Gönderi

50 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Keşke demektense...
"Herkes hayata senin gibi baksaydı dünya nasıl bir yer olurdu hiç düşündün mü?" diye soruyor kitabın bir bölümünde yazar. Bu sorudan yola çıkarak bu yapıt bana insanların olaylara ne kadar farklı bakabileceğini gösterdi. Benjamin'in doğum hikayesini ilk okuduğumda konun merak uyandırıcı kurgusal dünyada genetik bir devrim sayılabilecek irdelenmesi gereken bir mesele olduğunu düşünmüştüm. Ancak eserde konu yazarın farklı bir açıdan yaklaşımıyla ele alınmış. Doktor, hemşireler, babası ve yaratılan kurgusal dünyada yer alan herkes hatta Benjamin'in kendisi bile bu duruma kötümser değer yargılarıyla yaklaşıp durumu özümsemek yerine reddetmeyi tercih ettiler. Babası, henüz bebeğine bir isim bile koymadan bu durumu bir utanç kaynağı olarak görüp kendi seçkin zümresine ne diyeceğini, onlara nasıl rezil olacağını düşünmeye çoktan başlamıştı. Tüm bu tavırlar bizlere gösteriyor ki yazar belki de insanlığın zamansız bir sorunu olan başkalarının düşünceleri için yaşamayı eleştiriyor bir yandan da. Ayıp olur, rezil olmayalım derken istemediğimiz kalıplara hapsolmuş baskıcı birbirinden farkı olmayan standart hayatları yaşıyoruz aslında. Yine Benjamin'in yaşlı biriyken bir çocuk olmaya, oyuncaklarla oynamaya, saçlarını boyamaya zorlanması bizlere insanları olduğu gibi kabul edip onları benimsemek yerine değiştirmeye çalışmamızı ve istediğimiz hale getiremediğimizde de onları reddedip yok saydığımızı gözler önüne seriyor. Yine insanların sonradan Benjamin'i sevmeye başlaması Benjamin'i olduğu gibi kabul etmek nedeniyle değilde de aslında en başından beri istedikleri duruma sonunda gelebilmiş olmasıyla alakalıdır. Ancak Benjamin'in hayatının sonlarına doğru yine onu reddetmeye, bir sorun olarak görmeye başlamaları yukarıda yaptığım çıkarımın ne kadar doğru olduğunu gösteriyor aslında. Ayrıca irdelemek istediğim bir diğer hususta Benjamin'in tuhaf gençleşme büyümesi gerçekleşirken yaşanılan durumun Benjamin'in elinde olmamasına rağmen herkes onu suçluyor ve hatayı onda arıyordu. Ancak hikayeye objektif olarak bütünüyle baktığımızda ortada ne suç vardır ne de suçlu. Bu durum yine insanlığın var oluşundan beri süregelen bir diğer sorunu gösteriyor. Bize ait olmayan olumlu olguları kolayca sahiplenebilirken bizden kaynaklanan olumsuz olguları görmezden gelmemizi, kabullenmeyi reddetmemizi anlatıyor. Kitapta alt metin olarak insan ilişkilerinde birbirimizi değiştirmeden olduğu gibi sevebilmeyi öğrenmemizi ve başkalarının düşünceleri için yapılan tercihler nedeniyle "keşke" demektense kendi hatalarımızdan pişmanlık duymanın gerekliliği anlatılıyor. Sonuç olarak yukarıdaki açıklamalarım ışığında bu yapıt bizlere hayatımızı ne kadar boş endişelerle harcadığımızı, başkalarının düşüncelerini önemserken kendimizi ihmal edip olmadığımız bir kişi gibi görünmenin insanlık tarihi boyunca normalleştirilmeye çalışıldığı gerçeğini fark ettiriyor. Yani bu kitabı kendimce insanlığa getirilmiş zamansız bir eleştiri olarak nitelendirebilirim. Bir saat gibi kısa bir süre içinde bitirebileceğiniz bu akıcı hikayenin taşıdığı alt metin anlamı ve kendi hayatımızda kurduğumuz insan ilişkilerini sorgulatması gibi sebeplerle okunması gereken bir kitap olduğunu ve severek okunabileceğini düşünüyorum.
Benjamin Button'ın Tuhaf Hikayesi
Benjamin Button'ın Tuhaf HikayesiF. Scott Fitzgerald · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202021,5bin okunma
·
28 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.