Gönderi

Müslümanca düşünme üzerine denemeler İnsan kafası, tabiatı icabı, bazı şeyleri görmek suretiyle kavrayabilmektedir. İnsan, bir ruh kategorisinin mevcudiyetini bile ancak gözleriyle görünce kabul etmektedir. Bunları görmeden, onların mevcut olup olmadığını kabule yanaşmıyor. Fakat görülemeyecek şeyleri, insan nasıl görebilir? İşte bu görülemeyecek şeyleri ona gösteren peygamberlerdir; peygamberlerin göstermesinden sonra bile görmemekte ve işitmemekte inat edenler bu neticeyi kendilerine ait bir özellikte aramalıdır. Günümüzde, Müslümanların, insanlara bahsettiği bazı şeyler somut olarak görülmediği için bunlar birtakım hayaller olarak telakki edilebilmektedir. S.32 Kureyş müşrikleri İslâm'ın ilk üç yılında yani İslâm'ın gizliden gizliye yayıldığı ve Allah’ın bir ve tek olduğunun ilân edildiği yıllarda fazlaca bir tepki göstermemişlerdi. Çünkü İslâmın vahyinden önce de Mekke’de tek Allah'a inananlar (hanifler) bulunmakta ve bunlar Hz. İbrahim'den kalma tevhid inancını devam ettirmekteydiler. Kureyş müşriklerinin İslâm'a karşı aldıkları kesin tavır ancak tevhid inancının bütün sonuçlarıyla ortaya konulmasından sonra görüldü. Yani Allah'ın bir ve tek olduğunun söylenmesi karşısında fazla telâşa kapılmayan müşrikler, iş bu inancın tabii neticesi olan putların ortadan kaldırılması noktasına gelince İslâm'a karşı açık ve kesin bir cephe aldılar ve onun yayılmasını önlemeye çalıştılar. S.34 Batı insanı, İslâm'ı reddederken bilinçli bir tutum içindedir. Batılılaşmış insanın tutumuysa, sadece bir kör inanç halinde belirmektedir. Batılı, neyi, niçin reddettiğinin bilincindedir. Batılılaşmış insansa sadece anlamadığı için reddetmektedir. S.37 "Dinî görevlerimiz" diye söylenen bu sakat söz, Batılı düşünce tarzının Müslümanların hayatındaki çarpik yansımalarından biridir. S.38 "Benim hiçbir putum yok." diyen biri bile, eninde sonunda kendi zatını put haline getirmiş olmuyor mu? S.43 Dine Allah'ın emri olduğu için ve sırf bunun için inmak asal bir usul meselesidir. Bu yüzdendir ki, akla, mantığa yahut hikmete ve felsefeye uygundur diye dine inanmak küfür sayılmıştır. S.54 İslâmî hayatın zarurî kıldığı sorularda da, cevaplar İslâm'dan aranır –başka yerden değil. S.63 Müslümanların "düşmanın silahıyla silahlanması" onlara benzemeleri anlamına gelmemektedir. S.68 Müslüman, çağın gözüyle İslâm'a bakmaz, İslâm'ın gözüyle çağa bakar. S.72 Kararların çoğunluğun eğilimleri yönünde oluşturulduğu yerde, azınlık arasında kalan bireyler, kendi kişilikleri üzerinde kuşkulu izlenimlere kapılabilirler. S.95 Bir de, bu bireysel psikolojinin dışında toplumsal bir olgu var. Mevcut İslâm-dışı hayatı, ister istemez bir veri (mu'ta) olarak kabul ediyoruz. Bir yandan İslâm dışı hayatın sunduğu nefsanî hevesleri hayatımızın vazgeçilmez unsurları haline getirmişken, bir yandan da yabancı unsurları hayatımızdan kovmak zor görünmektedir. Dahası var: Mevcut hayat şartları içinde yaşarken, bu hayat tarzımızı değiştirmeden İslâm'ı