daha güç tehlike ve sapıklık temsillerine yöneldiğini ve banliyöyü temsil eden Avustralya sanat geleneğinin bir parçasını oluşturduğunu ileri sürer. Sweetie hiçbir şekilde Amerikan filmlerinde gördüğümüz uğursuz banliyö­ lerdeki dehşete yaklaşmaz (örneğin, sıklıkla aralarında karşılaştırma yapılan David Lynch'in Blue Velvet'ı [Mavi Kadife] gibi; johnson, 1991: 134-135). Bunun yerine, boğucu ev hayatına yoğunlaşır: "Campion'ın sinematografisindeki klostrofobi, kaçılması mümkün olmayan bir atmosfer yaratır" ( 136). 18. yüzyıl Gotik'inin sansasyonel fırtına, kayalık ve harabe imgelerinden uzaklaşarak ev içindekisıkışık mekana yoğunlaşılması Kay'in anlatısal perspektifiyle ilişkili gibidir. Aile öyküsünü kadın perspektifinden anlatabilmek için film, ev hayatının tehditkar ve baskıcı yönlerini öne çıkarır. Ayrıca, ele aldığı aile ilişkisi Batı söyleminde kurgusal ya da psikanalitik açıdan pek ilgi görmeyen kız kardeşler arası ilişkidir. Film, 18. yüzyıl edebiyatında geleneksel olarak kadın türü sayı­lan Gotik'in feminist bakış açısıyla yeniden düzenlenmiş hali olarak görülebilir. Tania Modleski, Gotik'in kadın yazarlara, hatta 'kabul görmüş feministler'e bile cazip geldiğini ileri sürer, çünkü: "Gotik, dişil bilinçdışının en dipteki katmanlarına kadar inerek kadınların derin psişik çelişkileriyle, özellikle de hayatlarında önemli bir yere sahip insanlara -annelerine, babalarına, sevgililerine- karşı besledikleri inişli çıkışlı duygularıyla başa çıkmalarını sağlar" (Modleski, 1984: 83). Sweetie, bunun yerine kız kardeşler arasındaki ilişkiye yoğunlaşarak Gotik türü yeniden yazar. Ödipal ilişki ve aşk ilişkilerinin ürkütücü tarafları kız kardeşin kişiliği üzerinden ele alınmış­tır. Campion, psikolojik dramdan kaçınmaya özen göstermiştir. İmgesel aşırılığı, kapalılığın ve gerçekçi anlatının önünde tutarak hayal gücü ve gerçeklik ile normal ve anormal arasındaki farklılıkların havada kaldığı psişik bir alan yaratır. Bu cinnet ortamı içerisinde Sweetie bize çekirdek ailenin Unheimlickeit'ını gösterir. Ödipal anlatı, anlatan kadının dilinde gotik bir ses ve öfke öyküsüne dönüşür. Film, Kay'in hayata karşı animist olmasa da sihirli bakış açısını, seyircisine hiç vakit kaybetmeden, biraz da sarsıcı bir şekilde gösterir: Kay (o sırada tam başka bir kızla birlikte olmaya başlayan) Louis'i azimle baştan çıkarır, çünkü bir falcının kehanette bulunduğu gibi alnında bir iz, daha doğrusu soru işareti olduğunu fark eder. On üç ay boyunca, Kay'in dışsesle söylediği gibi 'ruhani düzlemin zirvesine yakın bir yerde' birlikte mutlu mesut yaşarlar. Bir gün Louis, betonla kaplı inanılmaz çirkinlikteki arka bahçelerine, aşklarının sembolü olarak bir ağaç diker. Aynı günün gecesi, ağaçlardan ölesiye korkan Kay, minik ağacı kökünden söküp atar. Ağaç, filmde en çok beliren gotik imge olarak karşımıza çıkmaktadır. Kay'in ağaçlara duyduğu hastalıklı korku, daha filmin başındaki açılış imgesinde belli edilir. O sırada yatağına uzanmış yatan Kay'in dışsesini duyarız: Babam dalların arasına bir saray yapmıştı, prenses oydu, ağaç onundu. Ya bir ağacın arkasından beni izleyen biri varsa, başıma bir kötülük gelsin istiyorsa diye korkuyorum. Geceleyin karanlıktan ürküyorum. Eskiden o ağacın köklerinin süninerek evin altına, tam benim yatağımın altına kadar geleceğini zannederdim. Ağaçların gizli güçleri vardır. Kay, ağaçların yeraltındaki köklerinin sessizce uzayıp yılan gibi sürüneceğini düşünür; görünüşe bakılırsa, gizli güçleri de kötüdür. Monolog, Kay'in 'o' ve ağaçların tekinsizliği arasında kurduğu yakın ilişkiyi ele verir. Sözü geçen 'o', daha sonra anlayacağımız üzere Sweetie'dir. Sonraki çekimde Kay'i banliyö sokaklarında korku içinde yürürken görürüz, kamera her an ağaçların kökleri asfaltı parçalayıp çıkacakmışçasına yola odaklanmıştır. Kay, etrafını saran yeşillikler nedeniyle tuhaf bir şekilde olduğundan çok daha büyük görünen falcının evinin önünde durur. Filmin ilerleyen dakikalarında, geceleyin ağaç dallarının Kay'in yatak odasına ve arabasının içine düşürdüğü korkunç gölgelerle bu gotik ağaç imgelemi tekrarlanır.
·
67 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.