Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

720 syf.
·
Puan vermedi
·
15 günde okudu
Tarih okumalarında en endişe duyduğum şey yazarın tarafsızlığını ne kadar koruduğudur. Salt tarafsızlık, objektiflik mümkün olmadığı için Tarih okumalarına hep çekimser davranmışımdır. Shillington'ın bu eserinde çok fazla yanlı yaklaşımlar sezmedim. Benim için Tarih kitaplarında yazarın olabildiğince tarafsız yaklaşımı güven noktasında albenisi yükseltiyor. Yazarımız Zambia Üniversitesinde yüksek lisans yapıp, Afrika Tarihi konusunda uzmanlaşmış, bağımsız bir tarihçi olarak geçiyor. Yerinden deneyimler edindiği için sunduğu bilgi ve analizlerin değerlendirilebileceğini düşünüyorum. Kıtaya Afrika adı MÖ 3000 yılında verilmiş ama kelime kökeni ve çıkışı bilinmiyor. Birçok spekülasyon var. Genel kanı, Romalıların feth ettikleri bir eyaletlerine bu adı verdiği ve daha sonra tüm kıtanın bu isimle anılmasıdır. Kitaba öncelikle Afrika'nın coğrafi, iklim ve bitki örtüsünü tanıtarak başlıyor. Çünkü tüm Afrika Halkının kaderini etkileyen, tarihsel tüm yenilgilerin temel sebebi kıtanın içinde bulunduğu doğa koşullarıdır. Afrika Kıtası'nın büyüklüğü onu Doğu, Batı, Kuzey, Güney ve Orta Afrika diye ayırmıştır. Kıtanın büyüklüğü ve kurak ikliminden kaynaklı olarak her bölge kendi içinde irili, ufaklı birçok dil, din ve kültür geliştirmiştir. Bölgeler arasındaki ortak dil ve değer farklılıkları onları birlik olmaktan alıkoymuş ve dış saldırılara her zaman açık kılmıştır. Kurak iklimin koca bir kıta üzerindeki yıkıcı etkisi birçok topluluk ve devletcikler kurulup yok olmasına sebep olmuştur. Kitap Tarihsel zaman akışı içinde, var olan toplulukların ticaret, çiftçilik ve hayvancılık gelişimini aktarıyor. Afrika Halkı, farklı zaman dilimlerinde Müslüman ve Hıristiyan işgalciler tarafından sistematik bir şekilde yozlaştırılmıştır. Kurulan topluluk ve devletçiklerin isimlerini, kuruluş, gelişim ve dağılışlarını nedenleri ve süreçleriyle kısa kısa aktarıyor. Peki Afrika Kıtası neden güçlü bir devlet olamadı? Antik çağlarda Mısır gibi güçlü bir medeniyete ev sahipliği yapmış olan Afrika'nın modern çağda varlık gösterememesinin sebebi bölge halkının beceriksizliği veya zeka düşüklüğü değildir. Bunun birkaç sebebi var; Bugün Avrupa kıtasına baktığımızda birçok ülke görüyoruz. Kaldı ki Avrupa Kıtası'nın iklim ve coğrafi koşulları buna çok daha müsaitken bile koca bir kıta tek bir bütün şeklinde varlık gösteremedi, kendi içinde birçok ülke barındırıyor. Kurak bir iklim ve bitki örtüsüne sahip olan Afrika Kıtası'nın birlik içinde koca bir devlet kuramaması gayet doğaldı. İklim koşullarının etkisi ile sürdürülebilir insan toplulukları kurmakta zorlanmışlardır. Kıtanın büyüklüğü ve insanlar arasındaki çölden çitlerin yarattığı doğal sınırlardan kaynaklı olarak kısa mesafeler arasındaki topluluklar arasında bile din, dil ve pratik yaşam deneyimleri farklılık gösteriyordu. Tek bir kıta içinde bölük pörçük halkların özerk dünyaları onları savunmasız kılıyordu. Toplulukların varlığı dil ile mümkündür. Kıtadaki bu iletişim farkları onları birbirlerini benimsemekten alıkoymuş. Kendi içinde zaten dilsel çeşniliğe sahip olmaları yetmezmiş gibi ülkeye ayak basan her işgalci kendi dil ve dinini de dikte edince, Afrika için işler daha da zorlaşmıştır. Ve tabii ki insanlığın utanç kaynağı kölecilik. Eski tarihlerde kölecilik dünyanın tüm ülkelerinde doğal kabul gören bir durumdu. Savaş esirleri, borçlardan kaynaklanan esirler, seks köleleri, çocuk