Gönderi

Şeyh Abdülkadir Geylani, çocuklarının terbiyesine ve güzel ahlâk ile yetişmelerine son derece önem verdi. Hepsi de ilimde babalarından mezun oldular. Çoğu, zamânın önemli fakih ve muhaddisleri arasında yer aldı. Öbür taraftan şeyh evlat acısını da en derinden yaşadı. Toplam 14 erkek ve 21 kız çocuğu vefat etti. O bütün bu acılara sabr-ı cemîl ile göğüs gerdi. İşte bundan dolayıdır ki, şeyhin önde gelen talebelerinden Cübbâî şöyle demektedir: Şeyhimiz Abdülkâdir Geylânî şöyle söylemiştir: "Bir çocuğum doğduğunda onu ellerime alır, "bu benim için ölüdür" der, onu kalbimden atardım. Çocuklarımdan biri öldüğünde de onun ölümü bana tesir etmezdi. Çünkü zâten daha doğduğunda onu kalbimden çıkarmıştım ben... Zirâ "innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn (biz Allâh'a âitiz ve yine ona döneceğiz) (Bakara Sûresi, âyet 156)" Yâni, şeyh çocuğu doğduğunda kendi kendine “bu önünde sonunda ölecek; zîrâ her canlı ölüme gidecektir. Bu bana emânet ve ödünçtür, başka bir şey değil" derdi. Bu cümleleri, şeyhin çocuklarını sevmediği, onlara karşı vazîfelerinde kusur gösterdiği anlamına aslâ gelmez. Çünkü o, onca çocuğunun rızkını helâl yoldan temin etmiş ve onların eğitimini en güzel şekilde tamamlamıştır. Bu yüzdendir ki, şeyhin bütün çocukları birer "İslâm âlimi" vasfını kazanmıştır. Bu cümleler sâdece, şeyhin çocukları da dâhil olmak üzere, dünyâdaki hiçbir şeyin onun gönlündeki Allah aşkına denk olmayacağını beyan etmektedir. Şeyhin gönlünde ömrü boyunca Allah sevgisinden başka hiçbir sevgi ve muhabbet daha tesirli olmamıştır. Gavs-ı A'zam, her şeyin, bütün varlığın gerçek sâhibinin Allah olduğunun, insanların sebepten başka bir şey olmadığının, verenin de alanın da sâdece ve sâdece o olduğunun yakînen farkındadır ve bunu kendi hayâtı boyunca bizzat yaşayarak göstermiştir.
·
31 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.