yaşayamayacağımızı hissediyoruz, böyle bir hayat tarzını yaşarken İslâm'ı yaşamanın bir hayal olacağını anlıyoruz, fakat yaşadığımız İslâm-dışı hayatı değiştirmeyi göze alamıyoruz. S.98 İslâm'da, hukuk, sosyal yapının temelini oluşturur. O kadar ki, ilkin hukuk vardır, var olan o hukuka göre, diğer sosyal kurumlar oluşur. S.127 İslâm, onu bütün ruhuyla kavrayamayanlara oldukça "paradoksal" görünebilir. Bir yerde zenginliğin övüldüğünü görürken, başka bir yerde fakirliğin nimetlerinden bahsedildiğine rastlayabilirsiniz. Bir yerde ilim teşvik edilirken, bir başka yerde ilimden korunmanız gerektiği hususunda bir uyarı ile karşılaşmanız mümkündür. Bir yerde insanların birbirine dayanıp güvenmeleri gerektiği söylenirken, başka bir yerde tam tersini bildiren bir ifadeyle karşılaşabilirsiniz. S.129 İnsanlara bilim öğrenmeleri öğütlenmiştir. Ama hangi insanlara? Bildikleriyle amel etmeyen birinin bilmediklerini öğrenme çabasına düşmesi anlamsız olmaz mı? Keza âlimlere yüksek payeler verildiğini biliyoruz. Ama insanlar, aynı zamanda nice âlimlerin ilimleri yüzünden sapkınlığa düştükleri hususunda da uyarılmıştır. S.130 Yanlış önermelerden doğru sonuçlar elde etmek mümkün değildir. S.135 İslâm, İslâm-dışı dizgelerin ortaya çıkardığı sorulara cevap vermek zorunda değildir. S.139 Bir hüküm yahut bir uygulama İslâm'a aykırı olmayabilir veya İslâm'ın koyduğu hükümlerle çatışmayabilir; fakat, buna rağmen o hükme yahut uygulamaya gene de "İslâmî" dir demek imkânı bulunmayabilir. O hükme İslâmî'dir diyebilmemiz için, onun Allah'ın hükmüne uyma niyetiyle uygulanıp uygulanmadığına bakmamız gerekir. S.142 nasıl komünizmin faiz yasağına bakarak orada İslâmî bir uygulamanın bulunduğunu söyleyemiyorsak, sırf seçim konusundaki bir benzerliğe bakarak demokrasinin de İslâmî bir uygulama olduğunu söyleyemeyiz. S.143 Batı'nın kafa yapısı, dini de felsefe haline getirmiştir. Dinin hayata müdahale edecek, hayatı sevk ve idare edecek özünü iptal etmiştir. Marx, din afyondur, derken asıl bunu anlatmak istiyordu. Yani Hıristiyanlığın artık insanı harekete geçirici, sevk ve idare edici özünü yitirdiğini vurgulamak istiyordu. S.147 Bir İslâm büyüğünün dediği gibi, "Bir insanın amelleri şeriata uygun değilse, onu uçarken bile görseniz itibar etmeyiniz." S.153 İnsan aklı vahiyle bildirilmiş bilgiyi idrak edecek bir güçte, yetenekte ve niteliktedir. Ne var ki, bilginin kaynağı insan aklı değildir, yani bilgi insan aklının bir icadı veya keşfi olmadığı gibi, onda doğuştan var olan bir şey de değildir. Akıl, vahiyle bildirilenleri kabul ve idrak eder; fakat kabul ve idrak ettiği şeyler kendisi tarafından yaratılmamıştır. Bu bakımdan aklın yerini ve fonksiyo
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler
Müslümanca Düşünme Üzerine Denemeler
nunu dile getirmek sadedinde şu hadis-i şerif dikkate değer. Meâlen: "İslâm'da aklı aşan şeyler vardır, fakat akla aykırı bir şey yoktur." S.160
42 views
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.