köleler, işçi köleler, hizmetçi köleler gibi gibi birçok köle türü vardı. Ama bunların hiçbiri Afrika'ya uygulanan sistematik kölecilik gibi ülkenin can damarlarını kurutacak boyutlarda değildi. Afrika'nın kendi içinde kabileler ve topluluklar arasında savaşlarda esirler alarak köleleştirdiği Afrika insanları vardı ama Müslümanların Afrika kıtasına ayak basmasıyla birlikte kölecilik büyük oranda artış göstermiştir. Müslümanlar esir aldıkları köleleri seçenekleri olmaksızın islam dinini dikte edip, Erkek köleleri savaşlarda, Kadın köleleri cariye ve hizmetçi olarak kullanmışlardır. 1470'lerde güney batı kıyılarına ayak basan Portekizliler Afrika Halkına kalıcı tahribatlar yaratacak olan Avrupa sömürgesinin ilk öncülleri olarak giriş yapıyorlar. Başta altın, bakır, baharat, kumaş ticareti yapıyorlar ama daha sonra, Portekizli kaşif Saint Thomas'ın keşfettiği bugünkü adıyla São Tomé ve Príncipe olan adaya şeker tarlaları için koloniler kuruyorlar Sömürgeleri Afrika kıtasından getirdikleri köle emeği ile gelişmiştir ve böylece trans-atlantik köle ticareti doğmuştur. Bu, Amerika ve Karayipler'de sömürge köleliği için model teşkil edecekti. Trans-atlantik köle ticareti için seçilen yaş grubu 14-35 yaş arasındaki genç nüfustu ve toplumun en üretken kısmını oluşturuyordu. Afrika'nın kronik yoksulluğu ve az gelişmişliği Avrupalıların doğrudan eylemlerinin bir sonucudur. Kuzey Afrika dünyanın altın rezervinin en çok bulunduğu bölgelerden biridir. Avrupa sömürgesi altın madenlerini ele geçirip kendi ülkelerinde altından paralar basarken, Afrika Ülkeleri'nin para birimini deniz kabukları yapmışlardır. Afrika halkı düşünce bilimlerine zaman ayıramadılar. Çünkü onların elinden temel yaşam hakkı, barınma hakkı alınmıştı. Tek dertleri doymak, korunmak ve barınmak olan bir halk Avrupa Halkları gibi düşünce insanları çıkaramazlardı ve Afrika kıtası köklerine kadar kurutuluyordu. Başta Portekiz, Hollanda, Fransa, İngiltere olmak üzere birçok Avrupa ülkesi Afrika'yı köleleştirip sömürgeleştirdi. 1807'de Britanya köle ticaretini kaldıran ilk Avrupa ülkesi oldu. Kaldırmakla da kalmayıp diğer ülkelere köle ticaretini yasaklaması için baskılar kurmuştur. Çok medeni, hümanistçe bir kararmış gibi dursa da bunun sebebi; İngilizlerin köleciliği daha kar elde etmek için farklı bir forma çevirme planıydı. Köleler çok fazla isyan ediyor ve zor yaşam koşullardan dolayı ölüyordu. Sanayi Devrimi'nin başlaması ile birlikte insan gücüne ihtiyaç duymuşlardı. Sanayide çalışan, ücret kazanan ve o ücreti yine sanayinin belirlediği yerlerde harcamaları fikri kölecilikten çok daha fazla kar getiren bir devrimdi. Ve böylece kapitalizmin temelleri atılıyordu. Ne yazık ki Afrika şu an günümüzde bile köleciliği yaşayan bir kıta. Adı ve formu değişmiş olsa da yine İngiliz ve diğer Avrupa ülkeleri için çalışan modern köleler olarak yaşıyorlar. Avrupa Halkı her zaman medeniyet, özgürlük, hümanizm, yarattıkları yasalar, kurdukları sanat ve diğer birçok icatlarından övünen halklar olmuşlardır. Onların bu gelişmişliği, Afrika ve diğer gelişmemiş ülkelerin cesetlerine basarak yükselttiği bir medeniyettir. Avrupa Halkına imrenerek bakmaktan çok, sorgulayıcı ve temkinli yaklaşmak gerekiyor. Bu eser Afrika Tarihinden çok, Avrupa'nın işgalci tarihini anlatıyor gibiydi. Afrika adına çok kez üzülerek okudum.
Afrika Tarihi
Afrika TarihiKevin Shillington · İnkılap Kitabevi · 202013 okunma
·
88 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.