Gönderi

405 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 5 days
Kitapta, Catherine’in ne olursa olsun Heathcliff’e olan aşkı beni çok büyüledi. Aslında, her iki kişininde birbirlerine olan aşkı büyüleyici, ama bu büyüleyici aşk, yine istenilen doruğa ulaşmıyor. Aynı zamanda yazarın 1847 yılında yazdığı ve döneminde anlattığı bu aşk sanırım bu yüzden beni etkiledi. Siz ne düşünürsünüz bilmiyorum, ama ben de ne olursa olsun sevdiğimin arkasından gider, bir şekilde olayların üstesinden gelirdim, ama ne yazık ki Catherine, hiç de iç açıcı olaylar yaşamadı. Ve başına gelenleri asla hak etmedi. Aslında her iki tarafta aşklarına yaptıkları şeyler yüzünden acılarını çektiler. Onlar için hala üzülüyorum. Ve yaptıkları yüzünden Heathcliff’e nefret besliyorum. Catherine’e de kızıyorum. Ah, ne büyük bir çelişki! İnanın bana kitabı gidin okuyun, gerçekten pişman olmayacaksınız. Sonsuza kadar süren aşklar hakkında zaafım olduğu için, sanırım bu kitabı bu yüzden çok sevdim. Anlatım dili de oldukça akıcı. İnsanın başına gelen en güzel şey aşk olduğu gibi, en kötü şey de kesinlikle aşktır! Öyle ki, aşağıda paylaşacağım Catherine’in sözleri, aşkı nasıl da tanımlamıştır. Aşk, bir nefret uğruna insana her şeyi yaptırabiliyor. Peki o zaman, buna aşk demek ne derece mümkün? ”Yeryüzünde her şey yok olsa da, sadece o kalsa, ben var olmakta devam ederim. Başka her şey var olsa da, o yok olsa, evren bana tümüyle yabancılaşır. Ben artık, bu evrenin bir parçası değilmişim gibi olur. Linton’a olan sevgim ormanlardaki yapraklar gibidir. İyice biliyorum ki, kış ağaçları nasıl değiştirirse zaman da benim sevgimi o derece değiştirecektir. Heathcliff’e olan sevgim ise, toprak altındaki değişmez kayalar gibidir. Görünüşte pek hoşa gidecek yanı yoktur, ama onsuz olmaz. Nelly, ben Heathcliff’im!”
Uğultulu Tepeler
Uğultulu TepelerEmily Brontë · Anonim Yayınları · 201142.5k okunma
·
254 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.